HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yayımlanan gündem değerlendirmesinde; devam eden Afrin Operasyonu ve siyasette ki Milliyetçi Söylem, kumarın devlet eliyle icra edilmesi ile toplum için her geçen gün daha büyük bir tehdit olmaya doğru giden uyuşturucu kullanımındaki artışa dair değerlendirmelerde bulunuldu.
Milliyetçi söylem
Siyaset kurumundaki milliyetçi söylemin sosyal sınıflar arasında ciddi kırılmalara neden olacağı belirtilen değerlendirmede, takınılan bu üslubun, acilen çözüm bekleyen sorunların tartışılmasını dahi imkânsız hale getirdiğine dikkat çekildi.
Açıklamada devamla, "Son dönemlerde siyaset kurumunun tercih ettiği milliyetçi söylem, ülkedeki siyasal ve sosyal sınıflar arasında ciddi kırılmaların yaşanmasına ve tehlikeli kutuplaşmaların baş göstermesine sebebiyet vermektedir. Afrin’e yönelik gerçekleştirilen askeri operasyonun birçok yönü bulunmakla birlikte üzerinde en fazla durulması gereken hususlardan bir tanesi de bu milliyetçi söylemdir. Siyasetçi ve idarecilerin önemli bir kısmının kullanmayı tercih ettiği bu üslubun giderek kurumlara ve ilgili ilgisiz yetkililerin beyanlarına yansıması, adil bir şekilde acilen çözümü gereken sorunların tartışılmasını dahi imkânsız hale getirmektedir. " ifadeleri kullanıldı.
Devam eden Afrin Operasyonu
Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin iç sorunlarını adalet temelinde çözüme kavuşturamamasının emperyalist güçlere adeta davetiye çıkardığı ifade edilen açıklamada, "Bu iç sorunlarımızı kullanarak bölge ülkelerini çatışma ve savaşlara sürüklemelerine zemin hazırlamaktadır. Bölge ülkeleri bir an önce başta etnik ve mezhebi sorunlar olmak üzere diğer bütün sorunlarını hak ve adalet ölçüleri içerisinde çözüme kavuşturmalı ve halklarının iradesine kaos ve çatışma üzerinden ipotek koymaya çalışan emperyalist güçleri ortak bir akıl ve çaba ile devre dışı bırakmalıdırlar. Bir yandan ABD’nin silahlandırdığı ve ABD’nin çıkarlarının bekçiliğini yapan silahlı gruba yönelik Afrin harekâtı devam ederken diğer yandan ABD “stratejik müttefik” ve “dost” olarak görülmekte ve yaptıklarıyla ilgili hayal kırıklıkları dile getirilmektedir. ABD’nin İslam ülkelerinin ve Müslüman halkların hiçbiri ile stratejik müttefik olmayacağı, sadece taktik birlikteliklerle onlardan faydalanmaya çalıştığı hakikati, dış politikanın temel esaslarından biri haline gelmediği müddetçe “dostlarının” hayal kırıklıkları devam edecektir." denildi.
"Çatışmalara müdahil olmayan diğer Kürt gruplara zarar verilmemelidir"
ABD ile PYD’nin sahadaki tüm yapı ve güçleri de çatışmalı ortama dâhil ederek istikrarsızlığı ve kaosu derinleştirme çabası içerisinde olduğu vurgulanan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"ABD ile PYD’nin çatışmaları tüm alana yaymak için sahadaki tüm yapı ve güçleri de çatışmalı ortama dâhil ederek istikrarsızlık ve kaosu derinleştirme emelleri göz önünde tutulmalıdır. Çatışmalara müdahil olmayan diğer Kürt gruplara zarar verilmemelidir. Sivillerin yaşadığı bölgelerde halkın can güvenliğinin sağlanması için her türlü tedbir alınarak sivil can kayıplarının yaşanmasının önüne mutlaka geçilmelidir."
Kumarın devlet eliyle icra edilmesi
Maliye bakanı Naci Ağbal'ın, “Yasal olarak oynanan şans oyunlarında cazibeyi arttıracağız” ifadeleri de değerlendirilen açıklamada, kumar, içki ve faizin, toplumsal birer felaket olduğu belirtildi.
Açıklamada, "Kumar, içki ve faiz toplumsal birer felakettir ve toplumun temel hakları olan can, mal, din, akıl ve nesil emniyetini tehdit eden, neredeyse bütün kötülüklerin kaynağı olan sosyal afetlerdir. Toplumları ayakta tutan bu temel haklar, bütün yönleri ile devletin güvencesinde olmalıdır. Esasen devletin varlık ve meşruiyet nedeni de bu temel hakların güvence altında olmasıdır. Ancak ne acıdır ki toplumsal birlik ve bütünlüğümüzü bozan, aile kurumuna zarar veren, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı ortadan kaldıran, manevi değerlerimizi tahrip eden illetler ülkemizde yasal koruma altına alınarak, kumar devlet eliyle teşvik edilmektedir. Maliye bakanı Naci Ağbal, ilgili mevzuatı daha da genişletmekten ve “Yasal olarak oynanan şans oyunlarında cazibeyi arttıracak” düzenlemelerden söz etmektedir.
Kumarın yasal olanının meşru ve faydalı, yasal olmayanının zararlı ve gayrı meşru olduğu gibi bir anlayışı kabul etmek mümkün değildir. Hazineye katkı sağlıyor diye toplumu ifsad eden kumarın devlet eliyle teşvik edilmesi, vergisi verilmek kaydıyla her türlü zararlı faaliyetin meşru görülmesinden derhal vazgeçilmelidir. İnancımıza, hukuka ve ahlaka aykırı şans oyunları olarak isimlendirilen tüm kumar çeşitlerini yasal hale getiren kanunlar bir an önce yürürlükten kaldırılmalıdır. Kumarın her çeşidi ile çok daha ciddi bir şekilde mücadele edilmeli ve kumar oynatanlara öngörülen cezalar caydırıcı hale getirilmelidir." denildi.
Uyuşturucu kullanımındaki artış
Uyuşturucu illetinin her geçen gün toplumu ve geleceğimizi daha fazla tehdit ettiği belirtilen açıklamada, "Bu illetin kullanım yaşı ilkokul çağına kadar düşmüş, okul önleri, bu işin simsarları tarafından işgal edilmiş bulunmaktadır. Neredeyse her bir okul, bir mafya çetesi tarafından parsellenerek bölüştürülmüştür. Tehlike o kadar büyümüştür ki bu marazdan neredeyse hiçbir çocuğumuz, hiçbir gencimiz güvende değildir. Zaman zaman uyuşturucu ile mücadele istatistikleri yayınlanması, yapılan ufak tefek baskın ve operasyonların derde deva olmadığı sahadaki veriler ile kanıtlanmıştır. Uyuşturucu kullanımı ve uyuşturucu maddeler nedeniyle ölenlerin sayısı bariz bir artış göstermektedir. En az bir kez uyuşturucu kullanmış olan vatandaşların sayısı 1 milyon 300 binin, uyuşturucu ile ilgili suçlardan tutuklananların sayısı 50 binin üzerine çıkmıştır. Bu kadar vahim bir tablo karşısında devletin uyuşturucu ile mücadele hususunda kriz masaları oluşturup adeta seferberlik halinde soruna eğilmesi gerekirken bu konuda ürkütücü bir duyarsızlık gözlenmektedir." ifadelerine yer verildi.
"Uyuşturucuyla mücadele çok yönlü ve çok ciddi yürütülmeli"
Uyuşturucu ile mücadelede zaman kaybedilmemesi gerektiği ve bu hususta sonuçtan ziyade sebeplere odaklanılmasının önemine vurgu yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Uyuşturucu baronları, bunların arkasındaki derin bürokrasi, uluslararası destek şebekeleri ve diğer derin yapılar dururken, pazarlamacıların ve torbacıların bir kısmının toplanarak bir müddet cezaevinde tutulması, daha profesyonel bir satıcı haline getirilip tekrar sokağa salınması şeklinde uyuşturucu ile mücadele edilemeyeceği aşikârdır. Tüm bunlara manevi direnç kalelerini yitirmiş, savunmasız bir gençliği de eklediğimizde uyuşturucuyla mücadelenin çok yönlü ve çok ciddi yürütülmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Sonuçlardan ziyade sebeplere odaklanıldığı, muvakkat bir dönem veya hükümet ile sınırlı olmayan, sürekli ve kapsayıcı olacak bir “Uyuşturucu ile Mücadele Projesi”nin hiç zaman kaybetmeksizin hayata geçirilmesi gerekir."
"Şu kadar insanı öldürmeye yetecek kadar uyuşturucu yakalandı… denilmeli”
Halkın yarısından fazlasının fakirlik ve beşte birinin açlık sınırının altındaki bir gelirle yaşamaya çalıştığı vurgulanan açıklamada "Ülkemizde, uyuşturucu hakkında yapılan hemen her haberde “bilmem kaç milyon TL değerinde uyuşturucu yakalandı” şeklinde bir kalıp ifadenin kullanılması da ibret vericidir. Bu dil halkın dikkatini bu illetin zararlarından çok uyuşturucu ticaretinden elde edilebilecek gelire yöneltmektedir. Uyuşturucu ile mücadelede gerek operasyonu yapan birimler gerekse basının bu dili terk etmesi gerekir. Bunun yerine yakalanan uyuşturucunun kaç insanı öldürmeye yeteceği hesaplanarak zehirleyebileceği insan sayısı belirtilmelidir. HÜDA PAR olarak Başta Narkotik şube ve haber ajansları olmak üzere tüm kurumların uyuşturucu ile ilgili haber metinleri hazırlanırken “şu kadar TL değerinde uyuşturucu yakalandı yerine” “şu kadar insanı öldürmeye yetecek kadar uyuşturucu yakalandı” şeklinde tanımlar yapılmasını öneriyoruz." denildi.
İLKHA