Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O'nun pak Rasulü'ne olsun.
Hastaneler ve mezarlıklar, yaşamı ve ölümü tefekkür etmenin, sahip olduğumuz nimetleri hatırlayıp şükretmenin en güzel mekânları… Hastaneler, mezarlıklardan daha etkili bana göre. Çünkü hastanelerde ölülerden ziyade sağlar var ve mezarlık gibi durgun bir havası yok hastanelerin. Sürekli bir koşuşturmaca… Ölen bile olsa hastane daima bir hareket mekanıdır.
Hastaneye refakatçi olarak gittiğinizde de etkilenir, halinize şükredersiniz ama belki en çok hasta iken dalarsınız tefekkür denizine... Çünkü her daim beterin beteri, daha doğrusu şükrün ötesi vardır. Bir de şükrü eda edilmemiş nimetler gelince hatırınıza, şükreder durursunuz geçmişteki afiyet ve nimet dolu günlerinize. “Geç oldu ama kabul buyur Allah'ım. Sen ki borçları en güzel şekilde kabul edensin…”
Küçük küçük hastaneler vardır, hastalığımızı fark ettiğimiz zaman gidip ziyaret ettiğimiz. Bir de büyük bir hastane var ki; o da dünyadır. Arifler öyle söylüyor, biz bilmeyiz.
“Dünya büyük bir hastane ve hepimiz hastayız…” Dünya nasıl bir hastane ki, hastası kendisi yüzünden hastadır? Sanki hem dünyaya hastayız, hem de dünyada tedavi gören hastalarız. Tıpkı doktoruna âşık olmuş hasta gibi… Ancak dünyanın hastalık tarafına bulaşmadan, sadece şifasını alan kimseler de var. Onlar ki gözlere nur, gönüllere sürûr vesilesidir. Onlar ki kelime-i tevhidin şifasıyla kalplere nüfuz edenlerdir.
“Dünya büyük bir hastane ve hastanın kusuruna bakılmaz…” demişti bir zat-ı muhterem… Sahi, hastalandığımız zaman doktor bizim günahımızı, kusurumuzu, ayıplarımızı soruyor mu ki bizler de dini tebliğ ettiğimiz kimselerin günahlarına, kusurlarına bakalım? Büyük bir hastane kabul ettiğimiz şu dünyada eğer hasta isek zaten kusur ve ayıp bizden uzak değil. Ancak eğer biz kendimizi doktor olarak görüyorsak, yine kusurdan münezzeh olmamakla beraber, kusurlu insanlarla haşır neşir olduğumuzu bilmek ve ona göre davranmak zorundayız.
Nefsimiz Hakk'tan gelen en büyük şifa ve afiyet kaynağı olan Kur'an-ı Kerim'e karşı nasıl? O reçeteye nasıl davranıyor? Onu benimsiyor mu? Yoksa işine nasıl gelirse öyle mi yapıyor? Ah nefs… Bin bir başlı şeytan…
Hasta olduğunun farkında olmayanı tedavi edecek bir sistem yok kâinatta. Olsaydı zaten mükellef olmazdık. Hem hastayız, hem hâlimize şükrediyoruz, hem de elimizin yetiştiği ve uzmanlık alanımız olan hastalıkları tedavi etmeye çalışıyor, bu vesileyle sağlıklı bir toplum inşa etmeye çalışıyoruz. Bu tedavi sürecinde hasta birileri bize ağır gelecek hareketlerde bulunmuş, kötü laf etmiş önemi yok. Biz yaptığımız her iyiliği Allah için yaptıktan sonra bizi hangi şey üzebilir ki? Sabrederiz ve mükafatını Allah'tan bekleriz. Dünya hastanesinden taburcu olacağımız günü bekleriz.