Acılarla doludur Müslümanların tarihi… Üç günlük dünya uğruna büyük cinayetler işleyen eli kanlı caniler bir taraftan başkalarının hayatını karartırken diğer taraftan insanlığın huzur ve sükûnunu alıp götürüyorlar. Daha fazlasına sahip olma ve daha fazla zulmetme adına nice insanların ocağı yıkılıp nicesinin kanları döküldü.
İnsanlığın Efendisi Hz. Resul–i Ekrem (sav) boğazlarına kadar cehalete gömülen insanlara insanca yaşamayı öğretti. Her insanın anneden doğar gibi özgür olduğunu ortaya koydu. Rüyalarda bile görmekten mahrum oldukları adaleti ikame etti. Yeryüzünü yeniden yaşanılır hale getirdi. Kurduğu sistemle insanlığa büyük bir miras bıraktı.
Çocuklarını ümmetine emanet ederek ayrıldı yeryüzünden. “Ehl–i beytim” dediği evlatlarının kendi kanından ve canından olduğunu, onlara düşmanlık yapanların kendisine düşmanlık yapacağını dile getirdi. Ancak, mal, mülk ve saltanattan başka gözleri görmeyen, kutsal “halife” unvanını kullanıp ümmetin başına bela olan zalim ve azgınlar, Hz. Resul–i Ekrem (sav)’in çocuklarını kılıçtan geçirdiler. Ona ihanet ettiler. Yüreğini yaktılar Hz. Resul–i Ekrem (sav)’in ve Hz. Fatıma (ra) annemizin.
O büyük peygamberin yadigârı Hz. Hüseyin (ra)’i, çocuklarını, kardeşinin çocuklarını ve bazı dostlarını kılıçtan geçirdiler. Bununla yetinmeyerek mübarek başlarını bedenlerinden ayırıp memleket memleket gezdirdiler. Kadınlarını esir aldılar. Bu mübarek aileden hiç kimseyi sağ bırakmamaya azmetmiş azgınların açtığı yara kanamaya sebep oldukları acı yürekleri yakmaya devam ediyor. Allah Teâlâ’nın lütfu ve inayetiyle Hz. Hüseyin Efendimizin bacısı Hz. Zeynep (ra) zalimlerin tarihin içerisine gömüp kapatmaya çalıştığı bu büyük cinayeti dillendirip Ehl–i Beyt’in mesajını her tarafta dillendirdi. Bu büyük fonksiyonunu icra etmekle Hz. Hüseyin (ra)’in Tevhid mücadelesi o günden bugüne Mü’minlerin yüreklerinde ve dillerinde çınar gibi büyüdü.
Gerçekten “Her Gün Aşura ve Her Yer Kerbela’dır” bugün. Zalimlerin ve azgınların kirli ellerini İslam ümmetinin kalbine batırıp ocaklarını harabeye çevirdiği ve kanlarını döktüğü çok zor bir tarihi evreden geçiyoruz. Yüzlerce yıldır Müslümanların kalbini kanatan o acıklı Kerbela olayında 72 güzel insan şehadet şerbetini içmişti. Oysa bugün Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Pakistan’da, Arakan’da, Somali’de, Mali’de ve dünyanın başka yerlerinde her gün yüzlerce Müslümanın kanı akıtılıyor. Her gün yeni yeni aşuralar kazınıyor tarihin sayfalarına. Yüzlerce ailenin yuvası yıkılıyor. Binlerce evlat öksüz bırakılıyor.
Ümmetin kaynakları müstekbirler tarafından tarumar edilirken, aşağılık kültürleriyle gençliğimizin beyni dumura uğratılırken ve her gün yeni yeni katliamlarla coğrafyamız kan gölüne döndürürken, bütün bu musibetler yetmiyormuş gibi Müslümanların arasına fitne tohumları ekerek birbirlerine düşürmeye, birbirlerinin kanlarını akıtmaya çalışıyorlar.
Camilerde bombalar patlatılıyor. Allah Teâlâ için rükûa ve secdeye varan insanlar katlediliyor. İbadethaneler bombalanıyor. İslam dünyası adeta bir ateş merkezine, bir cehenneme çevrilmek isteniyor. Henüz dünyadan hiçbir şey anlamamış küçücük çocuklar kimyasal gazların etkisiyle çırpına çırpına can veriyorlar. İnsanlık düşmanları hiçbir masrafa girmeden azıcık bir gazla yüzlerce Müslümanı katledebiliyorlar. Bu acı manzaralar sadece seyrediliyor. Kanları akıtılanlar ve hayatlarını kaybedenler Müslüman oldukları için kimse aldırmıyor. Müslümanların kanının bir değer taşımadığını göstermeye çalışıyorlar. Oysa bir Yahudi’nin ya da Hıristiyan’ın kanı akıtılınca kıyameti koparıp ülkeleri işgal ediyorlar.
Bütün insanların gözleri önünde askeri darbe yapılıp halkın oylarıyla seçilenler gözaltına alınıyor. İtiraz edenler katliamdan geçiriliyor. Canlı yayında binlerce Müslüman kurşuna diziliyor. Bütün bunları görmezden gelen zorbalar ve müstekbirler, insanlıkla alay ederek bu aşağılık hareketlerinin darbe olmadığını ispatlamaya çalışıyorlar. Aslında darbe olup olmaması önem taşımıyor. Önemli olan akıttıkları kanlar ve işledikleri cinayetlerdir.
Arakan’da sırf Müslüman oldukları için diri diri ateşe veriliyor insanlar. İnsanlık televizyon filmi izler gibi tepkisizce ve duyarsızca seyrediyor. Oysa bir yerde bir köpeğin başına bir bela geldiği zaman “hayvanseverler” adı altında harekete geçirip avazları çıktığı kadar bağırıyorlar. Etraflarına onlarca televizyon kamerası alıp ne kadar hayvansever olduklarını göstermeye çalışıyorlar. Müslümanlar katledilince duymayan, görmeyen ve hissetmeyenler rolüne bürünüyorlar.
Bu acıları, musibetleri ve büyük felaketleri sona erdirme zamanı gelmiştir. Müslümanların gayrete gelmesi, güçlerini birleştirmesi, hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeyip fedakârca ortaya çıkarak zalimlere ve müstekbirlere göğüs germesi zamanıdır. Bu acılarla ve kanlarla her gün birkaç Kerbela yaşanıyor. Yediğimiz darbeleri anlarsak, düşmanımızı tanırsak ve Müslümanlarla kardeşlik çerçevesinde güçlerimizi birleştirirsek acı veren günlere son verebiliriz. Aksi takdirde “Her Gün Aşura, Her Yer Kerbela” demeye devam edeceğiz.