Peygamber Sevdalıları Zeytinburnu Derneği tarafından "6-8 Ekim olaylarında neler yaşandı" başlığıyla gençlere yönelik olarak düzenlenen programa video konferans yöntemiyle katılan HÜDA PAR Genel Başkan Vekili Zekeriya Yapıcıoğlu, 6-8 Ekim olaylarının adım adım nasıl başladığı, yaşanan olaylarla asıl hedeflenenin ne olduğu, süreç sonrasında neler yaşandığı ve HÜDA PAR'a yönelik gerçekleşen saldırılar hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
6-8 Ekim olaylarının, bazılarının iddia ettiği gibi 15 Eylül 2014'te DAİŞ'in Kobani'yi ele geçirmek üzere olduğu bir zaman diliminde orada yaşananlara bir tepki olarak gelişen bir olay olmadığını belirterek konuşmasına başlayan Yapıcıoğlu, olayların uzun bir süreç sonucunda ortaya çıkan bir sonuç olduğunu söyledi.
“PKK ortaya çıktığı günden beri aynı stratejiyi uyguluyor”
Yapıcıoğlu, "6-8 Ekim'i anlayabilmek için olayların talimatını verenlerin zihin yapılarına bakmak lazım. 40 yıl önce namlularının ucunu sol şakağında hisseden birisi olarak söylüyorum. PKK ortaya çıktığı günden itibaren sürekli takip ettiği bir strateji vardı. Güç yetirebildiği bölgelerde ya tüm insanlar ona tabi olacaklar ya o bölgeyi terk edecekler ya da bir şekilde boyun eğmeyenleri bertaraf edecekler. 40 yıldır aynı yöntemi uyguluyorlar. 1990'lı yıllarda Hizbullah ile çatışması, 1992-1994 yılarında Irak Kürdistan'ında peşmerge ile çatışması, 2015 yılından sonra Suriye'de Kürd nüfusun yoğun olduğu bölgelerdeki diğer Kürd partilerini oradan kovması, bazılarını kendisiyle birlikte hareket etmeye zorlaması hep aynı şeydir." dedi.
HÜDA PAR'ın kuruluşundan 3 ay sonra (2013 yılının Mart ayında) kendilerine yönelik saldırıların başladığını hatırlatan Yapıcıoğlu, 6-8 Ekim olaylarına kadar HÜDA PAR'a yönelik 300'den fazla saldırı olduğunu ve sadece ufak bir taşlı saldırının faili olan genç bir çocuğun yakalandığını ifade etti.
"Bu zihniyet sahipleri 6-8 Ekim öncesi ve sonrasında fırsat buldukları her yerde benzer manzaraları ortaya koymuşlardı"
Yapıcıoğlu, "Yasin Börü ve arkadaşlarının şehid edilmesi hadisesiyle ilgili olarak olayların üzerinden 2 hafta gibi bir süre geçtikten sonra sosyal medyada oluşan infial sonrasında hükümet yetkilileri konuyu gündeme aldılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan kurban eti dağıtırken katledilen Yasin Börü'den bahsetti ve ondan sonra basın da sanki bir işaret fişeği almış gibi yaşananlardan bahsetmeye başladı. Bu görüntüler ortaya çıktıktan sonra soruşturma makamları olayların peşine düşerek failleri yakaladı. Peki, Yasin Börü ve Arkadaşlarının katledildiği yerin bir iki sokak ötesinde katledilen Turan Yavaş ya da bir iki mahalle ötede katledilen Cumali Güneş'in failler nerede? Cizre'de 66 yaşında Abdullah amca şehid edildi. Orada doğum yapmasına az zaman kalan bir bacımız 2 yaşındaki çocuğuyla birlikte evinde diri diri ateşe verilmek istendi. Komşuları arka taraftan evin banyo duvarını balyozla yıkmak suretiyle bu bacımızı diri diri yakılmaktan kurtardı. Bunların da failleri yakalanmadı. Yani 6-8 Ekim öncesi ve sonrasında da bu zihniyet sahipleri fırsat buldukları her yerde benzer manzaraları ortaya koymuşlardı. Ancak 6-8 Ekim o vahşetlerin zirvesiydi." diye konuştu.
6-8 Ekim olaylarında sadece HÜDA PAR'ın değil diğer İslami çevrelerin, İslami kişiliklerin de hedef alınarak katledildiğini belirten Yapıcıoğlu, Kobani bahane edilerek tüm Müslümanları DAİŞ olarak gördüklerini, yaşananları Kürdler ile İslam arasında bir savaş olarak lanse ettiklerini söyledi.
Marksizm ideolojisinde tüm dinlerin afyon olarak görüldüğünü ve dinin insanları uyuşturduğu gerekçesiyle dinlerden kurtulmak gerektiğinin ifade edildiğini belirten Yapıcıoğlu, bu tip yapıların yavaş yavaş kitleleri dinlerden İslam'dan uzaklaştırmak için çalıştıklarını ifade etti.
"6-8 Ekim olaylarını hedefi bölgeden İslam'ı silmekti"
Yapıcıoğlu, "İŞİD zihniyetinden olan veya olmayan, İŞİD'in düşman olduğu Müslümanlara bile 'devrimci' bir yaklaşımla cephe alıyorlar. Ele geçirdikleri her fırsatta dini toplumun hayatından silmek istiyorlar. Tabi bunu tedricen yavaş yavaş yapmak istiyorlar. 6-8 Ekim öyle bir kalkışmaydı ki, 'dediler ki biz kitleleri uzun süredir bazı yayın organları ve sosyal medya üzerinde dolduruşa getiriyoruz. HÜDA PAR zaten İŞİD ile eşdeğerdir. Diğer İslami kesimler İŞİD'in yol arkadaşıdır. AK Parti bile İŞİD'in destekçisidir. Öyleyse nerede bir İŞİD destekçisi varsa oradaki Kürdler bunlara karşı direnecektir' mesajı verildi. 'Bundan sonra her yer Kobani' dediler ve kitleleri doldurdular. Diyarbakır'da bir yöneticileri 'Sadece Diyarbakır'da 400 İŞİD Derneği var' diyerek kitleleri bir kıvama getirdiler. Önce Kandildeki baronlarından birisi 5 Ekim'de işaret fişeğini attı. 6 Ekim'de Abdullah Öcalan'ın kardeşi, İmralı'dan dönerken Öcalan'ın ağzından 'çözüm süreci yoktur, barış yoktur. Bundan sonra nerede bir Kürd varsa orada direnecektir' dedi. Ardından bu illegal yapıların yaptığı çağrıları HDP bir anlamda hoparlör görevi görerek tekrarladı ve kitleler sokağa döküldü." şeklinde konuştu.
"Aziz şehidlerin kanları hesapları bozdu"
6-8 Ekim öncesinde de bazı olayların yaşandığını ancak yapılan çağrılarla birlikte 6-8 Ekim sürecinde olayların bilinen boyuta geldiğini hatırlatan Yapıcıoğlu, son olarak şu ifadelere yer verdi:
"Tüm bunlardan özetle çıkarılacak sonuç şudur: Yaşanan olaylar kendiliğinden gelişen yani infiale kapılan kitlelerin anlık verdikleri bir karar ile gerçekleşen olaylar değildi, yıllardan beri ilmek ilmek dokunan, adım adım gerçekleştirilmek istenen planlı bir kalkışmaydı. Bu kalkışmayla İslam'ı bölgeden tamamen silmek istiyorlardı. İşin diğer bir boyutu da burayı Suriye gibi yapmak istemeleriydi. Şehirler o kadar karışacaktı ki, güvenlik güçleri belki hava kuvvetlerini de kullanarak yukarıdan ancak müdahale edebilecek imkâna sahip olacaklardı. Çünkü karada tüm şehirlerin yollarını kapatmışlardı. O zaman da belki uluslararası bir müdahale gerçekleşecekti. Böyle bir hesap yaptılar ama aziz şehidlerin kanları onları çarptı ve hesapları tutmadı. İnşallah bundan sonra da hiç tutmayacak."