Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluş olan Ramazan Ayımızın bitimine doğru gidiyoruz.
Müminler o rahmet ve mağfireti elde etmenin gayreti içerisindeyken tabi ki bu imtihan dünyasında onları çepeçevre saran bir sürü handikapla karşı karşıyalar.
Bu mübarek ayda cinni ‘şeytanların zincire vurulması'na rağmen, şeytani bütün desiselerini insi olanlara devretmeleri neticesinde gönül rahatlığıyla bir Ramazan geçirdiğimiz maalesef söylenemez.
İslam ülkelerindeki katliamlar, yaptırımlar ve açlık ile sefalet girdabındaki müminlerin durumu, Rabbimizin bahşettiği sevinçlerden biri olan o iftar sofralarındaki güzelliği buğulamış, lokmaların yutkunmasını zorlaştırmıştır.
İnsi olanların, büyük şeytanın tevdi ettiği görevleri tam manasıyla yerine getirmek için görülmemiş ataklar yaptıkları birçok yerde görüldü/görülüyor… Mazlumlar özellikle bu ayda olmadık muamelelerle karşı karşıya kaldı.
Hele bir de ‘içimiz'deki insilerin mübarek ayda bu denli hırçınlaşmaları, rahmet ayı girmeden önce nasıl bir enerjiyle depolandıklarının açık göstergesi.
Müslümanları Ramazan-ı Şerif'te Mescid-i Haram'dan men edecek kadar tuğyana girenlerin olabileceğini tahmin edememiştik. Bu derece hırçınlık, bu derece tuğyana dalmanın bir izahı nasıl olabilir?
Kendi şehirlerimize, kendi cadde ve sokaklarımıza durumu indirgediğimiz takdirde, şunu açıkça görebiliyoruz ki, geriletilen hak ve adalet duygusu, insanlar arasındaki dayanışmayı kırmış, kavgaların ve cinnetlerin her geçen gün artmasına sebebiyet vermiştir.
Hak ve adaletten söz etmişken kendi sınırlarımız ötesi bağımsızlık temayüllerine gösterilen sert tepkiler de, yeni kin ve nefret kapılarının açılmasına kaynaklık etmekten başka bir işe yaramayacağı açıktır.
Düne kadar seküler bir örgütün sözde ‘hak' tandanslı sloganları ‘terör' etiketiyle itilmeye çalışılırken, sınırların ötesinde gerçekleştirilmesi muhtemel bir girişime hangi mantık ve kabul edilebilir bir gerekçeyle karşı çıkıldığının izahı olmalı.
‘Orada başka unsurların olduğunu' ifade ederek söz konusu gerekçenin arkasına sığınanlara misliyle karşılık verilirse, verilecek ikinci bir cevaplarının olamayacağını herkes bilir herhalde.
Elhasıl, söylenecek sözüm o ki: Allah'u Teâla bu mağfiret ve rahmet ayı hayrına bize İslam ümmeti ve mazlumların iyiliğine sebebiyet verecek davranışlarda bulunmayı nasip etsin!
Biz her vaziyette ve her hâlükârda fırsat kaçmadan değerlendirelim: ‘Zincirlerle boğuşanlar'ı yani gemlenenleri fırsat bilerek teravihlerimize, mukabelelerimize ve tedrisatlarımıza devam edelim. Rabbim bu yaptıklarımızı cehennemden azade olmamıza vesile kılar inşaAllah!
Selam ve dua ile…