Türkiye'de haksız gerekçelerle mahkûm edilen ve cezaevinde çeşitli hastalıklara yakalanan hasta mahkûmlar, zamanında tedavi edilmedikleri için hayatlarını kaybetti.
Sivas olayları sonrası idam cezası alarak 27 yıl suçsuz yere cezaevinde yatan 86 yaşındaki Ahmet Turan Kılıç, hasta ve yatalak olmasına rağmen uzun süre cezaevinde tutulmasının ardından Cumhurbaşkanı affıyla cezaevinden çıkarılmış, kısa bir süre sonra vefat etmişti.
'Postmodern Darbe' olarak da adlandırılan 28 Şubat Darbe süreciyle ilgili davada geçen yıl tutuklanarak ömür boyu hapse mahkûm edilen Emekli Orgeneral Çevik Bir, tahliye edilirken İslami kimliklerinden dolayı çeşitli kumpaslar sonucu ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilen Şeyhmus Alpsoy ve babası Mehmet Emin Alpsoy'un (75) durumları daha ağır oldukları halde halen cezaevinde tutuluyor. Şeyhmus ve Mehmet Emin Alpsoy gibi yüzlerce hasta, yaşlı ve bebekli anne halen cezaevlerinde tutuluyor.
Türkiye'de hukuk sisteminin birçok sorunu olduğuna değinen HÜDA PAR Genel Sekreteri Şehzade Demir, "Hukukun ikamesi ve insanlık anlamında eleştirilecek birçok boyutu var. Bunların belki de en önemlisi hasta ve yaşlı mahkumların tedavilerine yönelik kısıtlamalar getirilmesi ve tahliyelerinin zorlaştırılması hususudur. Bunlarla birlikte zaman zaman haberlere yansıdığı gibi bebekli annelerin ya da yaşlı kadınların gözaltına alınmaları ve cezaevine konulmaları hususudur. Bu konularda doğrusu ciddi eleştiri ve endişeler vardır. Bu durum hukuk anlamında da insanlık anlamında da kabul edilebilecek, arkasında durabilecek bir şey değildir. Türkiye'de bu husus yıllardan beri gündem olduğu halde halen kamu vicdanını rahatlatıcı, hukuk ve insanlık anlamında tatmin edici bir düzenlemeye gidilmemesi de düşündürücüdür." dedi.
"Türkiye'nin acil bir şekilde buna bir düzenleme getirmesi ve bu insanlık ayıbını ortadan kaldırması lazım"
Demir, devamında şunları kaydetti:
Doğrusu buna somut birçok örnek verilebilir. Sivas davasından Ahmet Dede'yi hepimiz hatırlarız. 27 yıl boyunca suçsuz yere cezaevinde tutuldu. 86 yaşında olan Ahmet Dede, hasta olduğu ve ölümle pençeleştiği halde Adli Tıp Kurumu onun tahliye edilerek tedavisinin cezaevinin dışından daha makul şartlarda yapılmasına engel oldu. Nitekim Cumhurbaşkanlığı affıyla çıktıktan üç beş ay sonra da vefat etti. Yine ayrı bir örnek Hüseyin Akbalık vakasıdır. Kendisi de ağır kanser hastası olduğu halde Adli Tıp Kurumu onun çıkmasına müsaade etmedi. Ancak ölüm ile yüz yüze kalınca bırakıldı. O da nitekim iki ay sonra vefat etti. Bunun birçok örneği vardır. Şu an cezaevlerinde birçok yaşlı ve hasta mahkûm mevcuttur. Şeyhmus Alpsoy ve Mehmet Emin Alpsoy da bunlardan bir tanesidir. İkisinin de hastalıkları her geçen gün daha da ilerlemektedir. Bu hususa birçok farklı mahkûm sınıflarından da örnekler verilebilir. Hem hükümetin hem Sayın Cumhurbaşkanının hem bütün kamuoyunun bu konuda olağanüstü bir duyarlılık ortaya koyarak Türkiye'yi bu ayıptan kurtarması gerekir. Türkiye'nin acil bir şekilde buna bir düzenleme getirmesi ve bu insanlık ayıbını ortadan kaldırması lazım.
"Adli Tıp Kurumunun tavrı hukuki anlamda izah edilmesi mümkün değildir"
HÜDA PAR Genel Sekreteri Şehzade Demir
Hasta, yaşlı mahkumların Adli Tıp Kurumunun mağdurları olduğuna işaret eden Demir, "Tabi sorunun temelinde Adli Tıp Kurumu vardır. Adli Tıp Kurumunun bu hususta gördüğü işlev kesinlikle hukuki değildir, insani değildir. Tamamıyla ideolojik saiklerle hareket eden bir kuruma dönüşmüştür. Doğal olan, kurumun hekimlik vazifesi ile yetinerek mahkumların hastalığını tespit etmesi ve meseleye insani anlamda yaklaşarak bir tespit ortaya koymasıdır. Ancak kurum, kendisini yargı erkinin de yerine koyarak hasta veya yaşlı mahkûmun cezasının ertelenip ertelenmeyeceğine de karar vermektedir. Bunun hukuki anlamda izah edilmesi mümkün değildir." ifadelerine yer verdi.
"Bu durum insani ve hukuki anlamda kabul edilemez"
Mahkumlar arasında çifte standardın uygulandığını belirten Demir, "Bu konuya dair kamu vicdanını yaralayan uygulamalardan bir tanesi de uygulanan çifte standarttır. Bazı mahkumlara bu yönde tolerans tanınıp dışarı bırakılmaları, bazılarının da ölümle pençeleşmelerine rağmen bu kapının kapalı tutulmasıdır. Bu durum insani ve hukuki anlamda kabul edilemez. Nitekim Çevik Bir'in yakın bir tarihte hastalık saikiyle dışarı bırakılması kamuoyunun malumudur. Ancak durumu çok daha ağır olan hastalar için bu kapı kapalı tutulmaktadır." dedi.
"Bu insani, hukuki ve de vicdani bir sorumluluktur"
Demir, son olarak "Özetle ifade etmek istediğimiz husus şu; 'Türkiye bu ayıptan kurtarılmalıdır.' Yargı sisteminin ideolojik saiklerden arındırılması, hele hele adli tıp kurumunun özellikle bundan kaçınması gerekir. En kısa zamanda bir düzenlemeye gidilerek Adli Tıp Kurumunun görev ve sorumluluğunun da tekrar insani ve hukuki bir boyuta kavuşturulması gerekir. Şu an cezaevlerinde bulunan yaşlı ve hasta mahkumların tedavilerinin yapılabilmesi için cezalarının ertelenmesine yönelik bir düzenleme yapılmalı, daha ciddi ve donanımlı sağlık merkezlerinde tedavilerinin yapılabilmesi sağlanmalıdır. Bu, insani, hukuki ve de vicdani bir sorumluluktur." diye konuştu. (İLKHA)