Muş Alparslan Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesinde araştırma görevlisi olan Cahit Karaalp, Çözüm süreci ve 7-8 Mart’ta Diyarbakır’da düzenlenecek olan “Kürdistan ve Kürt Meselesine İslami Çözüm Çalıştayı” ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak, “Süreçte Hizbullah muhatap alınmalı. Hizbullah’ın muhatap alınmaması büyük bir yanlıştır. Yanlışın nedenini bilmiyorum ama siyasi hesaplar var işin içinde.” dedi.
Karaalp, şuana kadar ki eğilimin Kemalist zulüm olduğunu, eğer bundan sonra barış sürecinde gerekli ve doğru adımlar atılmazsa Apoist tehdidin baş göstereceğini ve bu Apoist tehdit sayesinde Müslümanların öz kimliklerinden uzaklaştırılacağını ifade etti.
“Çözüm sürecinde Müslümanlar dışlanmıştır”
Diyarbakır’da düzenlenecek olan çalıştayın Müslümanların vahdeti ve ümmetin birliği için önemli olduğunu ifade eden Karaalp, “Kürdistan ve Kürt Meselesinde İslam’i Çözüm Çalıştayı’nın kesinlikle yapılması gerekli olduğunu düşünüyorum. Çözüm sürecinde İslami kesim dışlanmış, sürece dâhil edilmemiştir. Sadece HDP/PKK cenahı sürece dâhil edilmiştir. Buda Hükümetin büyük bir yanlışıydı. Çünkü bu yanlışta PKK ile anlaşırken, bir yandan Müslüman Kürt halkını PKK’nın mağduru haline getiriyor. Onun için bu çalıştayı Müslümanların vahdeti, ümmetin birliği için önemli buluyorum. Oraya Müslümanların yoğun bir katılım göstermesini bekliyoruz. İnşallah ümmet için hayırlı olur.” dedi.
“Çözüm sürecinin en büyük mağduru HÜDA PAR’dır”
Hükümetin çözüm sürecindeki en büyük yanlışı sadece PKK’yi muhatap almasıyla yaptığını söyleyen Karaalp, “Yıllardır bu bölgede faaliyet gösteren İslami camiaların, özellikle HÜDA PAR çevresinin dikkate alınmaması büyük bir yanlıştır. Bu bölge de bir gerçek var. Bir yandan HÜDA PAR, diğer yandan HDP/PKK. Bu iki güçlü grup çözüm sürecine mutlaka dâhil edilmeliydi. Hükümet, bu iki gruptan birini dâhil etmekle büyük bir yanlış yaptı. Çözüm sürecinin en büyük mağdurunun HÜDA PAR olduğunu düşünüyorum. Çünkü Diyarbakır’da meydana gelen olaylar, Müslümanların mağdur edildiğini gösteriyor. PKK hiçbir zaman silah bırakmayacak, sadece silah bırakmış gibi görünecek ya da sadece devlete karşı silah bırakacak. İslami kesime karşı silah bırakmayacak. Bu süreçte yaşanan olaylar bunu göstermiştir. Kobani eylemlerinde gördük. İnşallah çözüm süreci Müslüman Kürt halkının hayrına neticelenir. Bütün İslami STK’ları, özellikle bölgede güçlü olan İslami yapılanmayı yani HÜDA PAR’ı dikkate alır. Onları da muhatap kabul eder ve çözüm sürecini onlarla beraber inşa etmeye çalışır. Eğer bunu yaparsa süreç daha iyi işleyecektir.” ifadelerini kullandı.
“Devlet’in Hizbullah’ı muhatap almaması büyük yanlıştır”
Çözümün İslam ile olması gerektiğini vurgulayan Karaalp, açıklamalarına şöyle devam etti: “Çözümün İslam ile olması gerekiyor. PKK de Devlet de İslam’ı hakem kabul etmediği sürece, barış süreci hiçbir zaman olumlu yanıt vermeyecektir. Her zaman bir yerlerde mutlaka sorun çıkacaktır. Süreçte Hizbullah muhatap alınmalı. Hizbullah’ın muhatap alınmaması büyük bir yanlıştır, yanlışın nedenini bilmiyorum ama siyasi hesaplar var işin içinde. PKK’yi elinde silah bulunduruyor diye muhatap alması, Hizbullah’ı silah bıraktı diye muhatap almaması devletin büyük yanlışıdır. Müslümanlar kimseye zarar vermediği için, kan dökmediği için dikkate alınmıyorsalar bu devletin ayıbıdır. Müslümanların bölgede etkin olduğunun görülmesi gerekiyor. Müslümanların bu bölgede yapı taşı olduğunun bilinmesi gerekiyor.”
“Barış sürecinde gerekli tedbirler sağlanmazsa Apoist tehdit baş gösterecek ve bu Apoist tehdit sayesinde Müslümanlar öz kimliklerinden uzaklaştırılacaktır”
PKK’nin yıllardır Müslüman Kürt halkına karşı silah kullandığını belirten Karaalp, “PKK yıllardır Kürt halkının nabzını yokladı. Zaten PKK’nın çıkış amacı Kürtleri dinsizleştirmek, Kürtleri öz kimliklerinden uzaklaştırmaktı. Amaçları buydu, bunu yıllarca uyguladılar. Baktılar ki bu sistem fayda vermiyor, bundan sonra dini kendilerine uydurmaya çalıştılar. Sivil Cuma eylemleri ile demokratik İslam kongreleri ile dini kendilerine uydurmaya başladılar. Yani PKK çözüm sürecinde Müslüman Kürtlerin taleplerini değil, dış güçlerin taleplerini yerine getirdi. Müslüman Kürt halkının sorunlarını dile getirmekten çok, kendi sorunlarını, egemenliklerini sağlamak için engel olan durumları ortadan kaldırmaya çalıştılar. Kobani ve Cizre eylemleri bize şunu gösterdi, PKK silah bıraksa dahi devlete karşı bırakacak, Müslüman Kürt halkına karşı bırakmayacak. Bu bölgeden dini silemese bile en azından dini yozlaştıracak. Şuana kadar Kemalist eğilim, Kemalist zülüm vardı. Eğer bundan sonra barış sürecinde gerekli tedbirler, oluşumlar sağlanmazsa Apoist tehdit baş gösterecek ve bu Apoist tehdit sayesinde Müslümanlar öz kimliklerinden uzaklaştırılacaktır.” şeklinde konuştu.
“Çözüm sürecinin tek yolu İslam’ı hakem kabul etmektir”
Karaalp, “Bölgede güçlenen bir HÜDA PAR vardır. Güçlenen HÜDA PAR’ı etkisizleştirmek için, insanların ona olan teveccühünü kırmak için eylemler tertiplediler, korku ortamı oluşturmak istediler. PKK’nin dağ kadrolarına sadece silah eğitimi verilmiyor, aynı zamanda dinsizlik eğitimi de veriliyor ve bu dinsizlik eğitiminin en bariz örneğini Kobani ve Cizre olaylarında gördük. Çözüm sürecinin tek yolu İslam’dır, İslam’a dönmektir, İslam’ı hakem kabul etmektir. Bölgede sadece HDP/PKK yoktur. HÜDA PAR ve diğer İslami STK’lar da bu bölgenin bir gerçeğidir. İslami kesim mutlaka dikkate almalıdır, almazsa büyük bir yanlış içinde olunacaktır.” dedi.
“Bütün Müslümanların kurtuluşu İslam’a bağlıdır”
Sadece Hizbullah’ın değil bütün İslami kesimin PKK tarafından hedef alındığını belirten Karaalp, “Bölgede gelişen Kobani ve Cizre olayları sadece Hizbullah’ın değil, bölgede ki bütün İslami kesimin, STK’ların tehdit altında ve hedef olduğunu göstermiştir. Barış sürecinden sonraki eylem İslam karşıtlığı olacaktır. Bütün Müslümanların birliği, beraberliği önemlidir. Artık aramızdaki itilafları, birliğimizi bozan şeyleri kaldırmamız gereklidir. Dolayısıyla aramızdaki ayrılıklara son vermeliyiz, birleşmeli ve bir araya gelmeliyiz. Aramızdaki basit sorunları kaldırıp İslam birliği için çalışmalıyız. Bütün Müslümanların kurtuluşu İslam’a bağlıdır. İslam’ın birliğine, ümmet şuuruna bağlıdır. Müslümanlar mutlaka ve mutlaka ümmet şuurunu diri tutmalı, vahdet şuuru ile hareket etmelidirler. Bunu için Diyarbakır’daki çalıştayı önemli buluyorum ve Müslümanların bu konuda samimi olmalarını, birlik ve beraberlik içinde hareket etmelerini diliyorum. İnşallah faydalı bir Çalıştay olur.” İfadelerini kullandı. (Mustafa Bikeç-İLKHA)