En üstün, en değerli ve en yüksekte mi olmak istiyoruz. İşte Allah'ın bize sunmuş olduğu reçete; takva! Tabi bu kalben ve ihlasen arzunun en büyüğü olmalı ki, bu reçeteye talip olsun hayat amelen. Allah katındaki derecemizin yükselmesi için de sığınmamız gereken tek şey takvadır. Allah'tan korkup sakınmak ve bu sakınma sonucunda ibadetlerimizi sadece farzlara hasretmeyip daha fazlasını yapma gayretinde olmak.
Toplumda yeter ki cennete girelim diye bir algı vardır. Hâlbuki cennetin katmanları vardır. Hedef ve gayemizin bu konuda da büyük olması gerekir ki Peygamberlerin, şehitlerin, sıddıkların yanında bir yer istemeyi duamıza katabilelim. Bu anlamda hedef ve gayenin büyük olması dünya hayatında sadece farzlarla yetinmeyip Allah'a daha güzel kul olabilme adına yapacağımız her şeyde O'nun rızasını aramakla olur...
Kişilerde takva sorgulanamaz ve takvalı olması bir şart koşulamaz. Sohbet, sâlih çevre, ilim öğrenme bu takva olgusunu artırabilir ki; ‘Allah'tan en çok âlimler korkar' ayeti, bilginin hayata geçirildiği sürece Allah'tan sakınmaya delildir. Fakat en önemlisi insanın kendisiyle alakalı bir husustur.
Şimdi birazcık bu takva konusunu Müslüman bacılarımıza değindirmek istiyorum. Müslüman bacımın zırhı ve en güzel örtüsü olan çarşaf takvayı simgeler. Tesettürün takva hali çarşaftır diyebiliriz, rahatlıkla. Fakat günümüzde öyle bir yozlaşma furyası var ki son dönemlerde bu daha da artmış. Bu yozlaşmadan çarşaf da nasibini almasın diye bu konuya değinmekte fayda görüyorum. Birçok çarşaflı kardeşimiz çarşafın hakkını veriyor fakat eleştiriyi yine de yeri geldiğinde kendimize yapabilmeliyiz. Bu anlamda istisna diyeceğimiz çarşaflıları konu ediyorum kalemime, diğer kardeşleri tenzih ederek. hassas bir konu olduğundan, kelimeler aykırılık olarak değil bir uyarı mahiyetinde anlaşılmalı.
Mesela bir kardeşimiz çarşafa bürünmüştür fakat kırmızı bir çantası ve ayakkabısıyla dikkat çekici bir kombin yapmıştır. Çarşafa bürünmüştür ama gözlerinde bir ton sürme vardır. Dikkat çekilmemesi için giyilen çarşafı dikkat çekilir bir hale getirmek için bu tür şeyleri yapmakla insan sırıtıyor gerçekten ve hiç de yakışmıyor. Yüzünün görülmemesine kadar kapatıp hassas davranan kardeşimiz gözlerini simsiyah yapıyor. Zaten tek açık yer, muhatap olunacak yer gözlerdir ve bunun da dikkat çekilir bir hale gelmesi takvaya uygun düşer mi? Takva elbisesi dediğimiz çarşafa yakışır mı?
Çarşaflıdır ama bayanların bulunduğu bir ortamda iç kıyafeti göze çarpar darlıkta ve şeffaflıktadır. Çarşaflıdır ama sesin yüksekliğine önem vermeyip konuştuğunda herkes sesini işitir. Bir şeyden korunuyorsak diğer türlü de kendimizi her yönden muhafaza etmemiz gerekir.
Eğer bir insan çarşafı tercih etmişse takvayı seçmiştir. Ve bu, sorumluluk ister. Bununla birlikte diğer hususlara da gereken ehemmiyet verilmezse ve bilhassa bilinçli yapılıyorsa o zaman bu takva amacına gölge düşer. Çarşaf giymek insanın tercihine kalmıştır, fakat giydikten sonraki diğer halleri buna zıt düşerse o zaman insanların eleştirme hakkı olur. Çünkü dedik ya, ağır bir sorumluluk ister. Çarşafı giymekle her şey bitmediği gibi, bu çarşaf gibi güzel kıyafetin izzetini dış görüntümüze sirayet ettirmemiz elzemdir. İzzet ve onuru ağırlığında, renginde taşıyan bu kıymetli kıyafet basit, gösterişli bir takım nefsi isteklerle zedelenmesin.
Özellikle rengârenk bir çanta ve ayakkabının anlamı nedir? Haram değildir fakat takvayla bezenmiş bir kıyafetin diğer hususlarında da takvanın seçilmesi gerekmez mi? Toplum nezdinde her şeyin yozlaştığı şu zamanda aman çarşafta hiçbir şekilde yozlaştırılacak bir şey bulunmasın. Onun için bazı kardeşlerin bu açıdan hoş olmayan görüntüleri de düşünmeleri ve hiçbir açıdan tereddüte uğramayacak asil bir duruş sergilemeleri gerekir.
Düşman, çarşafını çıkar demeyebilir, fakat sağdan yaklaşarak farklı tarzlarda seni ‘dikkat çeker' hale getirebilir.
Her zaman ve hususta azadeliğin kanıtı olan ‘siyahiliğimize' gölge düşürmememiz temennisiyle.
Baki Muhabbetle…