Günümüzün en büyük sorunlarından biri Müslümanların toplumsal gerekçelerin etkisiyle bazı islami hakikatleri açıkça söylemekten çekinmeleri veya söyleme cesareti gösterdiklerinde bu hakikatleri çarpıtarak toplumun hoşuna gidecek şekilde dile getirmeleridir. Bunu yaparken amaçları İslam'ın toplum tarafından istenmeyen ve reddedilen bir din olarak algılanmasının önüne geçmektir. Ancak İslam adına öne sürülen bu yaklaşım ve bu uğurda verilen tavizlerin ileride önüne geçilemeyecek çok kötü ve ağır sonuçları olacaktır. Elbette ki toplumsal gerçekleri göz önünde bulundurmak gerekir. İslam'ı toplumun anlayacağı ve nefret etmeyecekleri bir dil ve uslupta sunmak Peygamber Efendimiz'in (S.A.V) takip ettiği ve teşvik ettiği bir metottur. Ancak toplumsal gerekçeleri göz önünde bulundururken toplumun İslam'a aykırı eğilimlerine de teslim olmamak gerekir. Tarihte yaşanmış bir örneğe bakacak olursak; Hristiyanlar henüz saf tevhidi bir din anlayışına sahip iken dinleri yasak ve bizans devleti tarafından her türlü zulme maruz kalıyorlardı. Bu durumdan kurtulmak ve bizans devletine dinlerini kabul ettirmek için tek ilahlı tevhit dinini Bizans'ın putperstlik anlayışıyla harmanlayıp üç ilahlı teslis din anlayışını ortaya koyarak büyük bir taviz verdiler. Bunun sonucunda Hristiyanların istediği oldu, özgürleştiler ancak özgür olmak adına dinlerini kaybettiler. Yani gerçek anlamda Bizans, Hristiyanlığı kabul etmedi, aksine Hristiyanlar bir nevi dinlerinden taviz vererek Bizans'ın putperestliğini kabul etmiş oldular.
Dolaysıyla toplumun kabul edeceği bir din ortaya koymak yerine İslam'dan taviz vermeden net bir şekilde saf İslam'ı ortaya koymamız gerekir. İslam'ın taviz verilmeyecek hakikatlerini doğru bir şekilde dile getirebilecek güce sahip değilsek, en azından bu hakikatleri çarpık bir şekilde sunmak yerine susmayı tercih etmeliyiz. Son dönemlerde haklı olarak bazı İslami hakikatleri dile getiren ilim saihibi bazı hocalara karşı yürütülen karalama çalışmaları, tavizsiz bir şekilde İslami gerçekleri ortaya koyan bir din anlayışından rahatsız olanlar tarafından yürütülmektedir. Onlar insanların hevâ ve hevesleriyle çelişmediği sürece dini kabul eden bir anlayışa sahiptirler. Onlar toplumun hevâsına uymayan dini hakiketler dile getirildiği zaman bundan rahatsız olurlar. Dolaysıyla Müslümanlar olarak bu yaşanan hadiseler karşısında bir dönüm noktasındayız. Ya İslam'ı bütün hakikatleriyle beraber Peygamber Efendimize (S.A.V) indiği şekilde kabul edecek ve bunu dile getirenlere destek olarak net bir şekilde saf İslam anlayışını muhafaza edeceğiz. Veya İslami hakikatleri söylemekten geri duracak, bu hakikatleri dile getirenlere karşı yürütülen karalama çalışmalarına karşı sesimizi yükseltmeyerek saf İslam'ın zedelenmesi hususunda onarılamayacak bir gedik açılmasına sebep olacağız. Böylece İslam'dan taviz vererek toplumu İslamileştirmek yerine kendimiz İslam'dan uzaklaşacağız. Bizans Hristiyanlaşmayıp, Hristiyanlar Bizanslaştığı gibi laikler İslamileşmeyecek bizler laikleşeceğiz.