HABER MRK - Yeni anayasa çalışmalarından çözüm sürecine, uyuşturucu baskınlarından meclisteki tartışmalara kadar birçok konuyu değerlendiren Hür Dava Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, Memur Sen'in yapmış olduğu Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması'na dikkat çekti ve refahın tabana yayılması sağlanması gerektiğini söyledi.
TSK İç Hizmet Kanunu'nda değişikliği, İsviçre'deki başörtüsü kararını ve Arakan Müslümanlarının cihada başlamalarını olumlu bulan Yavuz, Srebrenitsa katliamını da kınadı ve Irak'ın uzun zamandan beri bombalı saldırılarla gündeme gelmeye devam ettiğine dikkat çekti.
Yeni Anayasa çalışmaları
2011 seçimlerinden sonra oluşan meclisin en önemli gündem maddesi hiç şüphesiz ki yeni ve sivil bir anayasa yapılma çalışması olduğunu belirten Yavuz, Mecliste grubu bulunan dört parti tarafından oluşturulan Anayasa uzlaşma komisyonu, ilk günden bu yana üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen bir türlü istenilen düzeyde mesafe kat edemediğine işaret etti.
Gelinen noktada sadece 48 maddede uzlaşma sağlandığını belirten Yavuz, "Yeni anayasa konusunda ilerleme olmayınca bu kez üzerinde anlaşılan maddelerin meclisten geçirilmesi gündeme gelmiştir. Böyle bir çözüm yolunun halkın ihtiyaç ve beklentilerine cevap vermekten uzak olduğunu, halkın asıl beklentisinin, ideolojik yaklaşımlardan uzak, temel hak ve hürriyetleri sözde değil özde güvence altına alan, halkın değerleriyle barışık bir anayasa olduğunu belirtmek isteriz. Yapılan değişikliklerle adeta yamalı bir bohçaya dönen 1982 anayasasında yapılacak birkaç maddelik değişiklik, ihtiyaca cevap verecek düzeyden oldukça uzaktır. Millet Meclisi'nin şu anki yapısı itibarı ile yeni anayasa yapımı için elverişli şartlara sahip olduğunu düşünüyoruz. Siyasi çıkar hesapları ve parti vizyonu kaygıları ile imkân dâhilindeki seçenekler gözden çıkarılmamalı, halka verilen yeni anayasa vaadi samimiyetle yerine getirilmelidir" dedi.
Çözüm süreci
PKK'lilerin ülke dışına çekilme süreci devam ederken, gerek devlet yetkililerinin gerekse de PKK tarafının açıklamaları, sürecin sabote edilmesine uygun bir zemin oluşturduğunu dikkat çeken Yavuz, "Bir tarafın temel hakların iadesi üzerinden, diğer tarafın ise insan kanı üzerinden pazarlık yapıyor görüntüsü vermesi ürkütücüdür. Kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar bir yana, kamuoyuna yansıyan yol haritasında her iki taraf da üzerine düşeni bir an önce yapmalıdır. Aksi takdirde her iki kesim de sürecin sabote edilmesinin, siyasi, ahlaki ve vicdani sorumluluğundan kurtulamayacaktır" diye konuştu.
Uyuşturucu operasyonları
Uzun bir süredir Diyarbakır ve çevresinde, esrar tarlaları deşifre edildiğini eve yapılan operasyonlar sonucunda tonlarca uyuşturucu maddesine el konulduğunu hatırlatan Yavuz, "Şiddet ortamından istifade edilerek pervasızca yapılan uyuşturucu ticaretine yönelik, çözüm süreci ile eşzamanlı yapılan operasyonlar memnuniyet vericidir. Uyuşturucu belasından toplumun muhafazası devletin asli görevleri arasında yer almalıdır. Uyuşturucu maddelerin üretimini ve ticaretini yapanlar, daha ağır cezalar öngörülerek caydırıcı hale getirilmelidir. İnsanımızı ve toplumumuzu içten içe tüketen bu illetten kurtulmak için toplumun tüm kesimlerinin ve özellikle örgütlü yapılarının bu konuda duyarlılık göstermeleri çağrısında bulunuyoruz" ifadelerini kullandı.
Siyasette seviyesizlik
Mecliste grubu bulunan partilerin milletvekillerinin son zamanlarda ortaya koydukları seviyesiz tavır ve davranışlarının üzüntü verici olduğunu söyleyen Yavuz, "Siyasi çekişmeleri, sokak ağzıyla tartışan sözüm ona siyasetçilerin topluma katacakları bir değer yoktur. Siyaset kurumu, katma değeri sadece küfür, hakaret ve saldırı olanları bir an önce tedavülden kaldırmalıdır. Ahlaklı, faziletli ve erdemli olabilmenin siyasi çıkarlardan daha üstün olduğu anlayışı, parti üst düzey yetkilileri tarafından tavizsiz bir şekilde siyaset kurumuna egemen kılınmalıdır" dedi.
Asgari ücret ve açlık sınırı
Memur-Sen'in yaptığı Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması'na göre Türkiye'de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı1.150 lira 949 kuruş, yoksulluk sınırı ise 3 bin 156 lira 300 kuruş olarak belirlendiğini ifade eden Yavuz, ülkede 803 lira 68 kuruş asgari ücretle çalışan 5 milyonun üzerinde işçi bulunduğunu söyledi. Yavuz, "Her vesileyle ekonomik büyümeden söz edilirken, emeği ile kazanan, sigortalı 11 milyon işçinin nerdeyse yarısının açlık sınırının altında bir gelire sahip olması büyük bir çelişkidir. Ülke ekonomik olarak büyüyor ve fakat yoksulluk azalmıyorsa, gelir dağılımında adaletsizlik vardır. Ülke kaynaklarından ve gelirinden maalesef zenginler çok, yoksullarsa çok az istifade etmeye devam etmektedir. Bu çarpıklık için gereken önlemler alınmalı, parti programımızda da belirttiğimiz gibi refahın tabana yayılması sağlanmalıdır" dedi.
Devlet eliyle kumar
Milli Piyango İdaresi'nin geçen yıl şans oyunu satışlarından 2 milyar 215 milyon lira gelir elde ettiğini belirten Yavuz şunları söyledi, "Bu tutarın yarısına yakını ikramiye olarak dağıtılırken, şans oyunlarının asıl talihlisi Hazine ve devlet oldu. En az alkol ve uyuşturucu kadar toplumun çöküşünü hızlandıran, aile huzurunu dağıtan kumar ve benzeri şans oyunları maalesef halen devlet eliyle oynatılmaktadır. Devlet, vatandaşlarının zararına olan ve toplumu ifsat eden bu hastalıkları engellemekle de mükelleftir. Helal kazanç ve alın teri yerine, şans oyunlarına ve kumara teşvik eden, kendisi bizzat kumar oynatıp bundan gelir elde eden bir devlet ve hükümet anlayışını reddediyoruz. Hükümet, alın terinin sömürüsü anlamına gelen bu tür kirli ve hastalıklı faaliyetlerden derhal el çekmelidir."
TSK İç Hizmet Kanunu'nda değişiklik
Darbelerin yasal dayanağı olarak gösterilen TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. Maddesi'nde değişiklik öngören kanun TBMM'de kabul edildiğini hatırlatan Yavuz, Buna göre "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır" ifadesi, "Yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı vatanı savunmak" şeklinde değiştirildiğini söyledi. "Bu değişiklikle darbe heveslilerinin kılıf olarak kullandıkları sözde gerekçeleri ellerinden alınmıştır" diyen Yavuz, "Bu değişikliği hayırlı bir gelişme olarak görüyoruz. Ancak yapılan bu değişikliğin tek başına darbelerin önünü alacağını düşünmüyoruz. Başta Genelkurmay Başkanlığı'nın Savunma Bakanlığı'na bağlanması olmak üzere, askeri okullarda verilen eğitimin ve her türlü askeri harcamanın sivil denetime tabi tutulması gerektiği gibi esaslı değişikliklerin yapılmasını, bu cümleden olarak bir zihniyet değişimi ihtiyacını da zaruri görüyoruz" dedi.
İsviçre'deki başörtüsü kararı
İsviçre Federal Mahkemesi'nin lise düzeyi okullarda uygulanan başörtüsü yasağının uygulanamayacağı kararına da değinen Yavuz, "İçtihat oluşturan bu kararla İsviçre okullarında başörtüsü serbest hale geldi. Birçok Gayrimüslim ülkede bile serbest olan, Ülkemizde ise 'toplumsal mutabakat' perdesi çekilerek her defasında sümen altı edilen, inanç özgürlüğüne müdahalenin en bariz göstergesi olan başörtüsü ve tesettürün halen yasaklı olması on yılı aşkın bir süredir iktidarda olan hükümet adına utanç vericidir. Okulların her kademesinde, kamu ve özel sektörde yaşanan başörtüsü ve tesettür yasağının bir an önce kaldırılmasının bir zorunluluk olduğunu hükümete bir kez daha hatırlatıyoruz" ifadeleri kullandı.
Arakan Müslümanları cihada başladı
Endenozya'dan Myanmar'a geçen mücahitlerin gerçekleştirdiği operasyonda 20 civarı Budist askerinin öldürüldüğünü ifade eden Yavuz, "Tüm dünyanın gözleri önünde vahşice katledilen Arakan Müslümanları, dünyanın ve özellikle İslam ülkelerinin kayıtsızlığı karşısında silaha sarılmak zorunda bırakıldı. Birleşmiş Milletler'in ve İslam dünyasının duyarsızlığı, mazlum Arakan Müslümanlarını meşru müdafaa noktasında silah kullanmaya mecbur hale getirdi. İslam âlemi ve insanlık için adeta bir utanç tablosuna dönüşen Arakan zulmüne karşı başkaldıran gayretkeş Müslümanları ve onların direnişlerini selamlıyoruz" dedi.
Srebrenitsa katliamı
Yavuz sözlerini şöyle sürdürdü, "Geçtiğimiz hafta, 11 Temmuz 1995 tarihinde Sırplar tarafından Birleşmiş Milletler'in kontrolündeki Srebrenitsa'da 8 bin 372 Müslüman Bosnalı'nın hunharca katledilmesinin 18. Yıldönümünü idrak ettik. Her fırsatta demokrasi ve insan hakları savunucusu kesilen batılı devletlerin ve birleşmiş milletler teşkilatının Avrupa'nın göbeğinde Müslümanlara yönelik bu katliamdaki rolleri asla unutulmayacaktır. Mazlum halklar, ikiyüzlü ve çıkarcı ABD ve Avrupa'nın gerçek yüzünü bu katliam dolayısıyla bir kez daha görmüş oldular. Bu katliamı gerçekleştiren Sırp kasaplarını, bu vesileyle bir kez daha lanetliyor, hunharca katledilen mazlumları rahmetle anıyoruz."
Irak, Lübnan ve Suriye
Irak'ın Kerkük kentinde bir kafeye düzenlenen bombalı saldırıda 38 kişinin hayatını kaybettiğini, 35 kişinin de yaralandığını belirten Yavuz, Irak'ın uzun zamandan beri bombalı saldırılarla gündeme gelmeye devam ettiğini söyledi. Yavuz, "Son olarak Kerkük'te yaşanan bombalı saldırıların, ülkenin nispeten güvenli bölgesi olan Kürdistan'a da sıçraması kaygı vericidir. Irak'ın bütününe yayılan ve onlarca sivilin hayatını kaybetmesine sebep olan katliamları kaygıyla izliyoruz. Temennimiz, Irak'ın bütününe huzurun hâkim olmasıdır. ABD ve işgalci müttefiklerinin işgalinden sonra bir türlü durulmayan Irak'a barışın egemen olmasını diliyoruz. Lübnan'da düzenlenen bombalı saldırıda ise çok sayıda insan yaralandı. Bu saldırının Suriye savaşı ile bağlantılı olarak Müslümanlar arasında bir mezhep savaşı çıkarmayı hedeflediği gözden uzak tutulmamalıdır. İçinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayı vesilesiyle savaşan taraflara yapılan ateşkes çağrılarını destekliyor, başta Suriye olmak üzere dünyanın bütün çatışma alanlarına kalıcı bir barış ve huzur gelmesini niyaz ediyoruz" dedi. (M. Salih Keskin/Osman Gülebak - İLKHA)