Elazığ'da faaliyet gösteren özel bir Rehabilitasyon Merkezi Kurucu Müdürü Mehmet Emrem, engelli bireyler adına toplumda farkındalık oluşturmak istediklerini belirterek, engellilere verilen eğitime dikkat çekti.
Amaçlarının engelli bireylerin sağlıklı ve kendi ayakları üzerinde durarak yaşama tutulmaları olduğunu söyleyen Emrem, engelli bireylerin toplum içinde ötekileştirilmemesi ve hak ettikleri değerin gösterilmesi gerektiğini belirtti.
Emrem, “Amacımız engelli bireylerin sağlıklı ve ayakları üstünde duran bireyler olmasını sağlamaktır. Kimseye bağımlı olmadan hayatlarını devam ettirebilecek bir düzeye getirmektir. Temel hedefimiz yaşama tutunmalarını sağlamak. Toplum içerisinde bu çocuklarımız ötekileştirilerek, görmezden gelinerek veya sanki toplumda yokmuşçasına hiçbir şey onlara göre düzenlenmiyor. Toplumunda 'atıl' diye hitap etiğimiz şey aslında.” diyerek engellilere verilmesi gereken değere dikkat çekti.
Engellilerin Rehabilitasyon ve ailelerinden aldıkları destekle ihtiyaçlarını giderdikleri zaman kendilerini değerli hissettiklerini ve daha çabuk ilerleme olduğunu söyleyen Emrem, “Çocukları ilk kayıt aşamada çeşitli tanımlama süreçlerinden geçiriyoruz. Çocukların burada devlet güvencesinde eğitim alabilmeleri için rehberlik araştırma merkezinden eğitim programını alması lazım. Raporlar yer yıl güncelleniyor. Bu çocuğun sonraki yıl bu tarz bir eğitime tutulup tutulmaması hususunda çeşitli analizler yapılıyor. Ve eğer gerekiyorsa tekrar rapor veriliyor. Eğer gerekmiyorsa da akranları düzeyine gelmiştir ve normal bireyler gibi hayatına devam ediyor. Mesela hiçbir kelime çıkarmayan çocuk bir bakıyorsun 3-4 ay sonra birkaç tane kelime ondan sonra küçük cümleler ve daha sonrada meramını anlatabilecek bir düzeye geliyor. Fizik tedavi ünitesine baktığımız zaman çocuk buraya geldiği zaman ayakta duramıyor anne ve babasına bağımlı bir şekilde hayatına devam ediyor. Burada aldığı çeşitli eğitimeler ve evde de aldığı destekle bakıyorsun artık yavaş yavaş kendisi ihtiyaçlarını karşılayabilecek manevralar yapmaya başlıyor. Bu da hem ailenin hem de toplum nezdinde o çocuğun kendisini değerli hissetmesini sağlıyor. Ve ilerleme dediğimiz olay biraz daha hızlanmaya başlıyor.” ifadelerini kullandı.
Toplum içinde farkındalık oluşturamadığımız için engellilere farklı bir gözle bakıldığını vurgulayan Emrem, “Bundan beş yıl öncesiyle günümüzü kıyasladığımızda ciddi mesafe kat etiğimizi söyleyebilirim ama yeterlimi derseniz yeterli değil kesinlikle. Özellikle bugün kullandığımız sosyal alanlara baktığımızda kesinlikle engelli bireyleri düşünmeden tanzim edilmiş. Ama yavaş yavaş bazı siyasi politikalarla yerele de siraet ettiğini görmeye başladık. Bu anlamda oluşturulan sosyal etkinlik alanları ya da spor aktivite dediğimiz alanları yavaş yavaş engelli vatandaşlara göre de tanzim ettiğini görmeye başladık. Henüz şehrimizde bu olmadı. Şehrimizde daha kaldırımların bile bu anlamda onlara göre sağlayabilmiş değiliz. Veya bir alışveriş merkezinde bir engelli bireyin kendi başına tekerlekli sandalyesiyle giri- çıkış yapabileceği bir ortamda sağlayabilmiş değiliz. Veyahut Down sendromlu bir bireyin annesinin ya da babasının elinden tutarak bir alışveriş merkezine girdiği anda sanki çok farklı bir canlı türü o alana girmiş gibi muamele görüyor. Bunun nedeni toplum içerisinde biz farkındalık oluşturabilmiş değiliz. Bu sadece toplumdaki kamu kurum ve kuruluşlarıyla alakalı bir şey değil. Belki bizde kurum olarak ya da bu alanda yetkin kişiler olarak üzerimize düşeni çok sağlıklı bir şekilde yapabilmiş değiliz. Bu anlamda çeşitli sosyal örgütlerin çeşitli sivil toplum örgütlerinin daha pozitif işler yapması gerektiğinin kanaatindeyiz.” şeklinde konuştu.
Okulun amaçları ve bireysel eğitimleriyle örgün eğitim arasındaki farklılıklara değinen Emrem, “Özel eğitim alanı engelli bireylerin topluma kazandırılması hususunda özellikle sosyal devlet politikasıyla birlikte rehabilitasyon merkezleri kurularak bu anlamda destek eğitimi ihtiyacı olan bireylere verilen bir eğitimdir. Buraya gelen çocuklarımız akranları düzeyinde topluma adapte olmamış öz bakım becerilerinden tutunda sosyal modüller ve akademik beceriler kazanma hususunda bireysel anlamda destek almalarıdır. Bu destek eğitim sürecinde tamamen bireysel eğitim aldıkları için normal örgün eğitimden farklı olarak örgün eğitimlerine de desteklenme sürecine tabi olmuş oluyorlar. Aileleriyle birlikte bu süreç takip edildiği için aile ortamında da çocukların hem iletişim huşunda hem akademik beceriler hususunda pozitif ivme kazanması ve topluma sağlıklı bireyler anlamında tam katılım sağlayabilmesi için çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Burası ve örgün eğitimdeki farklardan bir tanesinde bireysel eğitimde kilitleniyor. Bireysel eğitim bir eğitmenin bir seans boyunca sadece bir bireyle muhatap olmasıdır. Ve bu da birey için çok ciddi bir kazanım sağlamasına vesile olmaktadır. Örgün eğitimdeki öğretmen arkadaşlarımızla da iletişim kurarak hem okuldaki sosyal ortamının sınıf ortamındaki becerilerinin tam katılımı hususundaki yapılması gerekenler ve burada bizim yapmamız gerekenlerin neler olduğu konusunda çeşitli bilgi alışverişleriyle bu çocuklarımızın kazanımlarına daha sağlıklı adımlarla yaklaşıyoruz.” diye konuştu. (Sinan Bilici, Ebubekir Yavuz-İLKHA)