Hep beraber aziz olmak için cehd içinde olalım

Allah'a ve Peygamberine itaat edin; çekişmeyin yoksa başarısızlığa düşersiniz ve kuvvetiniz gider. Sabredin, doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir.

“Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz olarak ödenir' ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.” (Enfal: 60)

“Allah'a ve Peygamberine itaat edin; çekişmeyin yoksa başarısızlığa düşersiniz ve kuvvetiniz gider. Sabredin, doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal: 46)

“Aç kişilerin sofraya üşüştüğü bir yakında bütün milletler başınıza toplanacaktır. Bir tanesi: ‘O gün az olduğumuz için mi böyle olacak?’ dedi. Peygamber Efendimiz aleyhissalatu wesselam: ‘Bilakis siz çok olacaksınız. Selin götürdüğü çer-çöp gibi fazla olacaksınız. Allah sizden çekinme hissini düşmanınızın kalbinden çıkaracak ve sizin kalbinize zaafiyet hissi verecek’ buyurdu. Yine birisi: ‘Zaafiyet hissi nedir, ya Resulullah?’ dedi. Peygamber Efendimiz aleyhissalatu wesselam da: ‘Dünyayı sevmek, ölümü sevmemektir’ buyurdu.” (Ebu Davud)

Müslümanlar, güçleri yettiği kadar Allah'ın düşmanlarını ve kendi düşmanlarını korkutmak için kuvvet hazırlamaktan vazgeçtikleri, onlara karşı onurlu duruşu bıraktıkları, birbirleriyle uğraşmaktan kuvvetten düştükleri, bir binanın kenetlenmiş taşları olma gerekliliğini yerine getirmedikleri, bir bedenin azası şuuruyla davranmadıkları, başka coğrafyalardaki Müslümanların acısını paylaşacak duyguları köreldiği için zillete düştüler. ABD, İngiltere, İsrail ve uşaklarının iştahını kabarttılar. Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam’ın buyurduğu gibi sofradaki yemeğe saldırdıkları gibi üzerimize saldırdılar ve saldırıyorlar.

Filistin, Lübnan, Afganistan ve Irak’ta fiili olarak, diğer coğrafyalarda da örtülü olarak yaptıklarını hepimiz biliyor ve görüyoruz. ‘Sofradaki yemeğe saldırma’ benzetmesini şu anda özellikle Irak ve Afganistan’da çok açık olarak görüyoruz. Zira bazı ülkeler sırf katkıları olsun; yani sofradaki yemekten az da olsa birkaç kaşık almak için sembolik de olsa yirmi, otuz, elli kadar askerle katkıda bulunuyorlar.

İslam coğrafyasındaki bu durumdan, yeryüzündeki bütün Müslümanların konumuna ve durumuna göre mesul olduğuna inanıyoruz. Müslümanların, meseleyi ve durumu görmemezlikten gelmelerine gerek yoktur. Şu anda Filistin, Lübnan, Irak ve Afganistan’da yapılanlar fiili olarak bize yapılmıyorsa bunun hep böyle olmayacağını bilmek gerekir. Zaman zaman ara veriyorlarsa ‘bu işten vazgeçtikleri’ şeklinde anlamamak gerekir. Biz istesek de, istemesek de ABD, İngiltere, İsrail ve haçlı güçleri yakamızı bırakmayacaklar. Ta ki bizi dinimizden döndürünceye kadar… Bunlar sürekli İslam ve Müslümanlarla ilgili hile, oyun ve kuvvet hazırlamakla meşguldürler. Onlar gibi olmadıkça, onlar gibi yaşamadıkça, onlar gibi konuşup yazmadıkça plan ve programlarından vazgeçmeyecekler.

Onların ifadeleriyle ‘safları belirlemek’ lazım... Müslümanlar ya onlardan yana, ya da zilletten kurtulmak için Allah’tan, peygamberden, İslam’dan, Kur'an'dan ve Sünnetten yana olduğunu sözlü, yazılı ve fiili olarak göstermelidirler.

Zahiri olarak Müslümanlar açısından tablo çok karanlık, karamsar olup güzel görünmüyor olsa bile Müslümanlar yeis ve umutsuzluğa düşmemelidirler. Allah'ın rahmetinden ancak kâfirler, facirler ve fasıklar umudunu keser. İnananların, materyalistler gibi ‘akılları gözlerinde’ değil. Onlar sadece gördüklerine inanmazlar. Allah'a, peygambere, meleklere, kadere, kitaplara, gayba ve gayb’tan gelen yardımlara inanırlar.

Tonlarca bomba üzerimize yağdırılsa çocuk, kadın, ihtiyar demeden katledilsek, zindanlara atılsak, şiddet artıp karanlık ne kadar etrafa yayılsa da biz biliyoruz ki Müslümanlar doğru yolu bulur ve doğru yolda yürürse Allah'ın yardımı mutlaka yakındır. Yeter ki kendimize gelelim, kendimizi toparlayalım. Yeter ki Kur'an'ın emirlerine, Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselamın emir, tavsiye ve uygulamalarına dönelim.

Bizleri, yani inananları ve inanmayanları yaratan Cenab-ı Allah’tır. Yaratıklarını en iyi tanıyan O’dur. Kâfirler karakterleri gereği karşılarında bir güç ve kuvvet bulamayınca tarihte ve günümüzde görüldüğü gibi en zayıf noktadan saldırarak ahlaklarını ortaya seriyorlar. Bununla beraber birbirimizin derdine ortak olmadığımızı, birbirimizin acısını paylaşmadığımızı, birbirimizle uğraşmaktan kuvvetten düştüğümüzü gördükleri zaman saldıracaklar, vahşetlerini kusacaklar. Bunun içindir ki Allah (cc), muhtelif ayet-i kerimelerde “Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet hazırlayın. Onlara karşı tedbirli olun. Birbirinizle çekişmeyin kuvvetten düşersiniz” buyurmaktadır. Müslümanlar bu emirlere uymak zorundadırlar. Aziz olmanın, zilletten kurtulmanın yolu ve çaresi budur. Onlara yalvararak selamete çıkmayı düşünmek katmerli bir zillettir.

Resulullah aleyhisselatu vesselamın buyurduğu gibi; Müslümanlara saldırma cesaretini bulmaları Müslümanların azlığından değil, dünya sevgisi ve ölüm korkusu Müslümanları da saracağı için kâfirlerin korkusu gidecek… Her konuda olduğu gibi bu konuda da Kur’an-ı Kerim ve Resulullah aleyhisselatu vesselam yol göstermiştir. Çerçöp olmaktan kendimizi kurtarıp kuvvetli-güçlü olmalıyız ki ufak bir esinti ve dalgada sağa-sola sürüklenmeyelim. Dünya nimetlerinin Allah katında pek kıymetsiz olduğuna, mal ve evlatların O’nun istediği şekilde kullanılmaması halinde fitne olduğuna kat’i iman getirerek bu çerçevede bakmalıyız. İmanımıza, ahiretimize, İslam'a ve Müslümanlara fayda vermeyecek mal, şöhret, mevki, makam gibi fanilikleri elimizin tersiyle itelim. İnanmayanların dünyaya olan tutkuları gibi şehadet üzerine gidelim ki hem dünyada, hem ahirette aziz olalım. Zilletten kurtulalım. Bu özellik ve evsaflar için gayret gösterdiğimiz andan itibaren Müslümanların korkusunun onların kalplerine gireceğini göreceğiz nitekim gördük de.

Filistin, Lübnan, Afganistan ve Irak’ta şartlar çok ağır ve zor olsa bile netice itibariyle Müslümanların kaynaşmasına sebebiyet veriyorsa, İmam Humeyni’nin ifadesiyle katliamlar ‘direniş dersi’ oluyorsa İnşaallah hayırlı olacaktır. Kâfirleri de korkutan budur. Zira bu fedakârlık ve şehadet aşkı, dünya ve içindekilerini elinin tersiyle itme kahramanlığı onların sinirlerini zir-u zeber ediyor.

Yazdıklarımızı, konuştuklarımızı, anlattıklarımızı ve okuduklarımızı imkânlarımız ölçüsünde pratiğe geçirme gayreti içine girmesek, yazdıklarımız yazmak için, konuştuklarımız konuşmak için, okuduklarımız okumak için olur ki bu da mevcut baskı ve zilletten kurtulma faydası vermez.

Kuvvetli, güçlü ve aziz olmanın en mühim nedenlerinden olan birbirimizle çekişmeme, kuvvetten düşmeme konusunda asrımızın müceddid, müçtehid ve davetçilerine kulak verelim. Ne güzel söylemişler ve davranmışlar!..

Üstad Bediüzzaman; “… Çabuk bu manasız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizaı aranızdan kaldırınız. Yoksa, şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde alet edip, ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlup ettikten sonra, o aleti de kıracak. Siz ehl-i tevhid olduğunuzdan, uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-ı kudsiye mabeyninizde varken, iftirakı iktiza eden cüz’i meseleleri bırakmak elzemdir.”

İmam Humeyni; “Eğer dünyadaki Müslümanların birliği oluşturulsaydı hiçbir şeytani güç bunları yapmaya (İslam’a ve Müslümanlara saldırmaya, İslam topraklarını işgal etmeye) cesaret edemez ve İsrail karşısında aciz duruma düşmezdiler.”

Üstad El-Benna; “Sahabeler, Peygamberimiz’e en yakın oldukları halde bazı meselelerde ihtilafları olmuş. Fakat bu ihtilaf onları birbirinden ayırmamış, aralarındaki rabıtayı kesmemiş.”

Netice olarak aziz olmak için, zilletten kurtulmak için Kur’an’ı, sünneti ve bu çerçevede hareket eden âlimlerimizin çizgisini öğrenelim, yaşayalım ve yürüyelim.

Toparlanmamıza, uyanmamıza, kaynaşmamıza engel olacak hiçbir açıklama, fetva, bildiri ve sairlere itibar etmeyelim.

Her an ve her olay karşısında uyanık olalım. Tepkilerimiz ve tavırlarımız İslamî ve Müslümanca olsun.

Din düşmanlarının her türlü saldırılarına karşı sürekli sözlü, yazılı ve fiili olarak hazırlıklı olalım.

Müslümanların içinde bulundukları durumu ve buna karşı mükellefiyetimizin ne olduğunu her uygun ortamda en yakınlarımızdan başlayarak anlatalabileceklere anlatalım.

Dünyanın her neresinde olursak olalım, internet yoluyla da olsa İslam’a hizmet eden Müslümanlara İslamî edep dairesi içinde emperyalist güçler karşısındaki acizliğimizin sebebini, buna karşı mükellefiyetimizin gereklerini, özellikle İslam coğrafyasında birbirlerinin kanını döken Müslümanlara bu işin sadece şeytani güçlere fayda verdiğini hatırlatalım.

Allah’ım! Amerika, İngiltere, İsrail ve tüm işgalcilere ve yardımcılarına lanet et ve onları helak eyle! Onlara karşı İslam’a ve Müslümanlara yardım et. Müslümanların güçlü ve kuvvetli olmaları için esbap hazırla. Bunu rahmetinle buyur, Ey Cebbar! Ey Kahhar!

Allah’a emanet olun.

İnzar Dergisi

İslam Kuran Haberleri

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İslam Ve Kuran Haberleri

2025 hac kayıtları 15 Kasım'a kadar yapılabilecek
"Gıdada haram ve helale dikkat edilmemesi toplumsal çöküntüye neden olur"
Kazasının olup olmadığıyla ilgili şüphesi bulunan kimsenin durumu
Kurban edilen hayvan kanının alna sürülmesi doğru mudur?
Namazda gözleri kapatmak mekruh mudur?