Her Türlü Meselede Ölçüye Dikkat Etmek Lazım

Hasan YILMAZ

Fransız sosyologlarından Durkheim: Toplumsal sorunların nedenini toplumsal olaylarda aramak gerektiğini söyler. Yani toplumumuzda yaşanan sorunların bize ait olaylardan, davranışlardan kaynaklı olduğunu söylemek mümkün… Bugün şikâyet ettiğimiz ekonomik sistem, ailevi sorunlar, eğitim modeli, hukuk, yaşantımızın bir sonucu değil mi? Şikâyetlerimiz ve davranışlarımız çelişmiyor mu? Ölçüsüzlüğün her türlüsünü sergileyen bizlerin ölçüden bahsetmesi ne kadar karşılık bulur? Tartışılır. Günümüzde her kesimin ölçüsüzlükten sitem etmesi, bizleri geçmişe götürerek bazı olayların hatırlanması gerektiği kanaatini hasıl etmiştir.

Hatırlayalım:

Medyen, ticaret yolu üzerinde bulunduğundan halkı ticaretle meşguldü. Buranın ticaret erbabı her türlü hileyi mubah görürler, yanlarında iki tartı aleti bulundururlar; alırken fazla, fazla alırlar, satarken de eksik ve hafif tartarlardı. Ayrıca paralarının geçer değerlerini düşürmüşlerdi. Halk ürettiklerini satamaz, ihtiyaçlarını alamaz, alsalar bile varlarını, yoklarını harcar duruma düşürülmüştü. Bir kişi bir malı bedelini verip, aldıktan sonra evine gittiğinde, gizlice takip edilir; satın aldığı mal zorla elinden geri alınır, bir başka kişiye tekrar satılırdı.

Şuayb (a.s.) kavmine yaptıkları zulüm ve haksızlıkları ayrıntılarıyla; onları kırıp, incitmeden anlattı. Ticaretlerini namusluca, Allah'ın (c.c.) insaf hudutları içinde yapmalarını, bunun hem kendileri, hem de halk için en hayırlı yol olduğunu bildirdi; onlara bunları tavsiye etti. Sözlerinin sonunda bütün bu güzel hasletleri elde etmenin tek yolunun da Allah'a (c.c.) iman etmek olduğunu söyledi. “Bu tebliğime karşı bana herhangi bir ücret borçlu değilsiniz. Buna karşılık sizlerden hiç bir şey istemiyorum. Benim ücretim Allah'a (c.c.) aittir. Fakat korkarım ki bana olan anlamsız kin ve düşmanlığınız nedeniyle sözlerime gereken değeri vermeyecek, söylediklerime uymayacaksınız.

Ey kavmim! Sizlere Nuh (a.s.), Hud (a.s.) ve Salih (a.s.) peygamberleri ve kavimlerini hatırlatırım. Onlar da benim gibi kavimlerine irşat ile görevlendirilmiş birer peygamberdiler. Onlar görevlerini çok iyi yaptıkları halde kavimleri onlara uymadı ve sonunda helak oldular. Lut'un (a.s.) kavminin başlarına gelen azapların bıraktığı izler, görüp ibretler almak üzere hemen yanı başınızdadır. O azap ve helak yurdu sizlere çok yakındır. Gördüklerinizden, duyduklarınızdan dersler alın. Çokça tövbe ve istiğfarda bulunun. Rabbinizden günahlarınızın affını isteyin. Şüphesiz ki Rabbim merhametli ve affedicidir. Af ve mağfiret kapıları ancak tövbe ve istiğfar edenlere açıktır. Sizler de çok çok tövbe ve istiğfarda bulunun ki O'nun rahmet ve mağfiretine kavuşasınız” dedi.

Medyen kavminin Şuayb'a (a.s.) tepkileri ise çok sert oldu.

“Fazla ileri gitme. Ey Şuayb! Şunu unutma. Eğer kavmimizin içinde üstün ve şerefli kişilerden akrabaların olmasaydı, şüphesiz ki seni taşlayarak öldürürdük” dediler.

Bu tarihi tabloya baktığımızda hep bir tarafta iman edenler ve uyaranlar diğer tarafta ölçüyü her türlü kaçırıp haddini aşanlar olmuştur. Rabbim her defasında ölçüyü kaçıranlara gereken dersi vererek pişman etmiştir. Pişmanlıkları kendilerine bir fayda sağlamamıştır. İnanın ki bizler, dürüst olduktan sonra ilahi ölçü kendini geç de olsa gösterecektir.

Rabbim bizleri ölçülü ve haddini bilen kullarından eylesin.

Selam ve dua ile…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.