TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜSİAD Başkanı Bilecik’in konuşmasında yer alan OHAL konusundaki endişelerini anlamakta zorlandığını kaydederek, "Acaba OHAL şu ana kadar bizim sanayicilerimizin, iş adamlarımızın neyini engelledi? Eğer olağanüstü hâl bizim iş adamlarımızın, sanayicilerimizin şu andaki işlevini engelliyorsa oturur onu konuşuruz, ama böyle bir şey söz konusu değil." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi toplantısına katıldı. İstanbul Sabancı Center’da düzenlenen toplantıda, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak da hazır bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan TÜSİAD üyesi iş adamlarına hitaben bir konuşma yaptı.
TÜSİAD üyelerinin çalışmalarında başarı dileklerini ifade ederek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜSİAD’ın rekabetçi piyasa ekonomisi, sürdürülebilir kalkınma ve katılımcı demokrasi konusunda verdiği mücadeleyi desteklediğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2023 hedeflerimize, sizlerin ve diğer tüm girişimcilerimizin çabalarıyla, emekleriyle, katkılarıyla ulaşacağız. Devleti, düzenleyici ve denetleyici rolünün sınırları içinde tutarak, özel sektörümüzün önünü olabildiği kadar açıyoruz. Özel sektörümüzün de, her şeyini borçlu olduğu milletimize ve devletine katkı sağlamak için şartlarını zorlamaktan çekinmeyeceğini ümit ediyorum" diye konuştu.
AK Parti’nin iktidar olduğu dönemlerin sırrının istikrar ve güven olduğunu belirterek, 2008’deki küresel ekonomik kriz sürecinde ‘Bu kriz Türkiye’yi teğet geçecek’ dediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "O dönemde birileri, bu sözümle kendilerince dalga geçmişlerdi. Hâlbuki ben, ülkemizin sahip olduğu istikrar ve güven iklimine bakarak, potansiyelimizin büyüklüğünün farkında olarak bu sözü ifade etmiştim. Nitekim aynen benim dediğim gibi de oldu" diye ekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin; 2013 yılından itibaren başlayan bir dizi saldırı karşısında çok ciddi bir mücadele yürütmek zorunda kaldığına işaret etti ve sözlerinin devamında şunları söyledi: "Bu, siyasi ve güvenlik yönlerinin yanı sıra, ekonomik boyutu da olan bir saldırıydı. Kimse bana, Gezi Olaylarının amacının Taksim'deki 3-5 ağaç olduğunu söyleyemez. Kimse bana, 17-25 Aralık operasyonunun adaleti sağlamak, hukuku uygulamak için yapıldığını söyleyemez. Kimse bana, bölücü terör örgütünün ve onun güdümündeki partinin başlattığı çukur eylemlerinin masum amaçlar taşıdığını söyleyemez. Kimse bana, Suriye ve Irak'ta yaşanan hadiselerin Türkiye'yi hedefleyen yönlerinin olmadığını öne süremez. Kimse bana, 10 Ağustos ve 7 Haziran seçimlerinin, ülkemizin tabii siyasi mecrası içinde gerçekleştirildiğini söyleyemez. Hele 15 Temmuz'un, bu ülkeyi işgale ve bu milleti esir almaya yönelik bir ihanet girişimi olmadığını öne süren varsa, kusura bakmasın, onun aklından ve izanından şüphe ederim. 16 Nisan halk oylamasında işlerin nasıl şirazesinden çıkartılmaya çalışıldığını hep birlikte yaşadık, gördük. Başka herhangi bir ülkenin, sadece tekini bile kaldıramayacağı bunca yükü sırtlanan Türkiye'nin, bir parça yorgunluk alameti göstermesini normal karşılamak gerekir."
"Faizlerin yüksek olduğu bir yerde girişimcileri yatırıma cesaretlendirmek kolay değil"
Büyüme hızını ihtiyaç duyulan seviyelere çıkarmak için çeşitli önlemler aldıklarını, bunun için teşvik sistemini iyileştirdiklerini; 23 ili kapsayan ‘Cazibe Merkezleri’ projesiyle, yatırımların tamamlanmasını sağladıklarını öncelik verdikleri sektörlerde Türkiye'nin enerji, ara malı, teknoloji geleceğini garanti altına almaya çalıştıklarını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bilhassa da yüksek katma değerli ürünlerin ülkemizde üretilmesine özel önem veriyoruz. Bu tür ürünleri hazır olarak almak yerine, kendimiz üreterek, içeriye ve dışarıya satabileceğimiz çok daha karlı bir sistemi kuruyoruz." dedi.
Enflasyonla mücadele üzerinde hassasiyetle durduklarını, bütçe açığını ve cari açığı kontrol altında tutma politikasını yeni dönemde de kararlılıkla sürdüreceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, özel sektörün finansmana bol, kolay ve ucuz erişiminin sağlanması gerektiğini dile getirdi ve şunları ekledi: "Maalesef bu konuda bankacılarımızla pek anlaşamıyoruz. Faizlerin bu kadar yüksek olduğu bir yerde girişimcilerimizi yatırıma yöneltmek, cesaretlendirmek kolay olmuyor. Bu konuda sizlerden de destek bekliyoruz. Türkiye'yi ayağa kaldıracak olan finans sektörünün yüksek kârlılığı değil; üretim, istihdam, ihracat ağırlıklı yatırımların çoğalması, büyütülmesidir. Sizlerin de desteğiyle bu konuda bir ortak aklı devreye alabileceğimizi ümit ediyorum."
"AB; Türkiye’ye gönlünü, kapısını açmış da Türkiye içeriye mi girmemiş?"
TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik’in, kendisinden önce yaptığı konuşmasında Avrupa Birliği konusunda serdettiği düşüncelerine atıfta bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bazı gerçekleri sizler tabii dışarıdan gözlemliyorsunuz; ama biz yaşıyoruz. Bu gerçekleri yaşayalım, bilelim, ona göre de değerlendirmesini yapalım. Yani Avrupa Birliği Türkiye’ye gönlünü, kapısını, her şeyini açmış da Türkiye içeriye mi girmemiş, böyle bir şey mi var? Dikkat edelim lütfen, sene 1963-sene 2017, 54 yıldır bu ülkeyi af edersiniz kapısında sürüm sürüm süründüren bir Avrupa Birliği var" ifadelerini kullandı.
"Türkiye sıradan bir ülke değil, biz kapıkulu değiliz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizden sonra kimler geldi kimler geçti, hepsini bunlar aldılar. Peki, Türkiye’nin günahı ne de Türkiye’yi almıyorsunuz? Türkiye’nin bizden çok çok sonra gelip müracaat edenleri içeri alırken bunların özelliği ne? Bunlar Türkiye’den çok mu güçlü, altyapıları mı iyi, üstyapıları mı iyi, mali noktada durumları mı daha iyi? Hiçbirisi bizden daha iyi değil, ama hepsini aldılar, hâlâ da alıyorlar. Buyurun Bulgaristan, buyurun Yunanistan; şu anda Yunanistan’ın 400 milyar avro borcu var ama el bebek gül bebek her türlü desteği vermek suretiyle onu ayakta tutmaya çalışıyorlar, bu gerçekleri lütfen görelim. Ve Türkiye’ye işte en son yaşadığımız şu referandum olayında yaptıklarını gördünüz. Türkiye sıradan bir ülke değil değerli arkadaşlar, biz kapıkulu değiliz, bizim bir onurumuz var, bir haysiyetimiz var. Bizim bu onurumuzla, bu haysiyetimizle oynanmasına biz müsaade edemeyiz. Eğer bizi alacaklarsa eyvallah girelim. İşte gerçekler ortada. Bakın ben Başbakan olduğum zaman Türkiye’nin görüşmekte olduğu toplam fasılların sayısı 15’ti ve ben o zamanlar başbakan olarak zirvelere katılabiliyordum. Daha sonra, açık konuşacağım, Fransa’da Sarkozy geldi, Almanya’da da Merkel geldi ve bunlar geldikten sonra bir karar aldılar. Hâlbuki biz Schröder’le olsun, Chirac’la olsun gayet güzel görüşmelerimiz oluyordu. Bir karar, ‘artık liderler bu zirvelere katılmayacak.’ Hâlbuki biz o zamanlar katılımcı konumundaydık, almadılar. Çok daha çirkini, 15 faslı 35 fasla çıkarttılar."
Türkiye’ye karşı, haince böyle bir kararın alındığının altını çizerek, "Hâlâ bunlara yalvarıp yakarıp ne olur bizi içeri alın, bunu mu diyeceğiz?" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği Bakanlığı’nı kurduklarını ve fasıllarla ilgili ellerinden gelen tüm gayreti gösterdiklerini hatırlattı ve "Şimdi bu mantıkla, bu yaklaşım tarzıyla bir yere varmak mümkün değil. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’na Almanya’da, Belçika’da, İsviçre’de, şurada-burada her türlü saldırı yapılacak, Dışişleri Bakanıma kapılar kapatılacak, uçuş izni verilmeyecek, benim aileden sorumlu bakanım arabanın içerisine mahkûm edilecek, eee? Biz hâlâ ‘ne oluyor yapmayın etmeyin, bizi alın.’ Arkadaşlar, kusura bakmayın. Sizler bakın ekonominin içinde bir güçsünüz. Herhâlde sizleri kapısında bekleten bir muhatabınızla bir yere kadar pazarlık yaparsınız, bir yerden sonra hadi arkadaş güle güle der yolunuza devam edersiniz" şeklinde konuştu.
"Avrupa pazarı bizim için ne kadar önemliyse, biz de avrupa için o kadar önemliyiz"
"Ben bu milletin izzetini ayaklar altına aldırtmam, şerefini ayaklar altına aldırtmam" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz her türlü görüşmelerimizi yapıyoruz. Eğer bu görüşmeler karşısında Avrupa Birliği’nin yetkilileri bizlere hakikaten adil, olumlu yaklaşımlarını sürdürürlerse biz bu yola devam ederiz ama sürdürmedikleri takdirde biz tabii ki başımızın çaresine bakacağız. Avrupa pazarı bizim için ne kadar önemliyse, biz de Avrupa için o kadar, belki çok daha fazla önemliyiz; bunu da görmeniz lazım" açıklamasında bulundu.
"Bir asır önce hazırlanan planlar aynen devrede"
Bölgede yaşanan gelişmelerin, bir asır önce hazırlanan planların aynen devrede olduğunu gösterdiğine vurgu yaparak, "Bu planlarda Türkiye’nin payına düşenin ne olduğunu aslında Sevr belgesinden hepimiz çok iyi biliyoruz" görüşlerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "1. Dünya Savaşı boyunca kazandığımız onca mücadeleye rağmen bu topraklardan bizi kazımak isteyenlerin heveslerini İstiklal Harbimizi zafere ulaştırarak kursaklarında bıraktık. Kursaklarından bıraktık, ama bunlar durmadı, yine devam ediyorlar. İşte bugün de terör örgütleriyle, siyasi oyunlarla, yalanla-dolanla, ekonomik sıkıştırmalarla bizi coğrafyamızdan kazımak isteyenlere aynı şekilde bir cevap vermek durumundayız." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: "Maalesef sözün bittiği yere gelmiş durumdayız. Bundan sonra gelişmeler bizim neyi yapmamızı, hangi adımı atmamızı gösterirse o şekilde savunacağız. Şundan emin olunuz: Bu çerçevede atılacak adımların hiçbiri Türkiye’yi zayıflatmayacaktır, tam tersine güçlendirecektir. Sahada olmadan masada size yer verilmeyeceğini, masada olmadığınızda da kendinizi menüde bulacağınızı artık çok iyi biliniz, biliyoruz. Suriye ve Irak bu gerçeğin en son ve çarpıcı örnekleridir. Bugün Suriye’de söz sahibi olan ülkelerden hangisinin 5 yıl, 10 yıl önce burada bir varlığı söz konusuydu, var mı böyle bir şey? Yoktu. Bizi terör örgütleriyle, siyasi ve sosyal kaos tehditleriyle, ekonomik sıkıntılarla oyalayanların asıl gayesinin bölgede fiili durum oluşturmak olduğunu görmemek mümkün mü? Bugüne kadar Türkiye olarak bölgedeki sorunları hem bölge ülkeleriyle, hem de müttefiklerimizle birlikte çözmek için samimi bir gayret gösterdik. Geldiğimiz noktada bu samimiyetimize birkaç istisna dışında hiçbir karşılık alamadığımızı görüyoruz."
"Amerika iki terör örgütüyle operasyona giriyorsa, bize düşen sadece ‘hayırlı olsun’ demektir"
ABD ile yaptıkları görüşmelerde, Rakka kentine düzenlenecek operasyon ile ilgili muhataplarına "Biz terör örgütleriyle beraber olduğunuz böyle bir operasyonun içinde sizlerle beraber olmayız" dediklerini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları aktardı: "Çünkü YPG bir terör örgütü, PYD bir terör örgütü, Amerika bu iki terör örgütüyle beraber böyle bir operasyona giriyor. Bize düşen sadece ‘hayırlı olsun’ demekti. Ama şunu da arkadan söyledik: ‘Eğer bu terör örgütleri bizim ülkemize yönelik herhangi bir tehdit oluştururlarsa, biz angajman kurallarından kaynaklanan haklarımızı kullanır gereğini yaparız. Bakın bunu da size peşinen şimdiden söylüyoruz ve angajman kuralları bize bu yetkiyi veriyor, bunun için adım atacağız, bir de bunu kimseyle konuşmayız, kimseyle bunu danışmayız. Çünkü kaybedecek vaktimiz yok, ona göre adım atarız. Bu şekilde ülkemize verilen sözlerin hiçbiri tutulmadığı gibi, tam tersine terör örgütlerinin sürekli desteklendiği, güçlendirildiği, karşımıza dikildiği bir fotoğrafla karşı karşıyayız. Türkiye bu muameleye rıza gösterecek bir ülke değildir."
"Her şey huzura, refaha kavuşmadan OHAL’i kaldıramayız"
TÜSİAD Başkanı Bilecik’in konuşmasında yer alan OHAL konusundaki endişelerini anlamakta zorlandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Acaba OHAL şu ana kadar bizim sanayicilerimizin, iş adamlarımızın neyini engelledi? Eğer olağanüstü hâl bizim iş adamlarımızın, sanayicilerimizin şu andaki işlevini engelliyorsa oturur onu konuşuruz, ama böyle bir şey söz konusu değil. Biz göreve geldiğimizde Güneydoğu’da yine olağanüstü hâl vardı, ama orada sıkıntı var. Ve ben o bölgeyi dolaşırken oradaki vatandaşlar ‘şu olağanüstü hâli kaldırın, çünkü buradaki sıkıntılarımız büyük’ dedikleri zaman haklı olduklarını gördük ve bir ay içerisinde olağanüstü hâli kaldırdık. Ama şu andaki olağanüstü hâl, tam aksine Türkiye’de bütün işlerin çok daha sağlıklı bir şekilde yürümesine yönelik atılmış bir adımdır." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerinin devamında şu değerlendirmelerde bulundu: "Bakınız Fransa olağanüstü hâl ilan etti 1,5 yıl. Ve Fransa da ne oldu? 10 tane, 15 tane terörist ortaya çıktı orada böyle bir operasyon yaptılar, bunun üzerine de orada OHAL ilan edildi. Ama bizde değerli dostlar, lütfen burayı iyi düşünelim; ülkemizin yıkılmasına, milletimizin adeta tamamıyla yok edilmesine yönelik bir operasyon yapılıyor ve 249 şehidimiz var, 2 bin 193 gazimiz var. Biz hâlâ diyoruz ki ‘OHAL’i kaldıralım.’ Her şey huzura, refaha kavuşmadan biz OHAL’i kaldıramayız. Ne zaman ki sağlıklı bir dönem başlayacak, ne zaman ki huzurlu bir döneme her yerde kavuşacağız. İşte şu anda Güneydoğu’da, Doğu’da dağlar, mağaralarla dolu, yerlerin altına şehirler kurulmuş ve bu şehirlerde mühimmat istemediğiniz kadar. Ve buralarda bu insanlar o bölgeyi nasıl ele geçirmişler, bunu anlamak mümkün değil. Bütün bunlar ortada, burada Bakanlıklarımız, Silahlı Kuvvetlerimiz, polisimiz, güvenlik güçlerimiz her türlü mücadeleyi veriyor. Bize şimdi bazı şeyler çok rahat geliyor, ‘OHAL’i kaldıralım.’ Kusura bakmayın, biz şu anda bu OHAL’i ülkemizde her şey sağlıklı bir şekilde yürüsün diye devam ettiriyoruz. Herhangi bir iş adamımızın yapacağı çalışmaları eğer engelliyorsa bize bunları söyleyin, biz istişareden uzak değiliz. Böyle bir engelleme varsa bunu söyleyin, gereken adımı atarız. Ama böyle bir engelleme yok, tam aksine daha huzurlu bir ortamı sağlamak için bunları yapıyoruz."
Konuşmasının sonunda TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısının üyeler ve ülke için hayırlı olması temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini, "Türkiye’nin büyümesine, gelişmesine, hedeflerine, yürümesine verdiğiniz katkılar için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum" diyerek tamamladı. (İLKHA)