HÜDA PAR’ın gündem değerlendirmesini kamuoyu ile paylaşan Parti sözcüsü Serkan Ramanlı, iç ve dış gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
“Memur yoksulluk, emekli açlık sınırının altındadır”
HÜDA PAR’ın gündem değerlendirmesinde, memur ve emekli maaşlarına yapılan zamların yetersizliğine vurgu yapıldı. Parti sözcüsü Ramanlı, memur ve emekli maaşlarına yapılan zamların, açlık ve yoksulluk sınırının altında kaldığına dikkati çekti. Henüz çarşı pazarda etkisi hissedilmese de TÜİK verilerine göre yıllık enflasyonun %64,27 olarak gerçekleştiğini anımsatan Ramanlı, istatistiklere göre açlık sınırının 8 bin lira, yoksulluk sınırının ise 26 bin lira civarında olduğunu belirtti.
Memur maaşlarına %30 zam yapıldığını ama beklentileri karşılamadığını ve en düşük emekli maaşının ise 5.500 lirada kaldığına dikkati çeken Ramanlı, “Yapılan artışa rağmen kamu çalışanlarının ezici çoğunluğu maaş itibariyle yoksulluk sınırının hayli altında kalırken emeklilerin çoğu açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildi. Bu durum ne bölüşüm adaletiyle ne de sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmaktadır. Özellikle en düşük emekli maşının 5.500 lira seviyesinde kalması, mevcut ekonomik şartların dayattığı gerçeklikle asla uyuşmamaktadır. Kaldı ki asgari ücret zammı sonrası oluşan ekstra maliyet artışları abartılarak fiyatlara yansıtıldı. Yapılan ücret artışları daha çalışanın cebine girmeden önemli oranda eridi.” İfadesini kullandı.
Yeniden değerleme oranı adı altında devletin vatandaştan alacağı vergi, harç, ceza gibi kalemlerin %122 artırıldığına dikkati çeken Ramanlı, “Ücret zamlarında uygulanan düşük oranların kabul edilebilir bir yanı yoktur. Ücret zamları mevcut ekonomik şartlar göz önüne alınarak belirlenmeli ve insanca bir yaşamı temin edecek düzeyde olmalıdır.” dedi.
“Konut projesi, kısa vadede bir sonuca ulaşması mümkün gözükmemektedir”
Son birkaç yıldır ülkede yaşanan konut sorunuyla bağlantılı olarak hükümet tarafından bazı program ve projeler açıklanmıştı. Söz konusu konut projesi hakkında açıklamalarda bulanan HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, “Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi olacağı söylemiyle 5 yıl içinde toplamda 1,5 milyon adet konut inşasının hedeflendiği ‘İlk Evim İlk İşyerim’ projesinin tanıtımı büyük bir şatafatla yapıldı. Ancak bu projenin kısa vadede bir sonuca ulaşması mümkün gözükmemektedir.” dedi.
4 Ocak 2023 tarihinde orta gelir grubuna hitap edeceği savıyla, ‘Yeni Evim Konut Finansman Programı’ adında yeni bir program açıklandığını anımsatan Ramanlı, “Ancak bu programın da sadra şifa olmayacağı görülmektedir. Çünkü çözüm olarak sunulan plan ve programlar sorunun kaynağına temas etmemektedir.” İfadelerine yer verdi.
Türkiye’deki konut sorununun asıl nedeninin vatandaşların alım gücünün düşmesine karşın yükselen maliyetler olduğuna vurgu yapan Ramanlı, “Yoksullaşan halkımız bir konuta sahip olmak şöyle dursun, karnını doyurmanın telaşına düşmüştür. Hal böyle iken üretilen konutların önemli bir kısmının, parası değerli olan diğer ülke vatandaşları tarafından satın alınması, konut arzını yetersiz hale getirmektedir. Böylece zaten tırmanışta olan konut fiyatları öngörülemez bir şekilde yükselmektedir. Vatandaşların alım gücünün son derece düştüğü, yoksulluğun yaygınlaştığı bir zamanda vatandaşları uzun yıllar boyunca borçlandırmaya dayalı programlar, Türkiye’yi borçlu vatandaşlar ülkesine çevirmekten başka işe yaramayacaktır.” İfadelerine yer verdi.
Gelinen aşamada yabancılara konut satışının sınırlandırılması gerektiğini belirten HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, “Devlet eliyle ve kâr amacı olmaksızın kısa vadede ihtiyacı karşılayacak miktarda konut arzı sağlanmalı ve vatandaşların orta ve uzun vadede alım gücünü artıracak olan yatırım, üretim, istihdam ve ihracat hedeflerini gerçekleştirecek projelere odaklanılmalıdır.” dedi.
“Araç muayene ücretlerinde soygun”
2023 yılı için uygulanacak araç muayene ücretlerine yeniden değerleme oranında %122 zam yapıldı. Yapılan zamla birlikte bir aracın muayene ücreti 507 liradan 1.130 liraya yükseltildi.
Araç muayene işlemleri ve ücretlerinin vatandaşı mağdur ettiğini belirten HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, “Bir aracın muayene süresi sadece 10 dakikadır. Muayenede herhangi bir tamirat ve parça değişimi de yapılmamaktadır. Talep edilen ücret Türkiye şartlarında yapılan işe göre çok yüksektir. Araç muayene istasyonları Merkez Bankasından bile daha fazla para kazanmaktadır.” İfadelerine yer verdi.
2007 yılına kadar araç muayenesini devletin cüzi bir ücret karşılığı yaptığını hatırlatan Ramanlı, “Daha sonra ücretin yarısı devlete kalmak kaydıyla muayene işlemi özelleştirildi. Oysa o zamanki mevcut muayene istasyonlarının teknolojisi ve standartları yükseltilerek bu hizmet devlet tarafından verilebilirdi.” şeklinde konuştu.
Türkiye'de her yıl en az 15 milyon aracın fenni muayenesinin yapıldığını belirten HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, devletin, vatandaşın cebinden birilerinin cebine adeta bir servetin transferine aracılık ettiğine dikkati çekti.
TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranı bile %122 değilken 10 dakikalık bir kontrol için vatandaştan 1.130 lira alınmasının soygun olduğunu belirten Ramanlı, “Gecikme bedeli olarak da üzerine her ay için %5 faiz eklenmektedir. Sadece gecikme faizi yıllık %60 olmaktadır. Merkez Bankası bile faizi tek haneye indirmişken vatandaşa uygulanan %60’lık oran çok yüksektir. Kaşıkla verip kepçeyle almak veya keser gibi hep kendi tarafına yontmaktan artık vazgeçilmelidir.” İfadelerine yer verdi.
HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, “Araç muayenesindeki mevcut tekel kırılmalı, rekabetçi bir piyasa oluşturularak muayene ücretleri makul bir seviyeye çekilmelidir. Gecikme bedellerine de vatandaşın lehine olacak şekilde bir ayar verilmelidir.” dedi.
“Kutsallarımıza yapılan saygısızlığı lanetliyoruz”
HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, son günlerde inanca yapılan saygısızlıkları en üst perdeden kınayarak, önemli açıklamalarda bulundu.
“İnancımıza ve kutsallarımıza yönelik saldırıların ardı arkası kesilmiyor. İrtica paranoyasına müptela olan kimi vesayet odakları geçmişte Kur’an-ı Kerim’i ve ezanı yasaklamış, camilerin kapılarına kilit vurmuştur.” diyen Ramanlı, “Aradan geçen onlarca yıla rağmen geçmişte yaşatılan mezalimin izleri silinmediği gibi üstüne yenileri eklenmek istenmektedir. Müslüman halkımızın inancına saygısı olmayan bir sözde vekil, Diyarbakır’daki bir okulda salavatın teneffüs zili olarak tercih edilmesini, laikliğe ve demokratik eğitim anlayışına aykırı olduğu hezeyanıyla Meclis’e taşımıştır. Sanat kisvesi altında kutsallarımızı çiğnemeyi marifet zanneden sözde bir sanatçı da camide uygunsuz pozlar vermekten perva etmemiştir. Geçtiğimiz günlerde bir sözde akademisyen de Hz. Peygamber Efendimize hayasızca hakaretlerde bulunmuştu. İnancımıza ve kutsal değerlerimize yönelik bu tür çirkin davranışları en üst perdeden kınıyor ve lanetliyoruz.” İfadelerine yer verdi.
Mayası İslam ile yoğrulmuş halkımız; politikacı, sanatçı, akademisyen vb. kisveler altında kutsal değerlerimizi hedef alan bu meşum zihniyeti iyi tanıdığını belirten Ramanlı, “Bu tür çirkinliklere tevessül edenlere diyoruz ki İslam’a ve onun kutsallarına yönelik saygısızlıklarla bir yere varamazsınız. Kutsallarımıza saldırmaktan vazgeçin ve Müslüman halkımızdan özür dileyin.” şeklinde konuştu.
Hükümete çağrıda bulanan Ramanlı, “Hükümeti de kutsallarımızı hedef alan saldırılara karşı tedbir almaya, meydana gelen menfur hadiselerle ilgili etkili soruşturmalar yapmaya ve inanç değerlerimize yönelik hakaretlerin cezasız bırakılması politikasından vazgeçmeye davet ediyoruz.” dedi.
“Seçmeli ders seçiminde hassas olunmalı”
Seçmeli ders hakkında da açıklamalarda bulunan HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, “2 Ocak itibarıyla başlayan orta öğretimde seçmeli ders takvimi, 20 Ocak’ta sona erecek. Öğrenciler ve veliler bu tarihler arasında seçmeli ders tercihi yapabilecekler. Ancak şimdiye kadarki pratiğe bakıldığında, çoğunlukla bu tercihin öğrencilere ve velilere bırakılmadığı görülmektedir. Okul idarecileri seçilen birçok ders için öğretmenin olmadığını belirterek öğrenciyi ve veliyi seçtiği derslerden vazgeçirmektedir. Öğrencilerimiz ve velilerimiz bu konuda hassas olmalı, tercihi okul idarecilerine bırakmamalıdırlar. Okul idaresi, öğrencinin tercihine göre öğretmen bulmak zorundadır” dedi.
Öğrenciler özellikle "Yaşayan Diller ve Leçeler" dersinde kendi ana dillerini tercih etmelidir diyen Ramanlı, “Okul idareleri bu konuda hassas olmalı, öğrenci ve velilerin tercihlerine göre öğretmen ayarlamalıdır. Hükümet tercih edilen seçmeli dersler için yeteri kadar öğretmen ataması yapmalı, öğrencileri istemedikleri tercihlere mecbur bırakmamalıdır. Sorunun nihai çözümü için ana dilde eğitimin önündeki her türlü engel kaldırılmalı ve daha fazla geciktirilmeden bu haklı talep karşılanmalıdır.” İfadelerine yer verdi.
İnanç ve değerlere dayalı derslerin seçmeli derseler arasında yer almasına tepki gösteren Ramanlı, “Müslüman bir ülkede dini değerleri anlatan derslerin, müzik ve resim dersleri kadar önemli görülmeyip seçmeli olması kadar abes bir durum olamaz. Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin Hayatı ve Temel Dini Bilgiler dersleri zorunlu olmalıdır. Velisinin bu dersleri almasını istemediği öğrenci ise muaf tutulmalıdır.” şeklinde konuştu.
“Türkiye hasta mahkûm ayıbından kurtulmalıdır”
HÜDA PAR’ın gündeminde, hasta mahkûmların özgürlüklerine kavuşması yer aldı.
HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, “2022 yılında onlarca mahkûm, hastalık sebebiyle cezaevinde hayatını kaybetti. Cezaevinde tedavi olamadığı için hastalıktan ölmenin normal olmadığını” belirtti.
“Hiç kimse sağlığı elvermediği halde hapishanede tutulmamalıdır.” diyen Ramanlı, “2023 yılında bu yaraya artık bir neşter vurulmalıdır. Her şartta insan sağlığı birinci öncelik olmalıdır. Sürekli veya ağır bir hastalığı bulunan mahkûmların keyfi muameleyle cezaevinde tutulması kabul edilemez. Bu, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.” İfadelerine yer verdi.
Öncelikle Adli Tıp Kurumuna hâkim olan zihniyetin değişmesi gerektiğini belirten Ramanlı, “Mahkûm olduğu suça bakarak ağır hasta olan mahkûma “Cezaevinde kalabilir” raporu vermek, hekimlikle bağdaşmaz. Kansere yakalanmış bir mahkûmun suçuna veya cezasına bakılamaz. Tedavisi için gereken neyse o yapılır. Hapiste tedavisi mümkün değilse hasta tedavi olabilmesi için tahliye edilmelidir.” dedi.
Hasta mahkûmlarla ilgili gereksiz prosedür, hantal işleyiş, ideolojik yaklaşım ve çifte standardın, hukuki ve vicdani olduğu kadar ahlaki bir sorun olduğuna dikkati çeken Ramanlı, “İnsanı yaşatmayan devletin yaşaması mümkün değildir. Hükümetin her kamuoyu baskısından sonra “sorunun farkındayız, çözeceğiz” demesiyle bu sorunlar kendiliğinden çözülmez. İdeolojik saiklerle ağır hastaya sağlam raporu veren hekimlerden bunun hesabı sorulmalıdır. Adli Tıp Kurumu tekeli kırılmalıdır. Tam teşekküllü devlet hastanelerinin verdiği rapor, tahliye için yeterli sayılmalıdır. Ağır hastalık durumunda cezaevi idaresinin de savcının da aleyhte takdir yetkisi olmamalıdır. İnsani olmayan ve suistimale açık tüm kanuni düzenlemeler acilen değiştirilmelidir.” çağrısında bulundu.
“Vatandaşa şiddet kabul edilemez”
Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da kolluk mensuplarının, sokakta asayiş uygulaması yaptığı sırada bir vatandaşa uygulamış olduğu şiddete ilişkin de açıklamalarda bulunan HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, “Görüntüler, keyfi davranışların yeni bir örneğidir. Özellikle bölge illerinde, vatandaşlara karşı gösterilen kaba ve sert tutum, toplumda derin yaralar açmakla birlikte bir güvensizlik ortamı oluşturmaktadır. Vatandaşları korumakla görevli polis memurlarının vatandaşlara düşmanca yaklaşımı menfur hadiseler doğurmakta, problemleri de sürekli hale getirtmektedir. Bunun temel sebebi ise siyasi ortamın güvenlikçi politikalardan beslenmesi, kolluğu sert davranmaya teşvik etmesi ve ne yazık ki yargı mekanizmasının da cezasızlık güvencesi sağlamasından kaynaklanmaktadır.” şeklinde konuştu.
Türkiye, bir hukuk devleti ise polis veya jandarma dâhil bütün kamu görevlileri hukuk sınırları içerisinde hareket etmek zorunda oldukları bilinciyle yetiştirilmesi gerektiğini belirten Ramanlı, “Hangi makamda olursa olsun, kötü muamele yapma hakkı hiçbir kişi ya da meslek grubuna tanınmamıştır. Şiddet, problemleri çözücü değil aksine derinleştirici bir işleve sahiptir. Durum böyle iken Türkiye’yi geçmişteki toplumsal kırılmalara sevk edecek hukuk dışı davranışlar, en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.” dedi.
Askerin veya polisin, sırtı sıvazlanarak değil, hukuk ve insan hakları bilinci ile göreve uğurlanması gerektiğini belirten HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, temel haklar titizlikle korunması gerektiğini ve Türkiye’nin neresinde olursa olsun bu tür uygulamaların artık tarihe karışması gerektiğini söyledi.
“Suriye ile normalleşme görüşmeleri”
HÜDA PAR’ın dış gündeminde Sureye ile normalleşme görüşmeleri yer aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile bir araya geleceğine dair açıklamasının bölgesel barışın sağlanması yolunda önemli bir adım olduğunu belirten Ramanlı, “12 yıldır devam eden ve yüz binlerce sivilin hayatını kaybetmesine neden olan Suriye iç savaşı siyasi müzakere yoluyla artık sona erdirilmelidir. “ dedi.
Yıllardır ABD ve Rusya’nın vekalet savaşı sahasına dönüşen Suriye’de, çözümün ancak bölgesel iş birliği ile sağlanabileceğini belirten HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, “Suriye topraklarını askeri üs merkezine dönüştüren, kaynaklarını sömüren emperyalistler elbette kaosun sürmesini istemektedirler. ABD’nin ‘’Türkiye’nin Suriye rejimi ile görüşmesine karşıyız’’ açıklaması da bu doğrultuda değerlendirilmelidir.” Şeklinde konuştu.
Türkiye ve Suriye arasındaki görüşmelerin doğrudan ve aracısız bir şekilde gerçekleşmesi gerektiğini vurgulayan Ramanlı, “Suriye halkının menfaatleri ön planda tutulmalıdır. Türkiye, mültecilerin güvenli geri dönüşü, yeni anayasa yazımı süreci ve süresiz ateşkesin sağlanması noktasında üzerine düşeni yapmalıdır.” ifadelerine yer verdi.