Kurban Bayramları, artık İslami camialar için muazzam bir hayır yarışı. Buna şahit olmak çok güzel. Bayramda herkesin yaptığından fazlasını yapıp büyük bir fedakârlıkla muhtaçların yüzünü güldürelim diye yoğun bir çaba sarf eden bütün Müslümanlardan Allah razı olsun. Onlar kurbanın manasını biraz daha kâmil yaşayanlardır ve bir yerde huzur varsa, sekine inmişse onların bu samimi hizmetleri sayesindedir.
İslam düşmanlarının ise her bayramda nefretlerinin arttığını bir kez daha gördük.
(Ve ma yezîdihüm illâ nüfûra) [İsra: 41] Evet Müslümanlar için ne kadar güzellik varsa, müjde varsa, va’d varsa, fetih varsa, bayram varsa bütün bunlar kâfirlerin, fasıkların, münafıkların ve mürtetlerin nefretini arttırıyor. O yüzden öfkelerinden parmak uçlarını ısırıyorlar, tehditler savuruyorlar, bildiriler yayınlıyorlar, bombalar atıyorlar ve mesela Mersin’de kudurmuş öfkeleriyle Müslümanlara saldırıyorlar.
Asıl düşmanlıkları Allah’adır; Allah’ın takdirinedir, ayetlerinedir, meleklerinedir, Kur’an’adır, kurbanadır, camiyedir, ahlakadır, iffetedir. Hâlbuki “Kim Allah’a, Meleklerine, Rasullerine, Cebrâile, Mikâil’e düşman ise iyi bilsin ki Allah da kâfirlerin düşmanıdır.” [Bakara: 97-98] Allah’a ve hükmüne bir zarar veremedikleri için intikamlarını kullarından almaya çalışıyorlar. “Onlardan sırf, Aziz ve Hamid olan Allah’a iman ettikleri için intikam aldılar.”[Buruc: 8]
Bütün zamanların, mekânların ve içindekilerin sahibi olan Allah’a kafa tutanlardan birine, Üstad şöyle sesleniyor: “Ey ahmaku’l humakadan tahammuk etmiş sarhoş ahmak!” Çevirince letafeti bozuluyor ama “Ahmakların en ahmakından ahmaklık dersi alan sarhoş ahmak” gibi bir manaya geliyor. Öyle ya yüzyıllarca İslam şeriatının bütün nimetlerinden istifade edip de sonra bütün bunları kaldırıp atarak kaosu, kin ve nefreti, sömürüyü, her türlü çirkefliği, katliamları, ihtilaf ve ayrılıklar gibi enva-i çeşit zulmü, devrim(!) diye getirmeye çalışana veya Türk olsun Kürt olsun onu kendisine örnek alanlara, Üstad başka nasıl seslenecekti!?
Tarihte ahmaklığıyla meşhur Hebenneka’yı bilirsiniz. Hani kendi üzerine incik boncuk takıştırıp süslenerek aynaya bakınca, “Allah Allah! Sen bensin, ama ben kimim?” diyen ahmak.
Bu Hebenneka bir gün devesini kaybeder, bulamaz.
- Kim benim devemi bulup getirirse ona iki deve vereceğim, der. Sorarlar:
- Bir deveye karşılık iki deve... Senin bunda kârın ne?
Verdiği cevap yine onun neden meşhur olduğunu ispatlayan cinstendir:
- Ah, siz bilmezsiniz dostlar. Kayıp olan şeyi bulmanın dayanılmaz başka bir zevki vardır.
Bugünün ahmakları Hebenneka’yı falan geçtiler. Çünkü dargınların barıştığı, küslüklerin unutulduğu, rakiplerin bile ziyaretleşip birbirini tebrik ettiği, kardeşliklerin pekiştirildiği, sadece sevinçlerin paylaşıldığı bir bayram gününde aynı milletten aynı memleketten olan kardeşlerine satırlarla saldırmak, aynada kendini kaybetmekten daha büyük bir hamakattır. Hem büyük fedakârlıklarla, kıt imkânlarla, kendi halkının karnını doyurmaya ve ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan, hem kendisi gibi mağdur olan kimselere ortada hiçbir geçerli sebep yokken bir bayram günü bıçaklarla ve bombalarla saldırıp kaçmak, kaybettiğinin iki katını verme zevkinden daha vahimdir.
“Onlar ahmakların ta kendileridirler, ancak bunun farkında değillerdir.” [Bakara: 13]
Mevlana Hazretleri ne güzel söylüyor: ”Ahmaklık bir şekle bürünüp de yüz gösterse gecenin karanlığı onun yanında gündüz gibi apaydın kalırdı. Çünkü ahmaklık geceden daha karadır, geceden de karanlıktır. Fakat ışıktan rahatsız olan kötü huylu yarasa tutar karanlığı satın alır!”
Hâsılı fazla söze gerek yok. Çünkü “Ve mâ cevâbü’l-ahmakı ille’s-sükuut” (Ahmağa verilecek en güzel cevap ancak sükûttur.) (İbn Hibbân RA)