Annelerin, Diyarbakır HDP il binasının önündeki eylemleri devam ediyor. Anneler diyorum, zira bu eylemi başlatan yürekli bir anneydi ve halen bu eylemi büyük bir yüreklilikle sürdürenlerin çoğu anneler olduğu için bu terimi kullandım. Oraya gelip eyleme katılan babaları, teyzeleri, halaları, abla ve kardeşleri de tebrik ediyor ve asla bu onurlu eylemlerinden vazgeçmemelerini istiyorum.
Ailelerin ortak söylemi, çocuklarının HDP binalarına götürüldüğü veya HDP'lilerce kandırılıp alıkonulduğu ve daha sonra kaçırıldığını dile getirmektedirler. Ve doğal olarak çocuklarını istedikleri yer de HDP olacaktır. Bundan dolayı, HDP Diyarbakır il binası önünde oturarak, çocuklarının geri getirilmesini beklemeye başladılar.
Aileler, çocukları için oturma eylemine ilk başladıklarında; HDP milletvekillerinden partinin diğer bazı yöneticilerine kadar, bu mazlum insanlarla dalga geçme, onların acılarını alaya alma ve gözyaşlarını çiğneme gibi iğrençliklerde bulundular. Baktılar ki, anneler ciddi bir şekilde evlatlarını istiyor; 'gençlerimizi tutamıyoruz' yollu çakkal ve hırsız takımlarıyla tehdit etmeye başladılar. Ama anneler büyük bir kararlılıkla bu onurlu direnişi sürdürüyorlar.
Kamuoyunun ve vicdan sahibi herkesin kararlılıkla arkasında durduğu bu eylemin, netice alınmadan biteceğini sanmıyorum. Her geçen gün çocuklarını isteyen ailelerin sayısı artmakta, vicdan sahibi herkes bir şekilde bu zulme karşı durmakta ve bu vahşi örgütün masum çocuklar üzerinden sürdürdüğü kan ve gözyaşının son bulması için desteklerini ortaya koymaktadır.
Evlat hasretiyle ciğeri yanan anneler, yıllardır ağlamaktan gözyaşı kurumuş kahır yüklü babalar, telefondan bile olsa, gelecek bir sese yıllarca özlemle bekleyen kardeşler, bacılar... 'Ölmüşse bile cenazesini verin' çaresizlikleri, ailelerin yüz ifadeleri dile gelirse gök kubbeyi dolduracak acı feryatlarını dindirecek tek şey; evlatlarının geri getirilmesidir.
Ancak bu işin esas muhatabı, önceleri bu onurlu eylemi alayla ve tehditle bitireceklerini sanmışlardı. Çünkü yıllardır, bölgede başvurdukları yöntem alayvari ve küçümseyici ifadelerle uyarmaktı. Eğer hemen sonuç alınmazsa, ertesi gün keleşli ayak takımlarıyla tehdit etmekti. Bu yöntemle, neredeyse karşılaşmayan kimse kalmamıştı. İşte HDP yetkilileri bu etkili yöntemi kullanmayı denediler. Fakat annelerin gözyaşları yıllardır akıyordu ve bir sele dönüşmüştü.
Bu sefer annelerin gözyaşlarını çiğnemeye cesaret edemediler. Zaten çoktandır paramparça olmuş anne-baba yüreklerinin, kaybedecek bir şeyleri kalmamıştı. Direnmek ve evlatları geri getirilinceye kadar zalimin yakasını bırakmamak... Çocuklarını kandıran, dağa götüren ve bir hiç uğruna infaz ettiren bu vahşi döngüyü artık kırmak ve bir daha annelerin gözyaşları akmasın diye bütün kötülüklere karşı ayağa kalkmak...
Fakat HDP yönetici ve görevlileri, bütün bu olup bitenler karşısında şu an ölü taklidi yapıyorlar. Annelerin gözyaşları, babaların sessiz çığlıkları karşısında ölü taklidi yapmak ise kararmış bir vicdanı ve insanlıktan tamamen çıkmış bir anlayışı ortaya koymaktadır. Kesinlikle ölü taklidi yaparak bu işten kurtulamazsınız. Çünkü gözü yaşlı anneler ve kahır yüklü babalar zulüm çarkınızın tam ortasına feryatlarını, öfkelerini ve geri dönüşü olmayan kararlılıklarını bıraktılar.
Bu günden sonra ne kadar zalim olursanız olun, ne kadar acımasız olursanız olun, artık annelerin gözyaşlarını çiğneyip geçemezsiniz. Babaların sessiz çığlıklarını ayaklarınızın altına alıp masum çocukları çukurlara gömemezsiniz...