HÜDA PAR Eğitim İşleri Başkanı Kaya: İslam ahlakına aykırı kitaplar bir proje ürünüdür

​Rehber TV'de Rehber Gündem programına katılan HÜDA PAR Eğitim İşleri Başkanı Metin Kaya, uzaktan eğitim, telafi eğitimi, öğrenci ve öğretmenlerin eğitim sürecinde yaşadıkları sorunlar, anadilde eğitim ve sapkın içerikli yayınlarla ilgili değerlendir

Rehber TV'de Olcay Ersoy’un sunduğu Rehber Gündem programına katılan HÜDA PAR Eğitim İşleri Başkanı Metin Kaya, Türkiye eğitim sistemini değerlendirdi.

Salgın sürecinde milyonlarca öğrencinin online eğitime erişim imkanı bulamadığını ifade eden Kaya, bunun eğitim alanında büyük bir eşitsizliğe sebep olduğunu söyledi.

Telafi eğitimindeki aksaklıkları ve eksiklikleri de dile getiren Kaya, "Telafi eğitimi tam bir komedi, maalesef Bakanlık dostlar alışverişte görsün anlayışında." diyerek gözlemledikleri problemleri aktardı.

Öğrencilerin, sürekli değişen eğitim sisteminde adeta birer kobay gibi görülmesinin kabul edilemez olduğunu ifade eden Kaya, özellikle bu yılki zorlu geçen liseye geçiş sınavı için "Yapılamayan yüz yüze eğitimin LGS’si yapıldı" ifadelerini kullanarak bunun yanlış olduğunu belirtti.

Öğretmenliğin kutsal bir meslek olduğunu ve bu eğitimi alanların kalifiye bir şekilde yetiştirilmesi gerektiğini kaydeden Kaya, öğretmenlere yönelik iyileştirmelerin yapılmasını istedi.

Anadilde eğitimi konusunda gerekli adımların atılması gerektiğini dile getiren Kaya, eğitime ideolojik yaklaşılmaması gerektiğini kaydetti.

Konya’da 2015 yılında MEB’in onayıyla küçük çocukların okuması için basılan içerisinde sapkın ve ensest ilişkilerin yer aldığı kitaba da değinen Kaya, "İslam ahlakına aykırı hazırlanan kitaplar, bir proje ürünüdür" ifadeleriyle yeni neslin dininden ve kültüründen kopartılmak istendiğini belirtti. Parti olarak buna karşı mücadele verdiklerini dile getirdi.

Uzaktan eğitim ve telafi eğitimi

Salgın döneminde uygulanan online eğitim sürecini değerlendiren Kaya, "15 Mart 2020 itibariyle yüz yüze eğitim bir anda bıçakla keser gibi ara verdiler. Sağlık her şeyin başıdır ancak eğitim de bir toplumun geleceğidir. Siz sadece sağlık anlayışıyla adım atarsanız eğitimi katledersiniz. Bakanlık çözüm olarak online eğitim projesini geliştirdi. Bu işin içinde olan insanlar bilir ki; çocuğa dokunmadan, çocukla bir araya gelmeden çocuğa bir şeyler öğretilemez. Sanal ortamda çocuğu eğitmek mümkün değildir. Sadece bir harf öğretmekle, matematiksel bir formül öğretmekle çocuk yetişmiyor. Çocuk bilgi yüklü bir robot değildir. Çocuğun fiziksel, ruhsal ve kişisel olarak yetişmesi lazım." dedi.

"Online sistemde milyonlarca çocuk uzaktan eğitime ulaşamadı"

Online eğitime erişim imkanı bulamayan öğrencilerin de var olduğunu dile getiren Kaya, "Online eğitimde, bu çocukların neredeyse üç milyonu uzaktan eğitime erişememiş. 18 milyon öğrenciden üç milyonu uzaktan eğitime hiç katılmamış, bir kısmı da kısa bir süre girmiş, daha sonra onlar da bırakmış. Farklı branşlarda öğretmen arkadaşlarla görüştüm. Sınıf mevcudu 40 olan sınıflarda katılım 8-10’u geçmiyor. Saatlerce bilgisayar başında oturup, öğrenci katılsın diye bekleyen öğretmenler var. Ama buna rağmen derse katılım olmamış. Biz daha önce çocuklarımızı internetten uzaklaştırmaya çalışırken çocuklarımız sosyal medya bağımlısı oldular. Birçok çocukta müşahede ettim. EBA ortamında ders açık, kendi sesi açık, başka bir şey izliyor, çoğu öğrencide bu var. Aile ses olmasın, çocuk dersini çalışsın, diyor. Yine bilgisayar başında ders ortasında oyun oynayan çocuklar var. Çocuğun ne yaptığını öğretmenin görmesi imkansız. Bütün bunlar uzaktan eğitimde yaşanan sorunlardır." diye konuştu.

"Yapılamayan yüz yüze eğitimin LGS’si yapıldı"

Telafi eğitimindeki aksaklıkları ve eksiklikleri de dile getiren Kaya, "Telafi eğitimi tam bir komedi, maalesef Bakanlık dostlar alışverişte görsün anlayışında. 8 ve 12’lerde seyreltilmiş sınıflarda yüz yüze derslere başlandı. Okullarda katılım yüzde 30’u geçmiyordu. Sınıflar tam hazır iken 40 kişilik sınıfta 15 kişi ancak geliyordu. Bizim bölgemizde herkesin verdiği cevap budur. Şubattan sonra başladığımız eğitimde DYK kurslarına katılım neredeyse sıfır. Bizim bölgemizde sıcakların 40 derece olacağı bir ortamda kaç öğrenci telafi dersine katılacak. Bizim bölgenin maddi durumu ortadadır. Öğrencilerin birçoğu bağda, bahçede çalışıyor. Bu salgında bütün kesimler büyük bir darbe yedi. Yapılamayan yüz yüze eğitimin LGS’si yapıldı. Sanki uzaya astronot göndereceğiz gibi matematikte çok zor sorular yer aldı. Öğrencilerimizin büyük kısmı ekonomik durumu iyi değildir. Bunlar zaten bağda ve bahçededir. Kaç öğrenci telafiye katılacak. Eylülde Bakanlık istatistikleri ortaya çıkacak. Normal zamanda derse gelmeyen öğrenci telafiye nasıl gelecek? Ödül ve ceza yöntemi olmazsa eğitimin bir anlamı kalmıyor. Öğrenci, 'Nasıl olsa hedefim diplomadır, kula gitmeden de diplomamı alacağım' diyecektir." ifadelerini kullandı.

"Eğer çocuk başarılı olmuyorsa, başarı gelmiyorsa, doğru yere ulaştırmıyorsa yol yanlıştır"

Sürekli değişen eğitim sisteminin daha da kötüye seyreder hale geldiğini ifade eden Kaya, "Mevcut hükümet 18 yıldır iktidardadır. Defalarca sınav sistemi değiştirilmiştir. Bugünkü LGS sınavı bir dönem SBS, OKS idi şimdi LGS oldu. Öğrencilerimiz kobay değil ki? Bir eğitim sisteminin oluşması için işin uzmanlarının bir araya gelmesi lazımdır. Bütün eğitim sistemleri incelenir. Sonuçta kendi inancımız ve kültürümüze uygun bir sistem ile yola devam edilir. Bu sistemin bütün zararları ortadadır. Şurayı değiştirelim, yama vuralım derseniz olmaz. Eğer çocuk başarılı olmuyorsa, başarı gelmiyorsa, yol doğru yere ulaştırmıyorsa yol yanlıştır. Tabiri caizse siz Ankara’ya gidecekseniz batıya yürüyeceksiniz; doğuya yürüyüp Ankara’ya varamazsınız." dedi.

Eğitim Öğretim Sistemi’nde uygulanan yanlışlıklar ve aksaklıklara da vurgu yapan Kaya, " Öğretimden başlayalım. Öğretim; bir öğretmen sınıfa girer, matematik, hayat bilgisi, müfredatta ne varsa onu anlatır. Bunu öğrenciye kavratır. Öğrenci anladıysa bu öğretimdir. Eğitim ise çocukluktan itibaren üniversiteye kadar hatta hayat boyu devam eder. Eğitimde kişinin ruhsal olarak yetişmesi lazım. Bir insan öğrenerek, çaba gösterip her meslek sahibi olabilir. Öğretmen, vali olabilir. Ama bu insan topluma faydalı olmuyorsa eğitim yoktur. Biz öğretiyoruz. Uzaktan eğitimde sadece öğretiyoruz. Onu da yapamıyoruz." şeklinde konuştu.

"Eğitim sisteminde ciddi bir çarpıklık var"

Sınav sisteminde sorunlar olduğunu dile getiren Kaya, "YKS’ye 2020 yılında 2 milyon öğrenci sınava girmiş, Türkiye genelinde Türkçe’de başarı ortalamamız 40 soru 14 net, sosyalde 7, matematikte 40 sorudan 5,5 net. Bu sonuçlar, bu sistemin iyi olmadığını, sonuca götürmediğini gösteriyor. Ülkemizde yabancı dil eğitimi 2'inc sınıftan başlar. Peki kaç öğrenci İngilizce öğreniyor? Bu şekilde dil eğitimi alan öğrencilerimizin kaç tanesi bir turistle konuşabilir. Maalesef 11 yıl okullarımızda İngilizce dersi almamıza rağmen bir turist ile konuşacak kadar dil öğrenemiyoruz. Bu sistemde ciddi bir çarpıklık var. Bunun bir nedeni de öğretmenlerimizdir. Çalışan öğretmenleri tenzih ediyorum. Ciddi bir liyakat sorunu var. Üniversitedeki ders programı başarılı öğretmen yetiştirmeye yönelik değil. Matematik öğretmeni ağırlıklı olarak matematik dersi, eğitim bilimleri dersi görüyor. Öğretmenlik alanda, sahada öğrenilir. Teoride öğrenilen öğretmenliğin sahada her zaman başarısı yoktur. Teoride masa başındaki doktor her şeyi bilsin. Önüne ameliyat edilecek hasta gelsin, eli ayağı birbirine dolanır. Birçok tıp öğrencisinin kan gördüğünde bayıldığına şahit olunmuştur. Meslek severek yapılır. Bizim sınav sistemi aldığı puana göre değerlendirir. İyi bir puan olmadı mı bir meslek sahibi olmak için öğretmenlik tercih edilir. Birçok meslektaşımız bu mesleğe severek başlamamıştır. Bu şekilde gelen bir öğretmen nasıl başarılı olacak? 1995-1996 yıllarında farklı bölümlerden mezun, birçok gencimiz öğretmen diye atandı. Veteriner, mühendis, hukuk gibi bölümlerden mezunlar öğretmen olarak atandı. Fen edebiyattan bilim adamı yetiştireceğiz diye yola çıktılar. Olmadıysa öğretmen olsun dediler." diye konuştu.

Öğretmenlerin sorunu

Öğretmenliğin kutsal bir meslek olduğunu ve bu eğitimi alanların kalifiye bir şekilde yetiştirilmesi gerektiğini kaydeden Kaya, "Eğitimin bir bütün olarak yürümesi lazımdır. Bu alanda kalifiye eleman yetiştirecek bir sistemin, üniversite bölümlerinin özel bir çalışma yapması lazımdır. Bu mesleği sevenlerin seçmesi lazımdır. Zorunluluktan öğretmen oldum, dememelidir. Çocuğu sevmeyen biri çocukla yüzgöz olacak. Bu öğretmen ne kadar başarılı olabilir ki? Ülkemizde fiziki koşullardan ekonomik koşula kadar öğretmeni tatmin eden koşullar yoktur." dedi.

"Çok iyi öğretmen olabilen üniversite mezunu kardeşlerimiz pazarda sebze satıyor"

Öğretmenlerin karşılaştıkları sorunları da aktaran Kaya açıklamasını şöyle sürdürdü:

Öğretmen, önüne konulan müfredatı anlatmak zorundadır. Sene başında Bakanlık, şu konu çıktı, şu konu devam edecek diye öğretmene, bunun dışına çıkma, diyor. Sınav sistemi, elemeli bir sınav sistemidir. Öğrenci test sistemiyle sınava giriyor. Okullarda ise klasik sistem var. Öğrenci özel hazırlanmazsa başarılı olamıyor. Bu sınav sisteminde yeni nesil sorular var. Amaç öğrencinin anlama ve kavrama yeteneğini ortaya çıkarmak. Çocuk iyi okuyamıyorsa, soruda cümlenin sonuna geldiğinde ilk cümleyi unutuyor. İyi bir hazırlık yoksa iyi bir okula gidemiyor. Üniversitelerimizde her yıl binlerce öğretmen mezun oluyor. Mezunlar arasında mesleği çok sevdiği halde ataması olmuyor. KPSS diye bir sistemle öğretmen alınıyor. Birinin zamanı var, iyi hazırlanıyor. Öbürünün imkânı yoktur, çalışma alanında iyi ama teoride bilgisi yok. Çok çalışıp KPSS de iyi puan alan atanıyor. Pratikte başarısına bakılmaz. Çok iyi öğretmen olabilen üniversite mezunu kardeşlerimiz, şu anda pazarda sebze satıyorlar.

"Öğretmenim dediğinizde değeriniz yoktur"

Öğretmenlerin yaşadıkları ekonomik problemlere de değinen Kaya, "Ciddi bir ekonomik problem var. Genel anlamda bir mesleğin cazibesi başarısı o mesleğe verilen ekonomik değerden geçer. 2010 yılında öğretmenin aldığı maaş 1300 dolara denk gelirken 2020 yılında 990 dolara geriliyor. Maaş artmasına rağmen öğretmenin 400 dolara yakın kaybı vardır. Toplumda şu anlam vardır; maaşı yüksek mesleklere daha fazla rağbet olur. Bu toplumda lise öğrencisine ne olmak istediği sorulduğu zaman, öğretmen olmak istiyorum diyenlerin sayısı çok azdır. Çünkü maaşı azdır. Bir toplumda öğretmenim dediğinizde değeriniz yoktur. Bir toplumda doktorum dediğinizde herkes farklı bir pozisyon alıyor. Bu mesleğe verilen değer daha fazladır. Öğretmen, geleceğimize yön verendir. Kariyer olarak bu kadar değersizleştirirseniz olmaz. Velilerden, öğrencilerden sıkıntı çeken, darp edilen öğretmen sayısı çoktur. Buna karşı ses getiren bir tepki yoktur. Son dönemde sendikalar tepki veriyor ancak cılız kalıyor. Bir doktor darp edildiğinde tüm Türkiye ayağa kalkıyor. Doktoru, mühendisi yetiştiren öğretmendir. Maalesef meslek değersizleştiğinde mecburiyetten seçildiğinde de başarı düşer." ifadelerini kullandı.

"Kendi kültüründen uzak bir müfredat hazırlanırsa olacağı budur"

Batıdan ithal edilen eğitim sistemi ile sürdürülmek istenen eğitim sisteminin toplumumuza zorla uygulanmak istendiğini bunun da bir ok soruna neden olduğunu savunan Kaya, "Eğitim müfredatı değil 'öğretim müfredatı' diyelim. Bu müfredatta ilkokuldan liseye kadar müfredat içerisinde Türkçe, matematik, fen, sosyal gibi derslerle devam eder. Her sınıfın kendisine göre programı vardır. Bir yıl içerisinde işlenecek konular müfredatta bulunur. Çocuğun kişisel gelişiminde bir şeyler yoktur. Kişisel gelişim için hayat bilgisi dersiyle sürdürülüyor. Ancak ucube problemler devam ediyor. O hayat bilgisi dersinde anlatılanlar batıya endekslidir. Hayat bilgisi kitaplarında Müslüman toplumu çağrıştıran unsurlar çok azdır. Müslüman toplumlar olarak kendinle çelişiyorsun. Çocuk okula gidecek. Nenesi başörtülü olan bir çocuk kendi kültürüyle çelişik bir eğitim alıyor. Kendi kültüründen uzak bir müfredat hazırlanırsa olacağı budur."

"Bir gecede bu toplum cahil oldu"

Kaya, "Osmanlı 600 yıl boyunca dünyaya yön vermiştir. Ama İnkılap Tarihi kitaplarında bakın Osmanlı İmparatorluğu nasıl anlatılıyor? Padişahları hain gösteriliyor. Bir gecede bu toplum cahil oldu. Harfler değiştirildi ve bu inkılap diye anlatıldı. 600 yıl boyunca bu harflerle dünyaya hükmettik. En zor alfabe Çin’indir. Ama Çin dünyaya teknoloji pazarlıyor. Harf üzerinden toplum gerici diye yansıtıldı. Batının kültürü kendisine aittir. Onun değerleriyle Müslüman bir toplumlun değerleri aynı değildir. Siz o değerleri buraya giydirirseniz olmaz. Siz domates ekecekseniz ondan başka bir sebze bekleyemezsiniz. Bizim sistemimiz ucube bir durumda. Batının değerleriyle hazırlanan bir sistemi bana giydirirseniz bu uymaz." diye belirtti.

Kaya, "Z kuşağı diye bir kuşak ortaya çıktı. Z harfi alfabedeki son harftir. Bu kuşaktan sonra ne olacağı belli değildir. Kontrolü olmayan, doyumsuz, sanal ortamda yaşayan, beğenmeyen, kültüründen uzak bir kuşak ve bu kuşağı bu sistem ortaya çıkardı. Öyle bir hale gelmiş ki… Avrupa’nın eğitim sistemi bizden tamamen farklıdır. Evet, biz onlara yamanmaya çalışıyoruz ama 'pirince giderken evdeki bulgurdan oluyoruz.' Gelişmiş ülkelerde çalışma yöntemi bizden farklıdır. İlkokuldan itibaren çocuk yönlendiriliyor. Son dönemde ülkemizde meslek liselerinde mesleki eğitime eğilimi olanları tespit ediyor. Bizim eğitim sistemimizde en iyi meslek neyse çocuğun o olmasını istiyoruz. Çocuk doktor olmak istiyor. Çalıştın ve başardın. Gittin acil serviste görev aldın. Kolu kopmuş bir hasta geldi. Bu hastaya nasıl müdahale edileceğini daha ben anlatmadan öğrenci, ben bayılırım, diyor. Ama hedefin bu meslek! Daha öğrenci iken bayılan biri meslekte nasıl başarılı olabilir? Öğretmenlik de böyledir."

"Temel sorun hükümetin bu iş için ciddi adım atmamasıdır"

Mevcut hükümet ile birlikte MEB’de 7 Milli Eğitim Bakanı değiştiğini buna rağmen sıkıntıların katlanarak devam ettiğini ifade eden Kaya, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Her Milli Eğitim Bakanı, geldiğinde sistemin kökten değişmesi lazım, diyor. İlk bakan başka bir partiden geldi ve söyledikleri doğruydu diyelim. Yanlış bir sistem dedi ve bakanlığa başladı. Ama ardından gelenler yine aynı partiden ve aynı şeyi söylüyorlar. Son bakanımız Sayın Ziya Selçuk da sistemde sıkıntı var, değişmesi lazım, diyor. Bu araba bozuk ama kimse değiştirmiyor. Temel sorun hükümetin bu iş için ciddi adım atmamasıdır. Bu ülkenin ekonomisi ve geleceğiyle ilgilidir. Bunun düzelebilmesi için hükümetin bir uzmanlar kurulu oluşturması lazımdır. Hükümet geldiğinde ilk birkaç yıl içinde bunun planını oluştursaydı olurdu. Bir masa etrafında oturup bu sistemi gözden geçirelim diyecek cesarettte bulunmadılar. Anayasanın değişmez maddeleri bu eğitim sistemini etkiliyor. Sistemi değiştirdiğin zaman farklı şeyler vermek zorundasın. Kürt vatandaşımız, bir öğrencimiz Kürtçe düşünüyor ama Türkçe konuşup yazıyor. Siz sistemde başarılı olmak istiyorsanız bazı kalıplaşmış şeylerden vazgeçeceksiniz. Sistemde bir aksaklıktan bahsedilince, kız çocuğu sahneye çıkarıldığında laiklik elden gidiyor, diyorlar. Müslüman bir ülkede o küçücük çocuklar yarı çıplak şekilde bale yaptırılabiliyor. Buna kimse tepki vermiyor. Önce bu anlayışın kırılması lazımdır. Hükümet buna cesaret edemiyor, adım atamıyor." dedi.

"Eğitim ideolojik olmamalıdır"

İdeolojik yaklaşımlarla eğitim sistemine müdahaleler yapılmaması gerektiğini ifade eden Kaya, "Öğretimde başarı yok. Öğrenci okulu bitirme derdinde. Üniversite mezunu olup mühendislik, öğretmenlik yapamayan insanlar var. Yetiştirdiğin insan insanlığa faydalıysa o zaman başarı var demektir. Hükümetinden muhalefetine kadar, yaşlıdan gencine kadar hepsi gençlikten şikayetçidir. Sayın Cumhurbaşkanı da şikayetçidir. 'Bu gençler iyi yetişmiyor, derdimiz dindar bir gençliktir.' Bir ülkenin başındaki cumhurbaşkanı bunu ikrar ediyorsa, muhalefet de söylüyorsa o zaman bir sorun vardır. Temel sorun; bu sorunun düzeltilmesi için cesaret edilmemesidir. Program hazırlanır, taviz verilmeden adım atılmalıdır. Eğitim ideolojik olmamalıdır. Standart bir program oluşturulmalıdır." diye belirtti.

"Anadilde eğitim ile fırsat eşitliği sağlanmalıdır"

Doğu ve Güneydoğu’da Türkçe bilmediği için eğitim sürecinde zorluklar çeken öğrencilere dikkat çeken Kaya, " İlkokul mezunu olup Türkçe konuşamayan öğrencilerimiz var. Lisede, Türkçe’de eş anlamlı sözcükleri anlatmaya çok zorlandığımız öğrencilerimiz var. Bu çocuktan ne kadar başarı alacaksınız? Gasp ediyoruz, bu zulümdür. Fırsat eşitliği diyoruz. Bu çocuk ile doğuştan beri Türkçe konuşan biri aynı sınava giriyor. 40 tane Türkçe sorusu çıkıyor. Batıda yetişen bir öğrenciyle sınava girecek. Son dönemde matematik, fen bilgisi soruları paragraf sorularına çevrilmiş. Doğudaki Kürt çocuğu bu soruya anlam verene kadar Batıdaki soruların yarısını bitiriyor. Temelden bu hak gasp edilmiş." dedi.

Kürtçe eğitim hakkının verilmesi gerekliliğine değinen Kaya, "Anadilde eğitim verilince ülke bölünür korkusu var. Çin’de 140 farklı yerel dilde eğitim veriliyor. İsviçre’de Almanca, Fransızca, İngilizce dillerinde eğitim veriliyor. Ama maalesef Türkiye’ye gelince Kürtçe de eğitim verilsin deyince 'ülke bölünecek' diyorlar. Doğuştan beri konuşuyoruz ülke bölünmüyor. Osmanlı 3 kıtaya hükmediyordu. Herkes kendi dilini konuşuyordu. Osmanlı devleti bundan dolayı yıkılmadı. Cumhuriyet ilan edilene kadar bölgemizdeki medreselerde eğitim dili Kürtçeydi, İran’da Farsçaydı, Azerbaycan’da Azericeydi. Ülke bölünmüyordu. 2. sınıftan itibaren İngilizce öğretiliyor. İngilizce öğrenen neredeyse yok. Seçmeli diye 2 ders koyuyorsun. Kürtçe bir türlü yazı diline geçirilmedi. Evdeki konuşma dili okul ortamında eğitim dilinde görülmezse başarı olmaz. Dil eğitimi verilen okullarda her ders o dilden veriliyor. O okuldaki öğrenci o dilde tüm dersleri görüyor. Başarı sağlanabilmesi için bir öğrenci Kürtçe ise tüm dersler o dilde olmalı." diye belirtti.

Kürtçe eğitimin önündeki engellerin kaldırılması ve bunun için alt yapının oluşturulması gerektiğini ifade eden Kaya, "Bu ülkede matematik, fen, Türkçe öğretmeni yetişiyorsa Kürtçe ders verecek öğretmen de yetişir. Bir alanda ilgi oluşturmak için istihdam oluşturması lazımdır. Niçin doktorluğu konuşuyoruz? Tıp fakültesini bitiren iyi bir kariyerle mesleğe başlıyor. Dilde de öyledir. Siz bir bölüm açtınız, bu bölümün önünün açık olduğunu, bitirenlerin yüksek maaşla işe başlayacağının garantisini verin, bakın nasıl öğrenciler gelecek. Ama siz fakülte açtınız, atama yoksa insanlar niye o bölüme gitsin? Üniversite sınavlarında Türkçe öğretmenliği en yüksek puanlıydı. Ama bugün gerilere düşmüş. Ne oldu, alım düştü. Bir dönem İngilizce öğretmenliği, sınıf öğretmenliği mezun olduğu gibi atanıyordu. Ama şimdi adım adım bazı bölümleri düşürdüler. Psikolojik danışmanlık ve rehberlik (PDR) bir dönem zirvedeydi. Niye? İstihdam açılmıyor. Aynı şey Kürtçe için de geçerlidir. İstihdam açılırsa, buraya gidecek Kürt çocukları çıkacaktır." dedi.

"İslam ahlakına aykırı hazırlanan kitaplar, bir proje ürünüdür"

Program sunucusunun, Konya’da 2015 yılında MEB’in onayıyla küçük çocukların okuması için basılan içerisinde sapkın ve ensest ilişkilerin yer aldığı sapkın masal kitabıyla ilgili sorusunu yanıtlayan Kaya, "Bu ilk değil, son da olmayacak. Dikkatli okuyucular sayesinde bu tür ifsat içerikli yayınların farkına varabiliyoruz. Partimiz ve hassas olan sivil toplum kuruluşlarının çabası var. Bu hususta, parti olarak 2015’te MEB’deki tüm kitapları incelmek için komisyon kurduk. Eğitim öğretime aykırı olan hususları rapor olarak hükümete ilettik, bazıları dikkate alındı. 2017’de tekrardan milli eğitimde okutulan kitapları tekrar bir incelmeye aldık. Raporu hazırlayıp MEB ve cumhurbaşkanlığına sunduk. Bu anlamda parti olarak ciddi bir süreç takip ettik." diyerek parti olarak eğitim müfredatlarına yönelik çalışmalarını dile getirdi.

Batı hayranlığı ekseninde hazırlanan çoğu kitabın dinimizi ve kültürümüzü hedef aldığına dikkat çeken Kaya, "Basılan kitapların içeriğine bakıldığında bütün çizimlerde başörtülü bayan hep hizmetli rolünde, modern bayan açık saçık yansıtılıyor. Sakallı takkeli insanlar kötü şekilde gösteriliyor. Maalesef İslam kültüründen ciddi bir alıntı yok. Tarih içinde başarılı filozoflarımız, bilim adamlarımız kitaplara alınmamış. Edebiyattan astronomiye kadar hep batı örnek gösterilmiş. Binlerce yıl bu topraklara medeniyet getiren Müslümanlar ders kitaplarında yok. İlk ve orta seviyedeki tüm kitapları inceledik. Bununla birlikte hangi televizyon kanalını açarsanız komedi adına izlenen filmlerde kötü karakterler hep din adamları olmuştur. Ya insanı kandıran ya kötü adamlar şeklinde gösteriliyor. Müslümanların bir tepkisi oluşmamış. O dönem yetişen çocuklarımızda 'sakallıysa, takkeliyse tehlikelidir' algısı oluşmuş. Bu gibi kitaplar halen piyasada çok fazladır. Belli dönemlerde bu sapkın kitaplar piyasaya düşüyor. İslam ahlakına aykırı, ensest, LGBT kültürüne göre hazırlanan bu kitaplar, bir proje ürünüdür. İlkokuldan itibaren okuma yazmayı pekiştirmek için okunan bu kitaplar MEB ve Kültür Bakanlığı onayıyla ders kitabı dışında destek kaynak olarak okutuluyor. Bu şekilde yetişen bir çocuk bunu normal görecektir. Geçmişte insanlar çocuğunu korkutmak için öcü diye bir kavram oluşturuluyordu. Bugün de bu şekilde inancımız, kültürümüz ders kitaplarında öcü olarak gösteriliyor, çocuklarımız batı hayranı olarak yetiştiriliyor." diye konuştu.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Diyarbakır Haberleri

Narin davası kararını istinafa götüreceğiz
Narin Güran cinayeti davasında karar açıklandı
Prof. Dr. Bozan: Kültürel ve medeniyet anlamında kendi değerlerimizle barışık olmak durumundayız
Yetimler Vakfı'ndan Gazze'ye gönderilen doktorlara ilişkin açıklama
Devletten Rojin için adalet istiyorum