Bugün İslam âleminin Batı'ya karşı zayıf olduğu alanlardan birisi de sanayidir. Batının sanayi ve teknolojik üstünlüğü askeri, ekonomik, siyasi birçok alanda İslam âlemine karşı onlara bariz bir üstünlük veriyor.
Bugün Batı'nın sanayi gücü ortadadır. Neden böyle oldu diye meseleyi başka boyutlarda tartışmak yersizdir. Zira gerçek şudur ki Batı'nın bir sanayi üstünlüğü var ve bu konuda bir dengelenme olmadıkça Müslümanların inisiyatif sahibi olmaları zordur. Nitekim Kur'an-ı Kerim “onlara karşı güç hazırlayın…” buyurarak bu noktaya dikkati çekiyor.
Kur'an-ı Kerim, sanayi hamlesini, bu tekniğe sahip olmayı; temelli kalma duygusuyla ve hırsla birlikte zikretmiştir.
“…Bu, her şeyi sapasağlam bir teknikle-itkan yapan Allah'ın sanatıdır…” (Neml:88) burada itkan aslında teknik manasındadır ve esasen ondan gelmedir. Teknik-itkan, Bir sanat, bir bilim, bir meslek dalında kullanılan yöntemlerin tümüdür. Müslümanlarda bir şeyi sağlam yapma meyli zayıftır. Çünkü ahiret inancı güçlü olsun zayıf olsun genel olarak Müslümanlarda dünyada temelli kalma duygusu yoktur. Maalesef bu da sanata, sanayiye ve tekniğe olumsuz bir şekilde yansıyor. Bu nedenle "Temelli kalacağınızı umarak güçlü sanayi tesisleri mi kurarsınız?" (Şuara:129) buyrulur. Dikkat edilirse ayette sanayi tesisleri ile hayatta temelli kalma arasında doğrudan ve açık bir ilişki söz konusudur. Müslümanlar dünya hayatında “temelli kalma” duygusuna sahip değildir. Bu gayet normal ve öyle olmalıdır. Ama öte taraftan bunun sanayileşme hamlesi ve sanat duygusu üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olmaması lazım, bunun bir dengede olması gerekir.
Sanat ile sanayi birbiriyle bağlantılıdır. Sanat da dünya hayatından zevk duyanların ortaya koyduğu eserlerdir. Şimdi sanat zayıfsa dünya hayatında zevkler zayıf olur. Sanayi zayıf ise güçlü olamama sorunu ortaya çıkar.
“Onları insanların hayata karşı en hırslısı olarak bulacaksın” (Bakara:96). Hırs, sonu gelmeyen aşırı şevk ve tutkudur. Şimdi dünya hayatına karşı tutkusu olanın dünyada sanat zevki gelişir, sanayi kabiliyeti ortaya çıkar. Sözlük anlamıyla Hırs, zemini yarmaktır. Üretim gücünün ortaya çıkmasıdır. Şimdi adamlar hayata karşı hırslı iseler elbette bu hayatta sanayii nefise yani nefse hitap eden nefis şeyler ortaya koymak zorunda kalacaklardır. Elbette ona göre hayatı kolaylaştıracak, renklendirecek araç ve gereçler icat etme ihtiyacı hâsıl olacaktır. Ama hayat hırsı olmayan, dünyada teknik bir duyguya sahip olmayan kimsenin bu tarz duyguları kabiliyetleri daha zor ortaya çıkar.
Müslümanlar bu dengeyi sağlayabilirse sanatın sanayinin, tekniğin ve değerlerin merkezi İslam âlemi olur. Dünya hırsı olanlar laik sekülerdir ama açık söylemek gerekirse dünya hırsı olmayanlar da fiilen öyledir. Çünkü onlar da dünya hayatını boş görerek hırslarını kaybederek böyle olmuş oluyorlar.
Şimdi Mekke'nin sağ cenahı olan Yemen'in başkenti Sana koleradan kırılıyor. Oysa Sana sanattan gelir. Orası Mekke'nin sağ tarafıdır. Ama sanat isminden türeme Sana bugün bu haldeyse gerisini söylemeye gerek yok.
Bu bir vakıadır, dengedir ve tercihtir. Vakıa budur. Denge bellidir. Gerisi tercihtir. Belki de yerinde ve ayarında bir hırstır. Yoksa bir nebze hırsı olmayan hırssız bir hayat, an olur hırsız bir hayata dönüşür. Birçok şeyi elimizden çalar hırsı olanlara verir. Hayata karşı bir nebze hırs olmalıdır ki hayat bizden yana hır-sız sessiz olmasın. Sessimiz ve sözümüz onda yankılansın. Hayat bize karşı aslan olmasın bilakis hır olsun yani kediye dönsün.