Peygamberimizin 622 tarihinde Mekke’den hicret edip Medine İslam Devletini kurmasının üzerinden tam 1441 yıl geçti. Her hicri yılın başlangıcında, İslam toplumunun, devlet oluğunun hatırlanması gerekir. Çünkü Hicret ile devlet kurmuş bir peygamberin ümmetiyiz. Öyle bir devlet ki on yıl içinde dönemin süper güçleri Sasaniler ve Romalılarla bile mücadele etmiş. Tüm Arabistan’ı kendi topraklarına katmış. Devletin kurucusu Hz. Muhammed (sav) vefat ettikten sonraki 40 yılda tüm cihanı kuşatan ve insanlığı kölelikten kurtaran bir kudrete erişmiş.
Aslında Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem Ayında, İslam ümmeti Kerbela faciası ile tüm bunları hatırlıyor. 661 yılında İslam devletinin krallığa dönüşmemesi için, ceddi Muhammed Mustafa’nın dinin ifsat edilmemesi için 72 yareniyle can vermiş Hz. Hüseyin ve ehline selam olsun. Ruhları şad olsun. Yolları, misyonları, kıyamete kadar unutulmasın inşallah. Hz. Hüseyin’in “emri bil maruf ve nehyi ani’l münker” için verdiği mücadeleyi gündemimize almalıyız. Âlimlerimiz, siyasilerimiz günümüz Yezitlerini, zalimlerini insanlığa ifşa etmeliler. Yine günümüz mustazaflarını, mazlumlarını Hüseyinlerini de tanıtmak tüm müminlerin vazifesi olmalıdır.
Kerbela’yı anıp günümüz olaylarını görmezden gelmek safdillik olur. Tarihi anlatmalıyız. Ama tarihi anlatırken bugünün olaylarını ve İslam ümmetinin Hicri 1441 yılında, insanlığın selameti için neler yapması gerektiğini konuşmalıyız. Konferanslar, paneller, tiyatrolar, makaleler, şiirler bu minvalde yazılmalıdır. Ehli Beyti Mustafa için hem ağlayıp ağlatacağız. Hem de günümüz zalimlerinim çarklarını bozacak siyaset geliştireceğiz. Özellikle ülkemizdeki Hz. Hüseyin’i anmak isteyip programlar yapan, biz Ali taraftarıyız deyip mezheplerin salt kalıplarına takılan kesimler var. Ne yazık ki bu kesimlerin bu ümmet için geliştirdikleri projeler yok! Halen tarihin geçmişine takılıp kalmışlar. Geçmişi, tarihi elbette anlatacağız. Fakat takılıp kalmayacağız. İçinde boğulmayacağız.
Yani İslam ümmetinin evlatları mezhepleri bir zenginlik olarak görmeliler. Bu zenginliği ayrıştırma, ötekileştirme, ayrı gayrı olmaya dönüştürmemeliler. Mezhepler bir hazinedir, mirastır. Yaşatılmalıdır. Fakat bizim Müslüman olan kimliğimizin önüne gelmemelidir. Sünni Müslüman, Şii Müslüman, Sosyalist Müslüman, Türk Müslüman, Kürt Müslüman olarak kendini isimlendirmek Muhammed Mustafa’nın( sav) ve onun pak Ehli Beyti’nin öğrettiği İslam ile uyuşmuyor. Tarih boyunca iki millet olagelmiştir: Ya İslam milleti ya da küfür milleti. Dolayısı ile Aşura etkinliklerinin veya Kerbela ile ilgili programların mezhepçilik fitnesine hizmet edecek şekilde yapılmasını doğru bulmuyoruz. Ümmetin tüm evlatlarını kuşatacak bir üslup ile bu tür etkinlikler icra edilmelidir. Hz. Hüseyin’i ve Kerbela’yı anan, ajandasında Aşura etkinlikleri yapmak isteyen tüm kesimler tecrübelerini birleştirip daha genel, umuma hitap eden, birleştirici programlar yapmalılar.
Küresel emperyalizmin ve Siyanizmin tek korkusu Küresel İslami Harekettir. Tüm Müslümanlar artık dünyanın bir köye dönüştüğü şu çağda bizi sınırlayan, enerjimizin boşa gitmesine neden olan akımlardan sakınması gerekir Bu akımları kısaca sıralayacak olursak; bölgecilik, mezhepçilik, ırkçılık, akılcılık, tekfirciliktir. Bizim ümmet olmamıza engel olan bu zararlı yollardan vaz geçmek gerekir. Ta ki küresel anlamda çalışan şer güçlerle mücadele edebilelim.
Rabbim Ehli Beyti Mustafa’nın salih evlatları hatırına, Kerbela’da can verip şehit olan Hz. Hüseyin ve yarenleri yüzü suyu hürmetine bize ümmeti birleştirebilmeyi nasip etsin. Hicretin 1441. yılını ümmetin bugüne kadar yaşamış olduğu en hayırlı, en bereketli yılı eylesin. Ülkelerimizi işgal eden şer güçleri kovabilmeyi, özgürlüğü ve emniyeti yurtlarımızda yaşayabilmeyi bizlere nasip etsin.