DOĞRUHABER / HABER MERKEZİ
Yaşayan Bir Şahidin Dilinden Hizbullah Cemaati Lideri HÜSEYİN VELİOĞLU
Türkiye'de hakkında en çok konuşulan ve merak edilen şahsiyetlerden birisi olan Hizbullah Cemaati'nin kurucusu merhum Hüseyin Velioğlu hakkında neredeyse kısa biyografisi dışında ciddi bir bilgi bulunmuyor. Çünkü Hüseyin Velioğlu dönemin şartları gereği cemaati kurduktan sonra bütün zamanını cemaatsel faaliyetlere ayırıp dış dünya ile ilişkilerini kesti. Onu yakından tanıyan kişiler Hüseyin Velioğlu'nu anlattıkça Velioğlu'nun 17 Ocak 2000 yılında Beykoz'da şehit edilmesi ile sadece Hizbullah Cemaati açısından bir kayıp olmadığı daha net bir şekilde anlaşılıyor. Velioğlu'nun şehadeti ümmet için büyük bir kayıptı. Teşkilatçı bir kişiliğe sahip olan Velioğlu, çok sistemli ve disiplinli bir şekilde cemaatsel faaliyetleri yürütüyordu. “Gündemimiz sadece İslam olsun, gittiğimiz her yerde İslam'ı anlatalım” şiarıyla cemaatsel çalışmaları yürüten Velioğlu, Hizbullah Cemaati hakkında atılan onca iftiraya cevap verme gereği bile duymamış. Yakın çevresine, “Biz İslamî faaliyetlerimize devam edelim, gerçekler zamanla ortaya çıkar.” diyerek Hizbullah Cemaatinin kuruluş amacının sadece İslamî faaliyetleri yürütmek olduğunu net bir şekilde ortaya koymuştur.
KAYGISI HER ZAMAN İSLAM OLAN BİR LİDER
Hizbullah Cemaati Lideri Hüseyin Velioğlu'nu yakından tanıyan dava arkadaşlarından âlim Molla Mustafa Durgun, Velioğlu'nun nasıl bir insan olduğunu gazetemize anlattı. Durgun, Velioğlu ile tanışmasını ve onun nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu, kaygılarını ve hedeflerini anlattı. İşte Molla Mustafa Durgun'un şahitliği ile Merhum Hüseyin Velioğlu'nu daha yakından tanıma fırsatı bulabileceğiniz güzel bir röportaj…
ÂLİMLERLE İSTİŞARELER SONRASI CEMAAT KURULDU
Ben köyde imamlık yapıyordum. Çocuklara ders veriyordum. Bizim köyde iki kişi Diyarbakır'da iplik fabrikasında çalışıyorlardı. Onlar Hüseyin Velioğlu'na, “Bizim köyde çocuklara ders veren bir seydamız var onu ziyaret edebilirsiniz.” demişler. O da olur demiş. Bana bir gün misafirlerin gelecek, dediler. Ben de buyursunlar gelsinler dedim.
Şimdi Hizbullah Cemaati'nin rehberi olan Sayın Edip Gümüş ve yanında birkaç kişi ile beraber beni ziyarete geldiler. Onlarla Müslümanların durumu hakkında bir sohbet ettik. Onların samimiyeti ve İslam için olan kaygıları beni çok etkiledi.
Şehit Rehber Hüseyin Velioğlu ile ilk görüşmemiz Diyarbakır'da oldu. Bütün bölgedeki âlimleri ziyaret ettiler. Bir gün bir toplantı yaptılar 200-300 âlim toplantıya katıldı. Müzakereler yapıldı. İslam'a nasıl daha iyi hizmet edebiliriz şeklinde fikir alış-verişi yapıldı. Köyleri tek tek geziyorduk o dönem. Yağmurlu günlerde çıplak ayakla yürüdüğümüz günler oldu. O zaman imkânlar kısıtlıydı. Araba yoktu. Cemaatin kurulma aşamasında bölgedeki bütün âlimler ziyaret edilip istişareler yapıldı. Çünkü Şehit Rehber müspet olsun, menfi olsun bütün fikirleri değerlendiriyordu.
CAMİ DERSLERİ BÜTÜN BÖLGEYE YAYILDI
1982 yılında yapılan askeri darbe esnasında beni ve birkaç arkadaşımı daha tutukladılar. Belli bir süre cezaevinde tuttuktan sonra da bizi serbest bıraktılar. Ben serbest kaldıktan sonra camilerde Kur'an dersi verilmeye başlandı. Bu, zamanla yaygınlaşarak bütün bölgeyi sardı. İşe kendimizi eğiterek başladık. Pazartesi ve Perşembe günlerinde nafile orucu tutmak, gece namazı kılmak, tefsir ve akaid kitaplarını okumak gibi kendimizi her alanda yetiştirmeye çalışıyorduk. Hatta spor alanında bile kendimizi geliştiriyorduk. Sayımız azdı, ama yapacak çok işimiz vardı. Yani sadece bir dalda ihtisas yapma imkânımız yoktu. Bir davetçi bu süreçte hem âlim, hem asker ve her yönü ile davaya hizmet etmesi gerektiğinden her yere koşuyordu. Koşanların en başında da Şehid Hüseyin Velioğlu geliyordu.
REHBER: DAVAMIZ ÇOK BÜYÜKTÜR
Bir araya geldiğimizde neler yapabileceğimiz hakkında görüş alışverişinde bulunurduk. Daveti kimlere götürebiliriz, kimleri ziyaret edebiliriz hatta giderken de hediyeler alıp götürelim de yaklaşımımız daha farklı olsun derdik. Şehid Rehberimizin önderliğinde bir araya geldiğimizde bir yol haritası ortaya koyup ona göre hareket etme kararı alıyorduk. Durumun vahametinin farkında olan Rehberimiz ve dava arkadaşları var güçleri ile İslam davası için gece gündüz demeden çalışıyorlardı. Kısıtlı imkânlara rağmen çok büyük işler yapmaya çalışıyorlardı ve Allah'ın izniyle başardılar. Şehid Hüseyin Velioğlu, bazı arkadaşlarımızın fedakârlığı karşısında çok etkilenir ve o arkadaşlarımızı takdir ederdi. Davamızın büyük olduğunu, daha fazla emek istediğini tavsiye ederdi daima. Davaya olan ihlas ve bağlılık kısa zamanda daha fazla yere ve kişiye ulaşma fırsatı verdi. Bu çalışmaların semeresi, köylerden ilçelere kadar birçok yere şartların ağırlığına bakmaksızın dava için verilen mücadelenin bir neticesi idi.
KİŞİSEL GELİŞİME ÇOK ÖNEM VERİYORDU
İlk yıllarımızda toplam 12 üniversite öğrencimiz vardı. Şehid Rehber bunları bir araya getirerek onlara haftalık ders takvimi çıkarıyordu. Fıkıh, siyer, tefsir ve akaid dersleri veriliyordu. Bu dersleri veren toplam 5 seyda idi. Her bir gruba ayrı ayrı dersler veriliyordu. Bu öğrenciler sadece ders alma ile kalmayıp başka sohbet halkalarına bakıp dersler veriyordu. O öğrenciler yetişti ve davanın lokomotifi haline geldiler. Biz o dönemde, bu öğrenciler yetişsin, yükümüz biraz hafifler, diye düşünüyorduk. Ama öğrenciler yetişince davet sahası daha da genişledi, işlerimiz kat kat arttı.
REHBER ÇOK KABİLİYETLİ BİR İNSANDI
Şehit Rehber çok kabiliyetli bir insandı. Bir gün bana dedi ki; “Seyda, Amerika ve israil bir proje yapmışlar. O plana göre israil, gayri İslami bir Kürdistan ve bir Ermenistan kurmak istiyor. Amerika vaat edilen toprakları israile vermek istiyor. Biz buna izin vermeyeceğiz. Gayri İslami bir Kürdistan'ın kurulmasına engel olmak için Kürt halkının İslam'dan uzaklaştırılmasına izin vermeyeceğiz. Onun için halka İslam'ı götüreceğiz. Onlara İslam'ı anlatacağız. Halk zaten Müslümandır, ama İslam'ı yeterince bilmiyor ve cahil bırakılmış”
BOŞA ZAMAN GEÇİRMEZDİ
Şehit Rehber, ilmi, ahlak-i, cesareti, hayâsı, cömertliği ile mükemmel bir insandı. Kısa zamanda çok büyük işler yaptı. O şehit olmasaydı şimdi kim bilir neler yapardı.
Onun Allah'a ve Resulüne sonsuz bir inancı vardı. Boşa zaman geçirmiyordu. İbadet ve tefekkür ediyordu. Peygamberimizin sünneti senniyesine göre bir hayat yaşıyordu. Davasına çok düşkündü. Çok ihlaslı bir insandı. Bütün hal ve hareketlerinde ihlasa çok dikkat ederdi.
HEP İSLAM KONUŞULSUN DERDİ
Babası vefat ettiğinde biz arkadaşlarla beraber evlerine taziyeye gittik. Taziyeden sonra şehit rehber, “Seyda, arkadaşlar gidebilir siz kalın.” dedi. Bana dedi ki, “Seyda, birçok insan taziye için buraya gelecek. Âlim gelecek, şeyh gelecek, ağa gelecek. Sen kesinlikle burada İslami bir konu dışında bir şey konuşmaya izin vermeyeceksin.” dedi. Ben de öyle yaptım.
Şehit Rehber hep İslam konuşulsun istiyordu. Taziye bitimine doğru abileri biz babamın ıskatını verelim, dedi. Şehit rehber onlara, “Babamın ıskatı nedir biliyor musunuz? Kızlarınız başını örtsün, namazlarını kılsın, erkek çocuklarınız İslam'ı öğrenip namaz kılsın. Babamın ıskatı budur. Bir hayır yapacaksanız da gidin gizlice yapın” dedi.
ÂLİMLERE KARŞI ÇOK SAYGILIYDI
Şehit Rehber, çok dirayetli bir insandı. Görgüsü çok mükemmeldi. İyi bir tebliğciydi.
Onunla çok yolculuk yaptık ve ziyarette bulunduk. Âlimlere karşı çok saygılıydı. Gittiğimiz yerlerde “Seyda, buyurun siz konuşun” derdi. O kadar saygı ve hürmet gösteriyordu ki biz bu hürmet ve saygıdan utanıyorduk. Birçok konuda öngörüsü ve feraseti vardı. İleride olabilecek olaylar ve gelişmeler ile ilgili tahminleri doğru çıkıyordu.
REHBER; “BAŞARMAK İÇİN BİRBİRİMİZİ SEVMELİYİZ” DERDİ
Bir insanı davaya kazandırmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Tespit ettiği bir insanı boş bırakmıyordu. Ziyaret ediyordu. Yardıma gidiyordu. Her alanda çalışabilecek fertlerin yetişmesi için gayret ediyordu. Teşkilat içinde nerede daha verimli olur, ona bakıyordu.
Başarmak istiyorsak birbirimizi sevmeliyiz ve birbirimize değer vermeliyiz. Sıkıntılar ve sevinçleri paylaşmalıyız ki yükümüz hafif olsun, diyordu.
MERHAMETLİ BİR İNSANDI
Şehit Rehber dava kabiliyeti olanları ve halkın içerisindeki etkili kişileri hiçbir zaman gözden kaçırmazdı. Bir yerde bir dava adamı olduğunu duysa nerede olursa olsun ziyaretine giderdi. Fakirlere karşı özellikle çok merhametli bir şahsiyeti vardı. Zor durumda birini görse hemen yardımına koşardı. Elindekini bölüşen ve merhamette epey ileride biriydi. Özellikle dava için olan cömertliği de çok fazlaydı. Bir yere bir not ulaştırmak istediğinde, o notun yerine ulaşması için her türlü tedbiri alır ve güvenliği için tüm masrafları göze alırdı. Ama aynı zamanda bir kuruş da boş yere harcama yapılsa ona da çok üzülürdü. Bundan çok rahatsız olurdu.
İSLAM DAVASI İÇİN HİÇBİR ŞEYİ ESİRGEMEZDİ
Şehit Rehber'in dava ve davetçiye bakışı: Dava için her şeyini verebilecek bir insandı, canını da vermekten çekinmezdi. Dava için hiçbir şeyi esirgemezdi. Nitekim bu dava için canını verdi. İslam davetçilerine de çok büyük önem veriyordu. Davetçiler için her türlü fedakârlığı yapıyor, onlardan hiçbir şeyi esirgemiyordu. Âlimleri, şeyhleri, halkın önde gelen insanlarını ziyaret eder, onlarla her zaman istişare ederdi.
MÜKEMMEL BİR İNSANDI
Şehit Rehber ile birçok ili, ilçeyi, köyü, mezrayı gezdik. Her yönüyle mükemmel bir insandı. Bilgisi olsun, merhameti, cömertliği, hayâsı, edebi, insanlarla olan ilişkisi bakımından olsun mükemmel biriydi. Teşkilatçılığı yönünden de bir o kadar mükemmeldi. Kimin nerde hangi görevi alacağını bilir ve ona o görevi verirdi. Allah (c.c) onu bizden erken aldı. Keşke biraz daha bizimle kalsaydı, onunla çalışabilseydik. Şehit Rehber'in arkadaşları da çok kıymetlidir. Onlar da şehidin yolundadır.
REHBER'İN ŞEHADETİ BİZİM İÇİN BİR İZZETTİR
O dönemlerde ortalık kızıştığı bir dönemde birçok Müslüman gizlenmek zorunda kaldı. Hem düşman olan insanlardan, hem sistemden hem de derin devletten gelebilecek bir zarara karşı birçok arkadaş gizlenmek zorunda kaldı. Bir gece haber geldi ve Rehber'in şehit olduğu söylendi. 15 gün boyunca cenazeyi vermediler. Daha sonra Şehid'in bir tanıdığı gidip zorla da olsa onu teşhis edebilmişti. Çok üzüldük, günlerce uyuyamadık. Ama demek ki takdir bunu gerektiriyordu. Onun bu davaya hizmeti buraya kadarmış diye düşündük ve sabrettik. Rehber'in şehadeti bizim için bir izzettir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir örgüt lideri vurulmamıştır. Bunun örneği sadece Şehit Rehber'dir. Nitekim PKK'nın Öcalan'ı yakalanıp Türkiye'ye getirildiği vakit yetkililere yalvarmış ve Türkiye için çalışmak için kendisine imkân verilmesini istemişti. Ama Şehit Rehber izzet ve şerefiyle keleşi elinde olduğu halde şehit oldu. Her zaman davası için canını vermeye hazırdı ve bundan da geri durmadı.
REHBERİN HEDEFİ İTTİHAD-I İSLAM'DI
Şehit Rehber sadece kendi cemaati için değil, tüm ümmet için büyük bir kayıptı. Hüseyin Abe sağ olsaydı Ümmetin oluşması, birliğin gerçekleşmesi için çalışırdı. En başından beri de bu Cemaatin hedefi Ümmetleşmekti. Şehidin hedefi İttihad-ı İslam'dı. Eğer Şehit Rehber biraz daha yaşasaydı hedefinde İslami bir devlet kurmak vardı. O devlet de diğer Müslüman devletlere örnek olacak bir devlet olurdu. Bir ordu düşünün ki askeri 2 milyar olsun. Ve bu askerlere komutan olacak tek bir kişi düşünün. Bu koca ordu bir komutanın sözüyle hareket edecek, kalk dediğinde kalkacak, otur dediğinde de oturacak. Bütün kafirlerin gayretleri Müslümanların birleşip Ümmet olmalarını engellemektir. Bu konuda ellerinden gelen tüm gayretleri sarf ediyorlar. İslam dünyası içerisinde nice akımlar, cemaatler oluşturmuşlar ve bunları birbirine vurdurarak, kuvvetlerini parçalamak için uğraşıyorlar. İşin açıkçası kâfirlerin bizi tanıdığı kadar bizler Müslümanlar olarak birbirimizi tanımamışız.
KÜFRÜ ÇOK İYİ TANIYORDU
Şehit Rehber küfrü çok iyi tanıyan bir insandı. Kendisini ve davasını çok iyi bilen bir insandı. Davası için yola çıkmıştı. Dava için ne gerekiyorsa yaptı. Riyadan gösterişten kaçınıyordu. İmkânları çok olmasına rağmen lüksten uzak durdu. Şehit Rehber devlet ricali ile hiç yüz yüze gelmek istemiyordu. Bir keresinde Silvan'a giderken bir askeri araç bizim arabaya çarptı. Şehit Rehber inip arabaya baktı. Dedi ki, “Hadi gidelim önemli değil. Onların gözü bizi görmesin, onların gözleri bize alışmasın.” Sistemin resmilerinden kaçıyordu. Onlarla karşılaşmak istemiyordu.
Şehadet yıldönümü vesilesiyle Şehid Rehberi tekrar rahmetle yad ediyoruz, mekanı cennet olsun inşaAllah!
İSLAM DAVETÇİLERİNE TAVSİYELER
İslam davasına gönül vermiş ve hizmet eden davetçilere de tavsiyelerde bulunan Molla Mustafa Durgun şöyle konuştu: “Gençler çok okumalıdır. Biz, Kur'an okumaya, kitap okumaya çok değer veriyorduk. Amellerimizin salih olabilmesi için mutlaka bir ilmihal okuyorduk. Gençlerde okuma oranı düşmüş. İbadet bakımından gevşeklik olmamalıdır.
Olmazsa olmazlarımız var. Sabah namazından sonra ailece bir iman dersi yapılmalıdır. Kur'an'ı okuyup öğretmeliyiz. Helal ve haramın sınırları iyi bilinsin. Şartlar ne olursa olsun haramın kokusunun geldiği sınırlara yaklaşmamalıyız. Cemaat olan insanlar cemaatle namaz kılsınlar. Namazları cemaatle kılmaya özen göstersinler, her vakit mutlaka cemaatle kılınmalı. Birbirimizin kıymetini çok iyi bilmemiz gerekiyor. Birbirimizin kıymetini bilmezsek Allah katında bizim kıymetimiz de düşer. Allah katında kıymeti düşen insanların başarıya ulaşma imkânları olmaz.”