Doksan yılı bulan bir süredir, bu Müslüman diyarın insanları bir heykel/put baskısı altında inledi, inletildi.
Dünün baskılarına karşı Kürt halkının hamisi(!) olma iddiasıyla ortaya çıkan PKK ve bileşenlerinin Kemalizm’e ardıl/kuyruk olarak türettikleri Apoizm de halkın değerlerini inkâr ve baskıdan sonra heykel/put sevgisinde de Kemalizm’i aratmayacağını birkaç gündür yaşanan olaylarla gösterdi.
Malumunuz Diyarbakır’ın Lice İlçesi Yolaçtı Köyü’nde PKK mezarlığına dikilen Mahsum Korkmaz( PKK’nin ilk komutanı) heykeline mahkemenin el koyma kararı vermesinin ardından olaylar çıktı. Çıkan olaylar sonucunda 1 kişi öldü, 2 kişi yaralandı.
Belki birilerine göre bu heykele müdahale, bir halkın direniş ruhuna müdahaledir. Böyle düşünenler için bu heykeller bir aidiyet, kutsallık da arz edebilir. Fakat Türk, Kurmanc, Laz, Zazaların… yaşadığı bu toplam coğrafyada bir kısım putçunun düşündüğünü halkın ekserinin düşünmediğini, sanatsal bir kılıfla da olsa heykel/put sevgisine prim vermediğini Kemalizm’in zorbaları pek ala bilmekteler.
Güvenlik güçlerinin müdahalesi de samimiyetten yoksundur çünkü söz konusu heykele medyada yazılıp çizildikten sonra müdahale geldi. ‘Yoksa sorunlara medya değinirse mi sorun olur?’ algısı sorun çözücü konumdakileri inandırıcı kılmaz.
Bir de Apoizm kaynaklı heykellere karşı çıkanların kendi Kemalizm heykellerine methiye düzmesi, çelenk bırakıp sorun çözücü gibi ilahlaştıran bir cürümle defterini yazıp çiziktirmeleriyle yüzleşmeleri gerekmez mi?
Sen gel, memleketin dağına taşına, köyüne kasabasına, mektebine dairesine, caddesine bahçesine Atatürk heykellerini dik. Üstelik bir kılıfla “Atatürk’ü Koruma Kanunu” çıkar. İnsanları yıllarca bir büste saygı duruşunda bulunmadı diye yargıla, hapset, katlet; paralara kazıyarak insanların cebinde zorla taşıt; sonra kalk, senin putçuluğundan esinle yeni bir putçuluk devşirenleri tart et!
O halde oruç tutmayan adamı döven adamların bir arka sokakta oruç tutmadıkları anlaşılınca “Biz tutmik ama tuturiik!” kara mizahından ne farkınız kalır?
05.08.1935 tarihli Cumhuriyet gazetesinde aynen şunlar yazılmıştır:
“Atatürk yarım bir ilahtır; Türklerin babasıdır. Hiçbir devlet şefi için hayatında bu kadar heykel dikilmemiştir; ne Mussolini’nin, ne Hitler’in, ne de Lenin’in anıtları onunkilerle ölçülemez.”
Hükümet ve iktidarlar değişse de hala bu heykellerin var oluşu, putçuluk zihniyetinin kendini koruduğunu gösterir.
Bunun dışında da son zamanlarda özellikle belediyeler eliyle sanatsal ve kültürel amaçlı bir put sevgisidir, bir heykel sevgisidir başını alıp gidiyor. Şehrin giriş yerlerinde madenlerden yapılmış değişik insan heykel ve putları bizi acı acı gülümsetiyor.
Özellikle de dindar olan ve öylesi insanların oylarıyla iş başına gelen bir kadroda bu put, heykel sevgisi anlaşılır değildir.
Sormadan edemiyoruz:
Bunlar hangi akla, hangi dine, hangi dünya görüşüne, hangi ilke ve ideolojilere göre hareket ediyorlar?
Ne amaçla olursa olsun, İslam fıkhına göre heykel yapmanın, dikmenin, bulundurmanın meşruluğu olmadığını bilmiyorlar mı?
İster bir peygamberin(Hz. İsa’nın çarmığa gerilişini anlatan figür) ister bir âlimin(Mevlana gibi) ister bir liderin(Atatürk gibi) ister bir ideolojistin(Karl Marx gibi) ister bir savaşçının(Mahsum Korkmaz gibi) olsun heykeli, bir puttur.
İster sanatsal(!) işlevli, ister tanıtım hedefli, ister sevdirme niyetli, ister kabul ettirme hesaplı, ister tapınma amaçlı olsun her heykel, bir puttur.
Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (sav) buyururlar ki:
“İçinde heykeller bulunan eve melekler girmez.” (Buhari K. Bed’i’l-halk, 7; el-Meğazi, 12; Müslim, K.el-Libas, 87.)
“Kıyamet günü azabı en şiddetli olacaklardan biri de bu suretleri yapanlardır.”( Buharî, K. el-Edeb, 75; Müslim, K. el-Libâs, 96.)
Yüce Allah da, O’nun melekleri de, aziz Peygamberleri de, şerefli velileri de, halis mü’minleri de, bu heykelleri/putları sevmiyorlar, onlardan nefret ediyorlar. Bunlara da bu iş, sevgi, taraf oluşları ve kılıf buluşlarından dolayı da hiç hoş bakmayacaklardır.
Bu vebalden bir tek kurtuluş yolu vardır, o da tövbe ederek yanlıştan dönmek ve o heykelleri ateşte eritip tekrar madene çevirerek bir ihtiyaçta kullanmak. Sakın başkalarına satma ve devretme düşünülmesin!
Zira bir işe sebep olan onu yapan gibidir.
Bilelim ki, ‘La İlahe!’ derken sevgisi Allah sevgisinin önüne geçen her iş, fikir, zikir, kişi, hobi, tutku, resim, figür, heykel kast edilir. Dolayısıyla ‘İllallah’ demeden reddiyemizi söz ve amelen iyi yapmalıyız.