Bir Hicri yıl daha sessiz sedasız geride kaldı. Birkaç tweet, birkaç mesaj, o kadar. Dini değer ve kavramlardan uzaklaşıldıkça İslam da hayatımızdan ve gündemimizden çıkmaya başlıyor. Hicri yeni yıl dolayısıyla kaç esnafımız dükkânını süsledi, kaçımızın evinde, işyerinde bu konu gündem edildi acaba?
Hicret, muhteşem İslam medeniyetinin ilk adımı olarak devletleşme sürecinin başlangıcı olmasıyla başlı başına bir devrimdir. Hem de yakıp yıkan değil, kuran, inşa eden, yürekleri sevgi ve aşk ile dolduran bir devrimdir. Ama maalesef Türkiye gibi yüzde 99'unun Müslüman olduğu bir ülkede hak ettiği değeri bulmuyor.
Miladi yılbaşı gibi kutlansın ve tüketim çılgınlığına dönüşsün türünden bir iddiam da yok. Ama hak ettiği değeri de bulması lazımdır. Çünkü Mekke'den Medine'ye doğru yapılan yolculuk, insanlık tarihinin en hayırlı yolculuklarından biri olarak Nebevi bir harekettir. Peygamberimizle alakalı her şey gibi Hicret de mübarek bir aksiyon olarak toplumsal hayatımızda var olmalıdır.
Miladi yeni yıl, resmi tatil iken, neden acaba Hicri yeni yıl resmi tatil değildir? Müslüman bir ülkede Devlet, yılbaşı gecesi işretlere dalanların sabah evlerinde uyumaları ve ayılmaları için sonraki günü tatil ilan ederek Hrıstiyanlaşmayı meşrulaştırırken Hicri yeni yılı ise es geçiyor. Hem de iktidarda alnı secdeli insanlar varken.
Hicri Yeni Yıl'ın ilk günü neden resmi tatil olmasın ki? Tatil olsun da tembellik yapılsın anlamında demiyorum bunu. Bilakis farklılık oluşturmak ve değerlerimize dönmek adına bu tür adımlar faydalı olacaktır.
Tabi sadece devlet değil bu konuda duyarlılık göstermek zorunda olan. Esnaflarımız, sivil toplum kuruluşları da bu konuda sorumluluk almalı.
Daha çocukken, Diyarbakır'da ki bir toptancıya gitmiştik. Dönem miladi yılbaşıydı. Alışverişimizi yaptıktan sonra, yılbaşı dolayısıyla yaptırdığınız defter, kalem gibi eşantiyonlarınız yok mu, diye sormuştum. Toptancı ise; biz Müslüman'ız, o yüzden bu yılbaşında değil Hicri yılbaşında bu tür şeyleri yapıyoruz, demiş ve gerçekten de Hicri yılbaşı geldiğinde bize kalem, defter türü hediyelik eşyalar yollamıştı.
Bu tavır, benim için örnek bir tavır olmuş ve beni Hicri Yılbaşı'nın ne olduğu ile ilgili araştırmaya sevk etmişti. Böylece Peygamberimizin hicretini okumuştum.
Toplumları Peygamberle buluşturacak her fırsat gibi, Hicret de bu konuda bulunmaz bir fırsattır. Sahte ideoloji ve kahramanların türediği bu günlerde Peygamber (S.A.V), toplumsal hayatın merkezinde yerini almalıdır. Bu da Peygamber'e giden yolları açmak ve gündem etmekle mümkün olacaktır.