HÜDA PAR Genel Sekreteri Demir, yaptığı açıklamada, Batı'daki İslam düşmanlığı ve Avrupa Birliğinde aşı pasaportu uygulamasına ilişkin dış gündem hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Fransa, Danimarka, Almanya gibi Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Batı'da gelişen İslam karşıtlığının endişe verici boyutlara vardığına dikkat çeken Demir, hemen hemen her gün bir ülkede Müslümanlara karşı bir ayrımcılık ve yasağın devreye girdiğini söyledi.
"İnanca karşı sürdürülen düşmanlık bir insanlık suçudur, uluslararası hukukun ihlalidir"
Bunun en son örneğinin, Sri Lanka’da 13 Mart'ta yaşandığını hatırlatan Demir, ülkede burkanın yasaklanmasına ilişkin Bakanlar Kurulunun onayını talep eden önerinin, Kamu Güvenlik Bakanı tarafından imzalandığını söyledi. Demir, "Burkanın ulusal güvenliğe doğrudan etkisi bulunduğunu ve aşırılığın bir göstergesi olması gerekçe gösterildi. Yasakların salt burka ile sınırlı kalmayacağı, ülkede bulunan İslami okul ve medreselerin de ulusal eğitim programına uymamaları halinde kapatılacağı açıklandı." dedi.
Bu İslam karşıtlığının arkasında basın ve medya kuruluşlarının menfi propagandasının önemli yer tuttuğunu ifade eden Demir, "Geçen hafta, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) tarafından 'Uluslararası İslam karşıtlığı ile Mücadele Günü' dolayısıyla düzenlenen etkinlikte konuşan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in; 'Ne yazık ki, medya gücüne sahip bazı kimseler, Müslümanlara karşı ön yargıyı artırıyor. Müslüman karşıtı bağnazlık, küresel olarak artan etnik milliyetçilik ve Neonazizm gibi diğer eğilimlerle aynı çizgidedir' şeklindeki sözleri dikkat çekicidir. İnanca karşı sürdürülen düşmanlık bir insanlık suçudur. Uluslararası hukukun ihlalidir. BM, uluslararası kurum ve kuruluşlar bunu engellemeli, inanç ve ibadet hürriyetini güvence altına alacak adımlar atmalıdır." ifadelerini kullandı.
"Aşı pasaportu uygulaması geri alınmalı"
AB Komisyonunun, geçtiğimiz günlerde aşı pasaportu olarak anılabilecek dijital sertifikanın nasıl uygulanacağına dair önerilerini açıkladığına işaret eden Demir, "Buna göre Avrupa İlaç Ajansı (EMA) tarafından onay verilen tüm aşılar, üye ülkelerce kabul edilip geçerli sayılacak, ajansın henüz onay vermediği aşılar konusunda ise karar, üye devletlere bırakılacaktır." dedi.
"Söz konusu uygulamanın hayata geçirilmesi durumunda, yeni bir ayrımcılık türüyle karşı karşıya kalınacağı muhakkaktır." diyen Demir, şunları ekledi:
"Dünya genelinde, coronavirus'e karşı geliştirilen aşıların yan etkileri ve etki oranları üzerinde henüz uzlaşı sağlanamamışken, aşının bir dayatmaya dönüşmesi kabul edilemez. Pek çok ülke, sertifikalandırmayı ticari ve politik bir silah olarak kullanacak, çıkarlarını göz önünde bulundurarak hamlelerini yapacaklardır. Bunun sonucunda başta oturum izinleri, çalışma izinleri ve seyahat özgürlüğü olmak üzere pek çok hakka kısıtlama getirilebileceği görülmektedir. Bu uygulamanın geçerlilik kazanması halinde Avrupa Birliği, bunu üye olmayan devletler üzerinde bir baskı aracına dönüştürerek hem diğer ülke vatandaşları hem kendi vatandaşlarının pek çok temel hak ve hürriyetini ihlal etmiş olacaktır. Bu anlamda söz konusu uygulamanın geri alınması ve dünyanın ortak hareket ettiği bir aşı uygulamasının vücut bulması önem arz etmektedir."