Bilgi, aydınlanmayı, doğruya ulaşmayı sağlar. Ama bilgi, yanlış ellerde olunca tam zıt yönde iş görebilir. Çağ, bilgi çağı… Ama bilginin yanlış ellerde olduğu bir çağ… Herhalde hiçbir çağda bilgi, doğruyu saklamak, hile üretmek ve aldatmak için bu kadar çirkince kullanılmamıştır.
Herkes, bilgiye hemen ulaşıyor ancak çoğu zaman yanlış bilgiye ulaşıyor, yanlış bilgiye ulaşanı doğru bilgilendirmek ise hiç de kolay değildir.
Doğru bilgiyi vermek için çırpınan insan, belki hiçbir asırda bugün kadar tereddüt etmemiş. Belki hiçbir asırda “Acaba bunca ses içinde, doğru ses doğru kişilere ulaşır mı?”, “Bunca bilgi kirliliği içinde doğru bilgi varlığını hissettirir mi?” soruları onun zihnini bu kadar meşgul etmemiştir.
Batı’nın İslam âleminde yürüyen bütüncül bir projesi var. Proje gözler önünde ama onu anlatmak, bu bakılan durumu görünür kılmak o kadar zor ki… Ne yazan kendini bu maharette görüyor. Ne de Müslümanlar onun anlattığı boyutta aldatıldıklarına inanmak istiyor.
Bir süre önce, Tunus’ta cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. İslamî davet önderlerinden Gannuşî’nin partisi En Nahda, Mısır’da yaşananların yol açtığı endişe ile seçimlerden geri durdu. Ama İslamî kesimler genellikle mevcut cumhurbaşkanı, eski rejimin muhalif ve mağduru Marzukî’yi destekledi. Sandıklar açıldı, sonuçlar açıklandı. Marzukî yüzde otuz dörtte kaldı, laik En Nida partisi adayı Es Sibsî ise yaklaşık yüzde kırk aldı.
Kim bu Es Sibsî? Eski rejim kalıntısı 88 yaşında bir dinozor… İslam’ın iflah olmamış düşmanlarından Tunus eski diktatörü Habib Burgiba’nın yol arkadaşı… Onun gibi avukat… Onun danışmanı… Onun döneminde defalarca İçişleri, Savunma Bakanlığı gibi kritik bakanlıklarda bulunmuş, onun zulmünün doruğa çıktığı seksenli yılların başından 1986’ya kadar Dışişleri Bakanlığı yapmış bir despot… Hâlâ Habib Burgiba ile ayna kafada… Onun gibi Batı’nın böl-parçala-yut politikasının ürünü bölgesel milliyetçiliğin bir müptelası…”Tunus ulusu” diye bir kavrama inandırılmış bir Batı adamı… Seçim kampanyası boyunca “İslamcılık, Tunus’un ulusal karakterine yabancıdır, diktatöryel eğilimlidir” diye propaganda yaptı. İkinci tur için de aynı propagandayı yapacak ve belki de kazanacak…
“Oyun bunun neresinde?” diyebilirsiniz. Haklısınız ama işin bir Suudi ayağı vardır. Tunus yönetimi hem Burgiba hem Bin Ali döneminde İslam’a en çok düşmanlık yapan yönetimlerden biriydi. Günlük uygulamalarda Suriye eski devlet başkanı Hafız Esed’den bile beterdi. Suudi ise İslam dünyasında hâlâ Şeriat hadlerini sıkıca uygulayan belki tek ülke…
İşte bu hadleri uygulayan ülke, İslam’a karşı savaşan Burgiba rejiminin can dostuymuş. Ama bunu Tunus’ta İslamî bir yönetim ihtimali oluşuncaya kadar belli etmiyor. Ta ki Tunus halkı Bin Ali’yi devirdi. Suud kralı, ona dokunamazsınız deyip onu ülkesine aldı. Bin Ali diktatörü Tunus halkının adeta hazinesini alıp Suudî’ye kaçınca hile ortalığa savruldu.
Konunun bir de geçmişi var. Bin Ali döneminde Tunus’ta Müslümanların cemaat bağını zayıflatacak, onları “Tevhidî İslam” adına küçük gruplara bölecek Selefî-Vehhabî bir propaganda ve gruplaşma oluşturuldu. Herkes olanları, olağan bir fikirsel gelişme sayıyordu. Oysa çeşmenin başında Suudî vardı.
“Arap Baharı” denen hareketliliğin başladığı ülke Tunus’ta halk devriminden sonra En Nahda iktidar olunca bu gruplar harekete geçtiler. “Hadleri uygulayın, tam Şeriat isteriz” dediler; suikastlara, düzeni bozucu eylemlere karıştılar. Öte yandan Suudi’nin müttefiği eski rejim kalıntıları da “En Nahda aşırıların önünü açıyor, ondan alınan cesaretle terör artıyor” propagandası yaptılar. Nihayet En Nahda daha kötü koşullardan endişe duyarak hükümeti bırakmak zorunda kaldı ve o anda her ne hikmetse o grupların eylemleri de bitti veya gündem olmayacak kadar azaldı.
Öte yandan Tunus gençleri çok özel sosyal medya ağları ile Suriye’ye çekildi. Pek çok kaynağa göre Suriye’de en çok Tunuslu var. Tunus nüfusu kaç milyon ki?
Bir de Tunus içinde seçimlere katılmanın şirk olduğu propagandası olunca ne mi oldu? “Seçimlere katılmak şirktir” propagandasının kaynağı Suudî’nin ulusal sol müttefikleri seçimi kazandı.
Karmaşık bir vaka… Çünkü hile… Hile açıkta olacak değildir. Hileyi anlatmak o kadar zor ki…
Bize düz bir mantıkla “İslam devleti hadleri uygulayan devlettir” diye öğrettiler. Ama İslam devleti hadleri bir kral düzeninin istikrarı için veya bir mezhep ve meşrebin güçlenmesi için uygulayan devlet değildir.
İslam devleti, günün koşulları içinde İslam’a hizmet eden, Müslümanların yaralarını saran, İslam’ın şiarlarını yücelten devlettir.