“PKK defteri kapandı ama Kürt sorununu sivil yöntemlerle çözme irademiz devam ediyor. Türkiye Irak, Suriye, İran ve tüm bölgede Kürtlerin hamisi olarak ortaya çıkabilir. Kucaklayıcı bir vizyon ortaya konulabilir. PKK olmaz ama HDP bu denklemde yer alabilir.”
15 Mayıs 2017 tarihinde Hürriyet'te yayınlanan bu yazıda Abdülkadir Selvi, hükümetin “Kürt sorununun” çözümünde HDP ile devam edebileceğini yazdı. Aslında Selvi'nin söylediklerinin tahmin mi, temenni mi olduğu konusunda kararsızım.
Yoksa Selvi'ninki, herkes bir şeyler söylerken aykırı davranma merakı mı?
Öyle ya Selvi'ye göre Öcalan, hatta PKK bile silahların bırakılması konusunda Demirtaş ve haliyle HDP'den daha olumlu noktada. Ya da bir ara öyle düşünmüş.
3 Mart 2015 tarihinde Yeni Şafak'ta yayınlanan yazıda Selvi bakın ne diyor:
“28 Şubat günü hükümetle HDP heyetinin ortak açıklaması benim için şaşırtıcı oldu.
Asık bir yüz ifadesi ve hükümeti sorgulayan bir üslupla konuşan kişi HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'tı.
Hani benim çözüm sürecinde Geryy Adams rolü beklediğim, bunu göremeyince de derin bir hayal kırıklığına uğradığım kişi.
Hani Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiyelileşme diye uzattığı eli Türkiye tarafından karşılıksız bırakılmayan, yüzde 9,8 oy alan Selahattin Demirtaş.
Öcalan'ın, PKK'ya yaptığı silah bırakma çağrısından dolayı mutsuz bir hali vardı.
İstese barış çağrısını güçlü ifadelerle destekleyebileceği yerde çözüm için elini değil bedenini taşın altına koyan hükümeti sorgulamayı tercih ediyordu.
Bir an konuşan kişi HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş mı yoksa Kandil'deki Nurettin Demirtaş mı diye düşündüm.
Ancak 1 gün sonra Kandil'den gelen açıklama dahi, HDP Eş Başkanının, Öcalan'ın çağrısına ilişkin sözlerinden bir adım ilerideydi.”
Şimdi ne oldu da HDP “olumlu” noktaya geldi?
Hendeklerde binlerce genç Kandil baronları ile marjinal Türk solunun “Devrimci halk savaşı” fantezisine kurban edilirken Demirtaş ya da başka bir HDP'li tepki göstermedi. Altan Tan, daha geçenlerde “Kimse PKK yanlış yaptı, hendek, iç savaş, çatışma, şiddet, terör, yanlıştı' diyemiyor yüksek sesle” diyebildi.
Her nedense Abdülkadir Selvi, belli aralıklarla bu “HDP'li çözüm” fikrini gündeme getiriyor.
Ama merak ediyorum, bu konuda MHP'nin nerede durduğuna dair bir görüşü de var mı Selvi'nin?
Ya da perde gerisinde zaten “çözüm görüşmelerini” de MHP mi yürütüyor?
Öyle ya geçenlerde Demirtaş'ın Eren Erdem üzerinden ilettiği mesaja göre diğer “eş”ini kaybetmiş olan partinin “eş genel başkanı”, artık özerklik istemediğini, Anayasa'nın ilk dört maddesine de karşı olmadığını ilan etmiş.
Bir gün sonra Demirtaş, Eren Erdem ile “özerklik” konusunda konuşmadığını söyleyip üstü kapalı olarak Erdem'i “yalancılık” ile itham etti.
Tabi bunu söylerken ne “ilk dört madde” konusunda yalanlamada bulundu ne de “özerklik istiyorum” şeklinde bir düzeltmede bulunmadı.
Her şey bir yana “güven problemi” nasıl aşılacak?
Bu konuda Demirtaş'ın “devletlu hazeratı” nasıl ikna edeceği meçhul.
Öyle ya HDP siyaseti daha önce de “bağımsızlık”, federasyon”, “özerklik” fikrinden vazgeçtiğini, “Demokratik Türkiye” konusunda çalışacağını söylemiş; ama ilk fırsatta “özyönetim” diye ne olduğu belirsiz bir idare sisteminden söz etmeye başlamıştı. Şehir içlerinde, mahallelerde “özyönetim” ilan edilmiş ve bu da büyük bir çatışmanın fitilini ateşlemişti.
Ama dedik ya “perde gerisinde bir şeyler olmuş” ve Selvi de bu “bir şeyleri” servis etmekle görevlendirilmiş olabilir.
Bunu nereden çıkardığımı sormayın.
Ben de Abdülkadir Selvi gibi tahminlerimi söylemiş olabilirim, öyle değil mi?