HDP KİMLERE KALMIŞ?
Kim ne derse desin HDP'ye yönelik operasyonlar HDP'deki etnik dengeyi iyice bozmuş.
Bir televizyonun tartışma programında “HDP Kürt partisidir” demişti Hasip Kaplan; ama hâlihazırdaki manzara öyle demiyor.
Eşbaşkanların ikisi de tutuklandı ve böylece S. Demirtaş'ın sesini duymaz olduk.
Bazı vekiller yurt dışına gitti, bazıları da tutuklandı.
Altan Tan, ‘HDP'nin PKK'yi dinlememesi gerektiğini' söylüyor ve kimseden fırça yemiyor.
Meydan kimlere kalmış fark ediyor musunuz?
Mecliste yeni Anayasa maddeleri üzerinde görüşmeler yapılırken “Seni başkan yaptırmayacağız” diyenlerin sesi çıkmazken, Kürt oylarıyla meclise giren Ermeni kökenli Garo Paylan, Marksist ideolojisini de fazla önemsemeden fabrika ayarlarına dönüyor ve “Soykırım” lafları ediyor.
PKK'ye karşı yoğun operasyonlar yapılıyorken, vekilleri ve belediye başkanları cezaevindeyken Garo Paylan, kendi etnik temelli gündemini öne çıkarıyor.
Peki, ona kim destek çıkıyor?
İmralı heyetinde de yer alan Adıyamanlı, Türk kökenli HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder…
HDP sözcüsü Ayhan Bilgen, Karslı ve eski bir Milli Mücadeleci…
Şimdi Kürtlere “Tırşıkçı” diye hakaret eden Hasip Kaplan'a soralım: “HDP bir Kürt partisi mi?”
Herhangi bir emare yok!
Peki, HDP bir Türk partisi mi?
Herhangi bir emare yok!
HDP Marksist bir parti mi?
Belli değil!
Peki, bu hapse girenler neden girdi?
PKK propagandası, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik…
Kürt meselesi…?
Kem küm…
NE YAPTIĞINIZI GÖRDÜK
Anayasa değişiklikleri, komisyonlarda görüşülürken CHPli vekiller ortalığı birbirine katmış, su fırlatmış, kavga etmişlerdi.
Meclisteki görüşmelerde ne yapacakları merak konusuydu.
Kılıçdaroğlu sorulan bir soruya karşılık “Ne yapacağımızı göreceksiniz” demişti.
Bir şeyler planlandığı belliydi.
Nitekim daha ilk maddeler görüşülürken mecliste tansiyon yükseldi.
Bir AK Partili vekil saldırıya uğradı ve burnu kırıldı. Biri de ayağından dişlendiğini ve tetanos aşısı olduğunu iddia etti.
Meclis kürsüsü yerinden söküldü ve 10 bin Euro değerinde olduğu söylenen mikrofon kayboldu.
Manzara yakışıksızdı ve normal şartlar altında beklenen, parti yöneticilerinin bundan dolayı rahatsızlıklarını dile getirmeleri ve halktan özür dilemeleriydi; ama bu olmadı.
AK Partili bazı vekiller ısırma olayından yola çıkarak ellerine “Dikkat köpek giremez!” pankartı aldılar, CHPliler de buna karşılık meclise köpekle girdiler.
Bu da yetmezmiş gibi CHP yöneticileri “burnu kırılan” vekili değil de “burun kıran” vekili ziyaret ettiler.
Verilen fotoğrafta ise tam da “Ellerine sağlık koçum, iyi yapmışsın” havası verildi.
Buna rağmen maddeler bir bir geçiyor.
Evet, Kılıçdaroğlu'nun “Ne yapacağımızı göreceksiniz” sözünün anlamını kamuoyu anladı.
Bundan sonra referandum süreci başlayacak ve o daha da sorunlu geçecek.
Kılıçdaroğlu'na karşı şimdiden önlemler alınmalı, yoksa geç olabilir.
ŞEYH UÇMAZ, MÜRİD UÇURUR
Bir süre önce MHP'den ihraç edilen Meral Akşener'in kenara çekilmeye niyeti yok.
28 Şubat döneminde İçişleri bakanlığı yaptı ve o dönemin kudretli generallerinden Çevik Bir'in “Gelirsem o kadını bakanlığın önünde kazığa oturturum” tehdidine maruz kaldığı iddia edildi.
AK Partinin kuruluş sürecinde yer aldı; ama kısa bir süre içinde çekildi.
Dediğimiz gibi kenara çekilmeye niyeti yok.
FETÖ iddialarına sert çıkıyor, hükümet ve Erdoğan'a eleştiriler yöneltiyor.
‘Meral Akşener, 10'uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in döneminde ekonominin uçtuğunu, 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül zamanında ise ekonominin patinaj yaptığını, 12'nci Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan zamanında ise 'Ben dedim oldu, ben isterim olur' mantığı nedeniyle ekonominin çakıldığını söyledi.'
Gül ve Erdoğan dönemi neyse de Akşener'in Ahmet Necdet Sezer dönemine yaptığı güzellemeyi anlamadım.
Ekonomi o dönemde uçuyormuş!
Bir Anayasa kitapçığını dönemin başbakanı Ecevit'e fırlatarak cumhuriyet döneminin en büyük ekonomik krizine kapı aralayan kişidir Ahmet Necdet Sezer.
Aslında ekonominin uçtuğu bir açıdan doğru, çünkü ortada ekonomi namına bir şey kalmamıştı. Devlet memurunun maaşını ödeyebilmek için IMF'den küçük paralar dilenme noktasına gelmişti.
Sonra yalvar yakar Dünya Bankasından Kemal Derviş diye bir adamı getirdiler ekonominin başına ve her şeyi onun ellerine teslim ettiler.
Ama şimdi Akşener aracılığıyla ekonominin “e”sinden anlamayan soğuk bir bürokratı “bir dönemin kurtarıcısı” bile ilan edebilirler.
Eğer bu açıklamayı okumuşsa Sezer bile çok şaşırmıştır.
Hepsi bir yana Akşener neden Demirel'i değil de Sezer'i parlatma yoluna gitti, onu anlamadım.