Öncelikle yurt çapında ilk defa seçimlere girmek Hüda-Par seçmeni açısından güdüleyici oldu. Böylece uzak yakın, doğu batı, kuzey güney tüm memlekette potansiyel açıdan varlık olarak kendi muhiplerini bilmeleri neticesini doğurdu.
Her ne kadar Diyarbakır ve Batman'da bağımsız adaylarla girilse de onlar da bütünün parçası olarak algılandı. Taban, bu gelişmeyi hemen kabullenip çalışmaya başladı. Öyleki geçen seçimlere nazaran daha üstün bir performans sergilense de bazı detaylar doğal olarak gözden kaçtı. Kastım seçmenin yanan binlerce oyudur. Seçmene daha önce oy pusulalarını nasıl kullanacakları yeterince anlatılsaydı bu derece oy yanmazdı. Doğrusu ittifaklara dayalı olan böylesi ilk seçimin doğal bazı dezavantajlarının olması çok normal. Normal olmayan yanan oyların çokluğu ve verilen emeklerin heba olmasıdır. Her ne kadar tabanda bu emeğe heba olmadan çok, gönüller kazanımı olarak bakılsa da…
Yurt çapında iki yüz on bin oya sahip olmak, geçen nısbi seçimlere nazaran seçmen sayısının ikiye katlandığı anlamına geliyor. Fakat burada dikkat çeken unsur, batıdan beklenenden daha yüksek desteğin olmasıdır. Belki de umulanın üstünde demek daha doğru olur.
Tekirdağ, Edirne, Samsun, Afyon gibi illerden gelen destek, farklı okumalar yapılması gerektiğine işarettir. Bölgede ise mevcut potansiyeli korumak ve düşürmemek politikası izlendi gibi. Çünkü hem zaman kısıtlıydı hem de imkanlar yeterli değildi. Bunlara ilaveten bölgede kronik seçmen potansiyelinin dışında sosyo-politik açıdan kutuplaşmış seçmenin varlığı da büyük bir engeldi. Öyle ki her fert, safını belirlemiş ve karşı politik görüşe kaymanın sosyal-siyasal ilişkileri açısından bir çıkmaz yaşadığının farkında. Bu çıkmazın her taraftan kuşattığı bölge insanı, kutuplaşmayı zirveye taşıyor. Batı insanı gibi ikna olmaktan çok ikna etmeye çalışıyor.
Batıdaki seçmen ise Hüda-Par gerçeğine ajite olmamış, ön yargı taşımamışsa meraklı ve tanımak isteyen bir kimlik sergiliyor. Tanıtım için sahada bulunanların ifadelerine göre tanındıkça, broşür ve program okundukça, anlatıldıkça gönüller fethedilebiliyor. Hele hele parti programı okunup sosyal, siyasal, kültürel ve inanç bazında partinin görüşleri öğrenildikçe beğeni ve sahiplenme de artıyor.
Demek ki kutuplaşmanın taban yaptığı bölgede yapılacak çalışma ile geniş kitlelere tanıtım imkanı olan batı arasındaki çalışmanın nitelik ve nicelik olarak farklılık arz ettiğini görüyoruz. Öyleyse Hüda-Par'ın bakir bir alan olan batıya açılımı bu okumalarla görüldüğünde analitik bir netice hemen görünüveriyor. Batıya daha planlı uzanmak ve bir daha ki seçime kadar olan süreyi daha verimli kullanmak mesajını iyi okumak lazım. Hatta sadece tanıtım broşürleri dahi her üç ayda bir batının il ve ilçelerine, esnafına dağıtmak bile bir aşamadır.
Peki, batıdaki camiaları ziyaretlerle bu kazanım mümkün olabilir mi diye düşünülürse bir dereceye kadar olabilir. Fakat tecrübeler gösterdi ki batıdaki camiaların bir kısmı –kimini tenzih ederek söyleyelim- ön yargı ve koşullanmışlık psikolojisinden bir türlü kurulamadılar. Bu gerçeği göz önünde bulundurarak halkı bizzat muhatap alan ve halka giden samimiyet yoluna girmek siyasete de bereket katıyor. Bu seçimin bu yönüyle bu bereketi yaşattığına hepimiz şahidiz.
Elbette daha farklı okumalar da mümkündür. Fakat aklın yolu birdir. Her müsbet düşünce bir adıma gebedir. Geçmişi okumadan geleceği inşa etme iddiası geliştirici olmaktan çok gerileyici ve durağan olmaya sürükler.
Seçim başarısının devamlı ve sürekli büyüyen günleri göstermesi dileğiyle Hüda-Par'ı tebrik ediyor, başarılar diliyorum.