HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Selahaddin-i Eyyubi Enstitüsü'nün bu yıl üçüncüsünü düzenlediği Uluslararası Selahaddin-i Eyyubi Sempozyumu'na katılarak bir konuşma yaptı.
Konuşmasının başında, sempozyumun hayırlara vesile olmasını dileyen Yapıcıoğlu, katılımcıları ve programı takip edenleri selamladı.
İslam ümmetinin makûs talihinin değiştiği kutlu bir günün yıl dönümünü idrak ettiklerini belirten Yapıcıoğlu, "Şark’ın sevgili sultanı büyük mücahid Selahaddin’i" ve Kudüs’ün fethinde görev almış bütün mücahidleri bir kez daha rahmetle andığını ifade etti.
Haçlıların, İslam ümmetinin dağınıklığını ve parçalanmışlığını fırsat bilerek 1095 yılında büyük ordular hazırlayarak Kudüs’e doğru harekete geçtiklerini hatırlatan Yapıcıoğlu, "Tarihler 1099’u gösterdiğinde İslam aleminin bağrına zehirli bir hançer sapladılar. Evet, Kudüs düştü… Mescid-i Aksa’mız esir oldu. Bunun sebebi, Haçlıların güçlü oluşu değil, İslam ümmetinin evlatlarının birbirleriyle uğraşmalarıydı. İslam ümmeti, işgale engel olamayınca, Kudüs ve Mescid-i Aksa ile birlikte ümmet de düştü." dedi.
Tam 88 yıl boyunca ümmetin kan ağladığı ve boynu bükük yaşadığını ifade eden Yapıcıoğlu, "Sonra bir yiğit, ümmeti düştüğü yerden yeniden ayağa kaldırmak için harekete geçti. Selahaddîn-i Eyyûbî’nin önderliğinde sefere çıkan İslam Ordusunun 20 Eylül 1187’de kuşattığı Kudüs, Mi‘rac mûcizesinin yıl dönümü olan 27 Receb 583 / 2 Ekim 1187 Cuma günü ikinci kez fethedildi ve ilk kıblemiz Mescid-i Aksa yeniden hürriyetine kavuştu." diye konuştu.
Kuşkusuz bu fethin, alelade bir sürecin neticesi olmadığını vurgulayan Yapıcıoğlu, "Olayın ayrıntılarına girmeden zafere giden süreçte Selahaddîn-i Eyyûbî’nin izlediği strateji ile ilgili birkaç hususun altını çizmek isterim." dedi ve şunları ekledi:
Evvela, Büyük Komutan Selahaddîn-i Eyyûbî fetih öncesi ciddi hazırlıklar yapmıştır. Önce kendisi buna inanmış, kavli ve fiili olarak kendisini büyük fethe hazırlamıştır.
Selahaddîn-i Eyyûbî, Kudüs’ün Müslümanların dağınıklığından dolayı esaret altında olduğunun bilincindeydi. Bu yüzden işe buradan başlanması gerektiğine inanıyordu. Belki de asıl fetih; dağılmış, parçalanmış İslam toplumunu yeniden bir araya getirip aynı hedefe doğru yürütmekti. Bu gerçekleşirse Kudüs ve Mescid-i Aksa çok daha kolay kurtarılacaktı.
Selahaddîn-i Eyyûbî 'Kılıçlarımız, Müslümanların değil, küffarın boyunlarında körelsin!' diyerek iç ihtilafların verdiği zarara dikkat çekmiş; etnik, mezhebi ve coğrafi farklılıklar gibi tüm aidiyetlerin bir kenara bırakılarak 'Ümmet üst kimliği' altında birleşmenin zaruretine vurgu yapmış, hatta uzun süre bütün enerjisini buna sarf etmiştir.
Büyük Komutan Selahaddîn-i Eyyûbî, bütüncül bir mücadele stratejisi ortaya koymuş, maddi ve manevi açıdan Müslümanları buna hazırlamıştır.
Yapıcıoğlu, Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın, İslam düşmanlarının güçlü oluşundan dolayı işgale uğramadığı, bilakis Müslümanların; kavmi, mezhebi ve bölgesel aidiyetlerini öncelemeleri ve asabiyetleri uğruna birbirlerine düşman kesildikleri için haçlılar tarafından işgal edildiğini söyledi.
"İslam ümmeti bir bedenin azaları gibi hareket etmeyi başardığı zaman fetihlere imza atmış"
Yapıcıoğlu, "Selahaddîn-i Eyyûbî’nin mücadele tarzından alınacak en güzel ders; büyük fetih öncesi yaptıklarında saklıdır. İslam ümmeti yekvücut, tek yumruk ve bir bedenin azaları gibi ahenk içinde hareket etmeyi başardığı zaman büyük fetihlere imza atmış, Allah’ın yardımlarına nail olmuştur." şeklinde konuştu.
Zamanla özünden uzaklaşan İslam ümmetinin, yozlaşan düşünceler, menfi hareketler, İslam’dan uzaklaşma, dost ve düşman tanımının karışması sebebiyle gerilemeye başladığını belirten Yapıcıoğlu, bunun sonucunda İslam topraklarının yeni işgallerle karşı karşıya kaldığını kaydetti.
Yapıcıoğlu, "İslam ümmetini çökerten en büyük işgal, yine Kudüs ve Mescid–i Aksa’nın elden çıkmasıyla sonuçlanan Filistin işgali oldu. Tefrika illeti Müslümanlar arasındaki bağları koparınca olanlar oldu ve neticede Kudüs ve Mescid-i Aksa 70 yıldan fazladır esaretten kurtarılmayı, daha doğrusu ümmetin içinden bir Selahaddîn’in çıkmasını beklemektedir." değerlendirmesinde bulundu.
"Haçlılar dağınık olduğumuz için galip geldiler"
Bugünkü tablo ile bin yıl önceki tablonun aynı olduğunu belirten Yapıcıoğlu, "Değişen sadece zaman ve şahıslardır. O gün haçlılar biz zayıf olduğumuz için değil, dağınık olduğumuz için galip geldiler. Selahaddîn liderliğindeki Müslümanlar ise ihtilafı bir kenara bırakıp birlik olmayı başardılar ve iman silahıyla donanarak Allah’ın yardımıyla güçlü haçlı ordularını hezimete uğratmasını bildiler. Kanaatimce yoğunlaşmamız gereken en önemli nokta budur. Resmin tamamını iyi okuyabilirsek birinci ve en temel eşiği geçmiş olacağız." diye konuştu.
Yapıcıoğlu, "Artık bu meseleyi söylemlerden öteye taşımamız gerekiyor. Somut adımlar atmak zorundayız. Unutmayalım ki en uzun ve zorlu seferler bile ilk adımla başlar. Yani harekete geçmek, hedefe doğru adımlar atmak mecburiyetindeyiz." diye ekledi.
"Selahaddîn’in yaptığı gibi ümmeti düştüğü yerden şaha kaldırmak zorundayız"
Yapıcıoğlu, "Önümüzde iki yol var; ya yüz yıldır devam eden işgallere, katliamlara rağmen dağınık kalmaya, sahip olduğumuz aidiyetleri ümmetin maslahatının önünde tutmaya ve birbirimizle uğraşıp enerjimiz heba etmeye devam edeceğiz. Ki ehl-i iman ve vicdan buna rıza gösteremez. Ya da artık yeter, diyeceğiz ve Selahaddîn’in yaptığı gibi ümmeti düştüğü yerden şaha kaldırmak için söylem ve eylem birliği sağlayacağız. Başka da bir yol yoktur." dedi.
"Bütün zorluklarına rağmen bu sefere hazırlanmak mecburiyetindeyiz"
Yapıcıoğlu, "Evet, bize göre yol, ikincisidir. Yani Selahaddîn’in yaptığı gibi ümmeti düştüğü yerden şaha kaldırmak zorundayız. Bunun için de öncelikle ümmetin azalarını ve evlatlarını buna hazırlamamız gerekmektedir. Bu minvalde gücümüz yettiğince, imkanlarımız el verdiğince çaba gösterdik, gösteriyoruz. Bu sene rabbimizin inayetiyle üçüncüsünü gerçekleştirmeye muvaffak olduğumuz Uluslararası Selahaddîn-i Eyyûbî Sempozyumu da bu endişenin bir ürünüdür. Bütün zorluklarına rağmen bu sefere hazırlanmak mecburiyetindeyiz. Çünkü bizler Selahaddîn’in bu büyük tecrübesini ve mücadele tarzını önemsiyoruz." ifadelerini kullandı.
Bu buluşmanın bir adım daha hedefe yaklaştırması gerektiğine inandığını belirten Yapıcıoğlu, sefere hazırlanmanın en az fetih kadar değerli olduğunu belirtti.
Bu hazırlık sürecinin en önemli ayağının; Büyük Komutan Selahaddîn’i tanımak ve onun mücadele tarzını bilmek olduğunu ifade eden Yapıcıoğlu, "Bu amaçla geçen yıl düzenlenen sempozyumun sonuç bildirgesinin 5. maddesinde Selahaddin-i Eyyubî’nin tecrübesinin tüm yönleriyle değerlendirilebilmesi için enstitüler kurulması gerektiği konusunda mutabık kalınmıştı. Bu hususta bütün kardeşlerime şu müjdeyi verme bahtiyarlığını lütfettiği için rabbime hamd ediyorum. 'Selahaddîn’i Eyyûbî Enstitüsü' için hazırlıklar tamamlandı hamdolsun. İstanbul’da kurulan enstitünün bu amaca çok değerli katkılar sunacağına inanıyoruz. Bu kapsamda yapılan her türlü çalışmayı ve girişimi de desteklediğimizi ilan ediyoruz. Bu toplantının da geleceğe yönelik yeni adımların atılmasına vesile olacağına ve bizleri hedefe biraz daha yaklaştıracağına inanıyorum." diye konuştu.
Yapıcıoğlu, yaklaşık bir asırdır Filistin topraklarında bilhassa Kudüs’ün ve ilk kıble Mescid-i Aksa’nın izzetini, ümmet adına muhafaza eden ve canlarını siper eden Filistinli kardeşlerini yürekten tebrik ettiğini, direnişlerini selamladığını vurguladı.
Yapıcıoğlu, "Başta da işaret ettiğim gibi derdimiz belli. Ama çaremiz de belli. Unutmayalım ki biz çaresiz değiliz, elimiz kolumuz bağlı kalacak da değiliz. Hele hele önümüzde Selahaddîn gibi bir tecrübe varken asla ümitsiz olamayız." dedi.
Yapıcıoğlu, konuşmasına, "Son olarak bu buluşmanın tekrar hayırlara vesile olmasını diliyor, değerli katkılarından dolayı bütün katılımcılara teşekkür ediyorum. Bir sonraki buluşmada daha güçlü ve daha somut adımlarla yeniden bir araya gelmeyi ümit ediyorum. Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Davamızın sonu, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir." ifadeleriyle son verdi.