HÜDA PAR iç ve dış gündemi değerlendirdi

HÜDA PAR yayımladığı haftalık gündem değerlendirmesinde, iç ve dış siyasetle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yayımlanan haftalık gündem değerlendirmesinde; Kürt Meselesinden Cenevre görüşmelerine, eğitimden ekonomiye önemli ve dikkat çekici açıklamalarda bulunuldu.

Son dönemde kimi geçmiş hükümet yetkililerinin ‘Çözüm Süreci’yle ilgili yaptıkları itiraflara atıfta bulunulan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Kürt meselesinin çözümü amacıyla başlatıldığı kamuoyuna duyurulan, üç sene boyunca büyük oranda çatışmasızlıkla devam eden, ancak geldiğimiz noktada şehirlerimizin bile çatışma alanına dönüşmesiyle neticelenen çözüm süreciyle ilgili itiraf ve suçlamalar bir biri ardına gelmektedir. Süreç boyunca en aktif birimlerde yer alan hükümet yetkililerinin, yetki ve nüfuzları ellerinden gidince birer birer ifşaatlarda bulunmalarını ibretle izliyoruz.”

Bugün yaşanan çatışmalı süreci önlemek için geçmişte çok büyük ihmallerin yapıldığına ve gerekli tedbirlerin alınmadığına vurgu yapılan açıklamada, “Süreç boyunca beyan edilenlerin aksine, topyekûn bir çatışma için büyük bir hazırlık yapıldığını partimiz başta olmak üzere gerçekçi yaklaşım sergileyen tüm kesim ve şahsiyetler dile getirmiş, ancak dikkate alınmamıştı. Geçtiğimiz günlerde kitap halinde yayımlanan ve güvenirliği tartışmalı olan İmralı görüşme tutanaklarının içeriği şayet doğruysa, hükümet kanadının bugünlerde yaşananları öngördüğü, önleyici tedbirler almak için yeterli bilgiye sahip olduğu, ancak gerekli adımları atmadığı anlaşılmaktadır.” denildi.

“Devlet ve PKK kirli çatışma siyasetini derhal sonlandırmalı”

Yaşanan çatışmamalı sürecin öncesinin de değerlendirildiği açıklamada, Devletin ve PKK’nin  gelinen nokta da kirli çatışma siyasetini derhal sonlandırmaları gerektiğinin altı çizildi. Açıklamada, “Bugün bile, göstere göstere PKK tarafından kazılan çukurlar, kurulan barikatlar ve yığılan silahlara rağmen hükümet, halkın can ve mal güvenliği için önleyici tedbirler almak yerine her şey olup bittikten ve çatışma için gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra uzun süreli sokağa çıkma yasakları ilan ederek hem halkı mağdur etmekte,  hem de halkın yaşadığı mahalle ve sokaklarda sivil halkın adeta rehin alındığı bir ortamda örgütle silahlı çatışmaya girerek sivil halkın hayatını tehlikeye atmaktadır. PKK ve Devletin bu kirli çatışma siyasetini derhal sonlandırmaları, halkın can ve mal güvenliğini hiçe sayan uygulamaları terk etmeleri, iki ateş arasında kalan halkın göç ve sefaleti ile sonuçlanan akıl tutulmasından vazgeçmeleri çağrısında bulunuyoruz.” ifadeleri kullanıldı.

Cenevre görüşmeleriyle ilgili de açıklamalarda bulunan HÜDA PAR, emperyalist devletlerin kendi hedeflerine ulaşmayana kadar Suriye’de çözüm için gayret göstermeyeceklerine dikkat çekilerek, şu ifadelere yer veridi: “2011 yılında başlayan ve emperyalist ülkelerin vekâlet savaşlarına sahne olan Suriye’de yüz binlerce insan katledilmiş ve milyonlarcası da göç etmek zorunda kalmıştır. Savaşın bu kadar yıkıcı bir hâl almasına sebep olan emperyalist devletlerin halkın yararına olacak bir çözüme hizmet etmeyecekleri, bugüne kadar izledikleri siyaset ve stratejiler ile kendi çıkarları doğrultusunda bir sonuç elde edinceye kadar çatışmaların son bulmasına gayret göstermeyecekleri bilinmektedir.”

Mültecilerin dramının son bulması, Suriye halkının içinde bulunduğu durumdan kurtulması için bölge ülkelerinin ortak bir çaba göstermesi gerektiğinin belirtildiği açıklamada, “Ülkesine sığınan mültecilerin para ve mücevherlerine el koymayı yasalaştıran, sığınmacıların ülkeye kabulü için Hıristiyan olması şartını getiren batı zihniyetinin, Müslüman Suriye halkının barış ve huzurunu önceleyen bir girişimde bulunması elbette beklenemez. Müslüman ülkelerin, özellikle Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelerin hiç olmazsa Suriye konusunda bir kez olsun batılı devletlerin etki alanından sıyrılıp sahte ve sözde barış girişimleri yerine mazlum Suriye halkının içine düşürüldüğü bu durumdan kurtulması için ortak bir çaba içinde olmaları gerekir.” denildi.

Eğitim sistemi ve uygulanan müfredatın eleştirildiği açıklamada, şunlara dikkat çekildi: “Okullarda okutulan kitapların halkın inanç değerlerine ve genel ahlaka aykırı, ırkçılık barındıran, Kemalizm’i ve resmi ideolojiyi aşılayan içeriklerle dolu olduğu hususunu geçtiğimiz hafta gündeme getirmiştik. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından liselerde okutulan ders kitaplarının tarihsel, kültürel, dini hassasiyetler bağlamında incelendiği ve güncelleneceği yönündeki açıklamaları olumlu fakat yetersiz bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. İnceleme ve güncellemelerin lise kitapları ile sınırlı kalmamasını, tüm kademe kitapların elden geçirilerek, halkın inanç değerlerine ve genel ahlaka aykırı içeriklerden ayıklanması gerektiğini hatırlatıyoruz.”

Ortaokul ve liselerde başörtüsü serbestliğini getiren yönetmeliğin iptali için açılan davada Danıştay Başsavcılığı’nın yönetmeliğin iptali yönünde mütalaa verdiğinin basına yansımasıyla ilgili de açıklamalarda bulunan HÜDA PAR, “Başörtüsü ve tesettürün anayasal güvenceye alınması gerektiği yönündeki taleplerimizin ne derece haklı ve yerinde olduğu bu gelişmeyle bir kez daha ispatlanmış oldu. İptali veya değiştirilmesi her zaman için mümkün olan yönetmeliklerle din ve inanç özgürlüğünün kalıcı biçimde güvence altına alınamayacağı açıktır. Hükümet, eğitim dâhil tüm devlet kademelerinde başörtüsü ve tesettürün güvenceye alınması için lazım olan anayasal ve yasal değişiklikleri acilen gündemine almalıdır.” ifadelerine yer verildi.

Seçmeli Dersler konusunda da tavsiyelerde bulunulan açıklamada, şu ifadeler kullanıldı: “Çocuklarımızın ve özellikle de velilerin seçmeli dersler konusunda hassasiyet göstermesi tavsiyesinde bulunuyoruz. Genelde çocuklarımızın daha nitelikli bir İslami eğitim alabilmesi açısından Kur'an-ı Kerim, Hz. Muhammed'in Hayatı derslerinin, özelde ise Kurmanci ve Zazaki başta olmak üzere yaşayan diller adı altında sunulan seçmeli derslerin anadilin öğrenilmesi ve gelecek nesillere aktarılması noktasında tercih edilmesinin önemini hatırlatıyoruz. Milyonlarca vatandaşın anadili olan dillerin ‘Yaşayan Diller’ gibi ucube bir tanımla öğretilmesine neden olan faşist cunta anayasasının 42’nci maddesinin ise acilen değiştirilmesi çağrısında bulunuyoruz.”

Kâğıt toplayıcıları ve taşeron işçilerin sıkıntılarına dikkat çeken HÜDA PAR, gündemdeki bu iki konuyla ilgili şu değerlendirmeleri yaptı:

“Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yeni düzenlemesiyle kâğıt işçilerinden atık alan firmaların cezalandırılması öngörülmektedir. Bu durum, günlük kazancı 25-30 lira arasında değişen yüz binlerce kâğıt toplayıcısının işsiz kalmasına sebep olacaktır. Avrupa Birliği standartları adı altında yürürlüğe girmesi amaçlanan bu uygulamanın, toplumun ekonomik ve sosyal gerçekliği ile uyuşmadığı ortadadır. Halkının refah seviyesini yükseltmemiş, alternatif iş olanaklarını geliştirmemiş, gelir dağılımında adaleti sağlayamamış bir devletin, halkının çaresizlikten geliştirip tercih ettiği iş alanlarına yasaklama getirmesi kabul edilemez bir yaklaşımdır. Yaşam standartlarının, istihdam ve teşebbüs olanaklarının artırıldığı bir ülke için söz konusu olabilecek bir uygulamanın bugün için gündeme gelmesi bile abesle iştigaldir. 

Kamuda pek çok alanda istihdam edilen taşeron işçilerden asıl işi yapan kısmının kadroya alınacağı yönündeki hükümet açıklamasını olumlu buluyor ve destekliyoruz. Kadroya alınması gündemde olmayan ve yardımcı işte çalışan işçiler bakımından da kısa vadede eşit işe eşit ücret, işçi sağlığı ve iş güvenliği şartları ile özlük haklarının iyileştirilmesi ve kamu denetimin sıkılaştırılması yönünde adımlar atılmalıdır. Orta ve uzun vadede ise kamuda sürekli çalışan taşeron işçilerin kadroya alınması sağlanmalıdır.”  (İLKHA)

 

HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yayımlanan gündem değerlendirmesinin tam metni:

EĞİTİM

Halkın Değerlerine Aykırı Müfredat ve Kitaplar

Eğitim, toplumun geleceğini şekillendirme etkisi bakımından en önemli kurumların başında gelir. Nesillerin maddi ve manevi yönden eğitiminin niteliği, gelecekte nasıl bir toplum arzu edildiği ile doğrudan ilgilidir.

Okullarda okutulan kitapların halkın inanç değerlerine ve genel ahlaka aykırı, ırkçılık barındıran, Kemalizm’i ve resmi ideolojiyi aşılayan içeriklerle dolu olduğu hususunu geçtiğimiz hafta gündeme getirmiştik. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından liselerde okutulan ders kitaplarının tarihsel, kültürel, dini hassasiyetler bağlamında incelendiği ve güncelleneceği yönündeki açıklamaları olumlu fakat yetersiz bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. İnceleme ve güncellemelerin lise kitapları ile sınırlı kalmamasını, tüm kademe kitapların elden geçirilerek, halkın inanç değerlerine ve genel ahlaka aykırı içeriklerden ayıklanması gerektiğini hatırlatıyoruz.

Başörtüsü Yönetmeliğinin İptal Davası

Ortaokul ve liselerde başörtüsü serbestliğini getiren yönetmeliğin iptali için açılan davada Danıştay Başsavcılığı’nın yönetmeliğin iptali yönünde mütalaa verdiği basına yansıdı.

Başörtüsü ve tesettürün anayasal güvenceye alınması gerektiği yönündeki taleplerimizin ne derece haklı ve yerinde olduğu bu gelişmeyle bir kez daha ispatlanmış oldu. İptali veya değiştirilmesi her zaman için mümkün olan yönetmeliklerle din ve inanç özgürlüğünün kalıcı biçimde güvence altına alınamayacağı açıktır. Hükümet, eğitim dâhil tüm devlet kademelerinde başörtüsü ve tesettürün güvenceye alınması için lazım olan anayasal ve yasal değişiklikleri acilen gündemine almalıdır.

Seçmeli Dersler

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2016-2017 eğitim-öğretim yılında ortaokullarda okutulacak seçmeli derslerin belirlenmesi için başvuruların en geç 19 Şubat 2016 tarihine kadar yapılması ilan edilip duyurulmuştur.

Çocuklarımızın ve özellikle de velilerin seçmeli dersler konusunda hassasiyet göstermesi tavsiyesinde bulunuyoruz. Genelde çocuklarımızın daha nitelikli bir İslami eğitim alabilmesi açısından Kur'an-ı Kerim, Hz. Muhammed'in Hayatı derslerinin, özelde ise Kurmanci ve Zazaki başta olmak üzere yaşayan diller adı altında sunulan seçmeli derslerin anadilin öğrenilmesi ve gelecek nesillere aktarılması noktasında tercih edilmesinin önemini hatırlatıyoruz. Milyonlarca vatandaşın anadili olan dillerin “Yaşayan Diller” gibi ucube bir tanımla öğretilmesine neden olan faşist cunta anayasasının 42’nci maddesinin ise acilen değiştirilmesi çağrısında bulunuyoruz.

KÜRD MESELESİ

PKK ve Devlet kirli çatışma siyasetini derhal sonlandırmalı

Kürt meselesinin çözümü amacıyla başlatıldığı kamuoyuna duyurulan, üç sene boyunca büyük oranda çatışmasızlıkla devam eden, ancak geldiğimiz noktada şehirlerimiz bile çatışma alanına dönüşmesiyle neticelenen çözüm süreciyle ilgili itiraf ve suçlamalar bir biri ardına gelmektedir. Süreç boyunca en aktif birimlerde yer alan hükümet yetkililerinin, yetki ve nüfuzları ellerinden gidince birer birer ifşaatlarda bulunmalarını ibretle izliyoruz.

Süreç boyunca beyan edilenlerin aksine, topyekûn bir çatışma için büyük bir hazırlık yapıldığını partimiz başta olmak üzere gerçekçi yaklaşım sergileyen tüm kesim ve şahsiyetler dile getirmiş, ancak dikkate alınmamıştı. Geçtiğimiz günlerde kitap halinde yayımlanan ve güvenirliği tartışmalı olan İmralı görüşme tutanaklarının içeriği şayet doğruysa, hükümet kanadının bugünlerde yaşananları öngördüğü, önleyici tedbirler almak için yeterli bilgiye sahip olduğu ancak gerekli adımları atmadığı anlaşılmaktadır.

Bugün bile, göstere göstere PKK tarafından kazılan çukurlar, kurulan barikatlar ve yığılan silahlara rağmen hükümet, halkın can ve mal güvenliği için önleyici tedbirler almak yerine her şey olup bittikten ve çatışma için gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra uzun süreli sokağa çıkma yasakları ilan ederek hem halkı mağdur etmekte,  hem de halkın yaşadığı mahalle ve sokaklarda sivil halkın adeta rehin alındığı bir ortamda örgütle silahlı çatışmaya girerek sivil halkın hayatını tehlikeye atmaktadır.

PKK ve Devletin bu kirli çatışma siyasetini derhal sonlandırmaları, halkın can ve mal güvenliğini hiçe sayan uygulamaları terk etmeleri, iki ateş arasında kalan halkın göç ve sefaleti ile sonuçlanan akıl tutulmasından vazgeçmeleri çağrısında bulunuyoruz.

Bölge ekonomisi

Hükümetin, PKK’nin dayattığı şehir çatışmalarından etkilenen halkın mağduriyetinin giderilmesi için kısa vadede etkili ve somut adımlar atması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Bölgenin ekonomik can damarını oluşturan Habur Sınır Kapısı'nın işlerliği ve güvenliği konusundaki tedbirlerin artırılması ve hassasiyetin gösterilmesi elzemdir. Bölge ekonomisinin çatışmalar bahanesiyle geriletilmesine müsaade edilmemeli aksine gelişmesi için daha kapsamlı adımlar atılmalıdır.

ÇALIŞMA HAYATI

Kâğıt Toplayıcıları

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yeni düzenlemesiyle kâğıt işçilerinden atık alan firmaların cezalandırılması öngörülmektedir. Bu durum, günlük kazancı 25-30 lira arasında değişen yüz binlerce kâğıt toplayıcısının işsiz kalmasına sebep olacaktır. Avrupa Birliği standartları adı altında yürürlüğe girmesi amaçlanan bu uygulamanın, toplumun ekonomik ve sosyal gerçekliği ile uyuşmadığı ortadadır. Halkının refah seviyesini yükseltmemiş, alternatif iş olanaklarını geliştirmemiş, gelir dağılımında adaleti sağlayamamış bir devletin, halkının çaresizlikten geliştirip tercih ettiği iş alanlarına yasaklama getirmesi kabul edilemez bir yaklaşımdır. Yaşam standartlarının, istihdam ve teşebbüs olanaklarının artırıldığı bir ülke için söz konusu olabilecek bir uygulamanın bugün için gündeme gelmesi bile abesle iştigaldir. 

Taşeron İşçileri

Kamuda pek çok alanda istihdam edilen taşeron işçilerden asıl işi yapan kısmının kadroya alınacağı yönündeki hükümet açıklamasını olumlu buluyor ve destekliyoruz. Kadroya alınması gündemde olmayan ve yardımcı işte çalışan işçiler bakımından da kısa vadede eşit işe eşit ücret, işçi sağlığı ve iş güvenliği şartları ile özlük haklarının iyileştirilmesi ve kamu denetimin sıkılaştırılması yönünde adımlar atılmalıdır. Orta ve uzun vadede ise kamuda sürekli çalışan taşeron işçilerin kadroya alınması sağlanmalıdır.

SURİYE

Cenevre görüşmeleri

BM öncülüğünde Baas rejimi yetkilileri, muhalefet sözcüleri ve gözlemci ülke temsilcilerinin katılımıyla üçüncüsü düzenlenen Cenevre görüşmelerinde, Suriye’de devam eden iç çatışmada insani yardımların ulaştırılması ve ateşkes konularında bir uzlaşma sağlanmasının hedeflendiği ifade edilmektedir.

2011 yılında başlayan ve emperyalist ülkelerin vekâlet savaşlarına sahne olan Suriye’de yüz binlerce insan katledilmiş ve milyonlarcası da göç etmek zorunda kalmıştır. Savaşın bu kadar yıkıcı bir hal almasına sebep olan emperyalist devletlerin halkın yararına olacak bir çözüme hizmet etmeyecekleri, bugüne kadar izledikleri siyaset ve stratejiler ile kendi çıkarları doğrultusunda bir sonuç elde edinceye kadar çatışmaların son bulmasına gayret göstermeyecekleri bilinmektedir.

Mültecilerin dramı

Ülkesine sığınan mültecilerin para ve mücevherlerine el koymayı yasalaştıran, sığınmacıların ülkeye kabulü için Hıristiyan olması şartını getiren batı zihniyetinin, Müslüman Suriye halkının barış ve huzurunu önceleyen bir girişimde bulunması elbette beklenemez. Müslüman ülkelerin, özellikle Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelerin hiç olmazsa Suriye konusunda bir kez olsun batılı devletlerin etki alanından sıyrılıp sahte ve sözde barış girişimleri yerine mazlum Suriye halkının içine düşürüldüğü bu durumdan kurtulması için ortak bir çaba içinde olmaları gerekir.

HÜDA PAR GENEL MERKEZİ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri

HÜDA PAR’dan İslam âlimi Şeyh Said için soru önergesi
HÜDA PAR'dan TV dizilerindeki pervasızlığa tepki
HÜDA PAR: Kürt meselesinin araçsallaştırılmasına artık müsaade edilmemeli!
HÜDA PAR, siyonistlerle ticaretin devam ettiği iddialarına ilişkin Meclis'e soru önergesi verdi
CHP'nin bize karşı yapıp ettiklerine karşı onlara yapılana 'oh olsun' demeyiz!