Asıl amaçları, kendi saltanatları, makamları ve mevkileri olan kişi veya gruplardan ‘ölçü, adalet, anlayış ve vicdan' beklenilmez. Onlar için amaçlarına vardıran her yol meşru ve değerlidir. Onlar ‘yaktıkları belde, yıktıkları ülke, katlettikleri insan, sömürdükleri kaynak, asimile ettikleri değer' sayısı umurlarında olmadığı gibi bunun üzerinde de durmazlar. Kur'an, Bakara süresi 205. Ayette böyle kişi veya yapıları şöyle tanıtır:
“O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez.”
Bu vasıfları taşıyanların ırkı, inancı, mezhebi sadece bir isimdir veya ihtiyaç duyduklarında hasımlarına karşı, ezmek/sömürmek istediklerine karşı kullandıkları bir maskedir.
Bugün, ırk taassubu üzerinden faşist bir söylem geliştirip diğer bir ırkı küçümseyen; o ırkın kimliğini yok sayan, gücü nispetinde asimile edenlerimiz var. Hem de çok!
Bunlar sanmasın ki bu ırkı tamamen yok etseler, onlardan kurtulsalar sorunları çözülecek, bütün dertleri bitecek, her yer güllük gülistanlık olacak, ABD emperyalizmi, Batı kapitalizmi, israil siyonizmi onlara ilişmeyecek; oyun ve tuzaklarından vazgeçecek!
Bugün mezhep, meşrep, metod üzerinden fanatizm soluyanlar; ifrat ve tefrite varan söylemlerle birbirine diş bileyenler, öfke besleyenler, kılıç kuşananlar ve zulmün ağababalarıyla iş tutanlarımız da var. Hem de çok!
Bir an için Sünniler bütün Şiileri yok etseler, köklerine kibrit suyu dökseler; tekfirciler ümmet coğrafyasındaki bütün kâfir(!) saydıkları Müslümanları boğazlasalar, Şiiler Şii hilali oluşturup bir uçtan diğer uca söz geçirseler iddia edebilirler mi ki büyük şeytan ABD, haçlı ruhlu Batı ve kutsal toprakları işgal eden Yahudiler yurtlarımızın işgalinden vazgeçecek; ‘böl, parçala, yut!' politikasından cayacak?
İşgal devleti israil enerji bakanı Yuval Steinitz Suudi Arabistan ile ülkesinin "gizli iletişim halinde olduğunu" söyledi ve Steinitz, bu iletişimin neden gizli tutulduğu yönündeki soruyu, "Bizim birçok Müslüman ve Arap ülkesiyle kısmen gizli bağlantılarımız var ve genellikle bu bağlantıdan utanan biz değiliz. Bu ilişkilerin gizli tutulmasını isteyen karşı taraflar. Bizim için sorun değil ancak karşı tarafın isteğine saygı gösteriyoruz. Bu nedenle gizli tutuyoruz." şeklinde yanıtladı.
Bugün, Müslüman ülke idarecilerinin hali bu değil mi? O halde Suud baş müftüsünün ‘HAMAS terör örgütüdür, israille savaş caiz değildir.' Fetvasını o halde niye garipsiyoruz? Herkes kendi rolünü oynamıyor mu bu imtihan yurdunda?
Batıl tarafın bakışı, kavramlara kendi istediği anlamı giydirmesine bağlı, yeryüzünde oluşan yıkım ve ifsadı biz kendi bakışımız ve kendi anlamımız üzerinden düşünemeyiz. Onlara verilen imkân ‘yıkım, ifsat, imha ve tahrip' olarak döner. Biz de bu arzda bize verilen hidayet nimetinin farkında olup iman misyonuyla Allah'ın dinini ve adaleti yeryüzüne hâkim kılmak çabasını sürdürmeliyiz. Eğer, Allah lütfeder de iktidar iyiliğin, hakkın varislerine nasip olursa ne mi olur? Şu ayetin güzelliği tecelli eder:
“Onlar, kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülükten sakındırırlar. İşlerin sonu Allah'ındır.” (Hac: 41)