Hayatımızın her aşamasında bireysel ve toplumsal anlamda çeşitli imtihanlarla karşılaşıyoruz. Her insan imtihan sürecini farklı değerlendirirken çeşitli gerekçeler ortaya koyar. Bunu sosyal, siyasi, hukuki, ekonomik, ahlakî ve eğitimsel anlamda değerlendirmek mümkün.
Nasıl mı?
Şu lider olsaydı, böyle mi olurdu? Şu hakim olsaydı, böyle mi olurdu? Şu ekonomist olsaydı, böyle mi olurdu? Şu eğitimci olsaydı, böyle mi olurdu? Şu bakan, bu bakan gibi cümleler şeklinde uzayıp gider. Yani her olumsuzluk durumunda zihin, yetenekli ve adil insanları çağrıştırdığı gibi gözler de görmeyi özlüyor.
Bireysel ve toplumsal sorunların çözümü için zihinler telepati yaparken diğer duyular da mutabakat sağlayıp uyumu arzu ediyor. “Neden diye düşünüldüğünde” Sadece zihinler yorulmuyor, zihinle birlikte diğer duyular da yorulup yıpranıyor. Bu anlamda bütün duyular, komutu veren beynin sağlıklı çalışması gerektiğine inanıyor.
Komutu veren merkez, sağlıklı uyarıcıyı almadığı takdirde yanlış yönlendirme yaparak organizmayı olumsuz etkileyebiliyor. Organizma da sağlıklı savunma sistemi geliştirmediğinde, olumsuz etkilenip zaman içinde çökebilir. Fakat organizma, kendi durumunu, çevresini, varlıklarını gözden geçirip bir savunma sistemi geliştirdiğinde, çevreden gelebilecek bütün tehlikeleri, hedefe ulaşmadan pasifleştirerek kendi yaşamını idame etmekte rahat eder.
Nedir insanın savunma sistemi?
İnsanın kendini savunabileceği en güzel sistem sağlam bir psikolojiye sahip olmasıdır. Bu da ancak kendisini yaratan yaratıcıyı hatırlayarak ona gerçek anlamda iman ederek, elinden geleni yaptıktan sonra bütün sonuçlara rıza göstermesidir. Felsefe böyle olduğunda psikoloji de sağlam olacaktır. Bunun dışında söylenenler sadece bir arzu ve sitemden öteye geçmez.
Her durumda olumlu şeyler beklemek polyannacılıktan başka bir şey değildir. Oysaki bizleri yaratan, rızık veren güç, bizi ara sıra farklı şekillerde imtihan eder. Bazen korkuyla bazen açlıkla bazen canla bazen malla imtihan eder ki ödül güzel ve anlamlı olsun. Çoğu zaman çocuklarımız hastalandığında bir iğneyle kendine gelebiliyorlar. Oysaki iğne yapıldığı anda bizler mutsuz oluruz, içimiz cız eder; fakat tabloyu bir bütün olarak değerlendirdiğimizde çocuğun sağlığına kavuşması için bu imtihan sürecinden sabırla geçmesi gerekiyor.
Eğitim de böyledir: Öğrencilerin bazen ‘daha önce bu hatayı yapmasaydım, belki farklı yerlerde olurdum; hayatım değişirdi' demelerini de bu anlayış içinde değerlendirebiliriz. Öğrencilerin şunu çok iyi anlamaları gerekir ki: Eğer Rabbimiz yaşadığımız tabloyu bize nasip etmişse bir hikmeti vardır.
Bazen dünyevi düşünmeyi ziyadeleştirdiğimiz için Rabbimiz bizim istemediğimiz hastalıkları, olumsuzlukları bize gösteriyor ki daha sağlıklı düşünebilelim, zikrimizi, şükrümüzü artıralım. Stresini yaptığımız meşguliyetleri asgariye indirelim. Daha sakin olalım ki sorunlar kendiliğinden çözülsün. Sakinlik de sabır ve namazla gerçekleşebilir.
Sabırla, namazla davranış geliştirmediğimizde bazı kazanımlarımızı kaybedip stres yaparız. O zaman öğrenmede zorlanacağımız gibi sosyal ilişkilerimiz de zedelenir. Mevcut durumdan daha kötü bir tablo yaşayabilir, var olan yeteneklerimizi kaybederiz. Eğer mutlu bir yaşam istiyorsak organizmanın sağlıklı işlemesini istiyorsak bu ayeti referans almakta fayda vardır.
Nedir bu ayet?
Cenab-ı Allah, Bakara suresinde, “Sabrederek ve namaz kılarak (Allah'tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah'a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.”
Selam ve dua ile...