​HÜDA PAR süresiz nafaka sorununu masaya yatırdı

HÜDA PAR İstanbul il Başkanlığı Aile Birimi süresiz nafaka mağdurlarının sorunlarına dikkat çekmek amacıyla bir panel düzenledi.

Toplumun birçok kesiminde yaşanan sorunlarla özel olarak ilgilenen ve sorunların çözümü adına fiili olarak adım atan HÜDA PAR, bu kez toplum için kangren haline gelen "Süresiz Nafaka" meselesine dikkat çekmek adına bir panel düzenledi. Panelde, "Süresiz Nafaka" konusu birçok yönüyle ele alındı.

Bağcılar Halk Sarayı'nda iki oturum şeklinde düzenlenen panel, HÜDA PAR İstanbul İl Başkanı Erdal Elibüyük'ün açılış konuşmasıyla başladı.

Mecliste olmasalar bile siyasetin tahrip ettiği alanı onarmak adına çalışma yürüttüklerini söyleyen Elibüyük, yakın zamanda yargıya güven konusu ile ilgili yapılan bir anket sonucunda yargıya güvenin yüzde 10 seviyesinde olduğunu hatırlatarak, çözüm üretmesi gereken mercilerin çözüm yerine sorun ürettiklerini ifade etti.

Açılış konuşmasının ardından yapılan panelin birinci oturumunda konuşan Aile Hakları Platformu Başkan Vekili Sosyolog Burcu Can, "Bugün nafaka mağdurlarının sesini yükseltmesinin tek sebebi kanunlar değil, kanunlara başvuran zihniyeti yetiştirmiş olmamızdır. Yani güzel ahlaktan uzaklaşmış olmamızdır. Bugün ne oluyor ki, biri diğerinin rızkını kesiyor ya da diğerini hapse tıkıyor. Bunlar bizim evlatlarımız. Bunları biz yetiştirdik." diye konuştu.

Allah'u Teâlâ'nın Rad suresinin 11'inci ayetinde "Bir millet kendini düzeltmedikçe Allah onları düzeltmez!" hükmünü hatırlatarak konuşmasını sürdüren Can, nafaka probleminden önce işin aslı olan güzel ahlak üzerine neslimizi yetiştirmemiz gerektiğini söyledi.

 

"Nafaka 1988 yılında medeni kanunda yapılan değişiklikle süresiz olarak uygulanmaya başlandı"

Can, "Hukukumuza göre maddi durumu iyi olan kadın veya erkek maddi durumu kötü olana nafaka ödemekle yükümlü tutulabilir. Nafaka tutarı gelir düzeyine göre değişebilir. Yoksulluk nafakası 1988 yılından önce bir yıl olarak uygulanıyordu. Kanun koyucular bir araya gelerek bunun toplumu, aileyi, kadını koruyup korumadığına ilişkin yaptıkları araştırma sonucunda medeni kanunda yapılan değişiklikle süresiz olarak uygulanmaya başlandı." dedi.

"İslam'ın ailesine baktığımızda bir güven ortamı görüyoruz." diyen Nisanur Dergisi Editörü Elif Yüksek,  "İslam'ın kadın ve erkeğe sunduğu ayrıcalıklar ekseninde bir aile kurulabilirse ve ardından yollar ayrılsa bile bu huzur ortamı değişmez. Ne var ki hassasiyetler, değerler, öğretiler farklı. Bu nedenle yollar kesiştikten sonra ayrıldığında farklı periyotlarda gerçekleşiyor." şeklinde konuştu.

Hazreti Muhammed'in veda hutbesinde söylediği "Kadınlarınız size Allah'ın emanetidir" sözünü hatırlatan Yüksek, bu sözün kadınların himayesinde bulunduğu tüm erkeklere ayrı ayrı söylendiğini ifade etti.

1988 yılında Papatyalar gurubu adında bir gurubu olan Semra Özal yönetimindeki hareketin "kadın hakları" adına nafakayı süresiz hale getirdiklerini ve ardından evliliklerin azalıp boşanmaların arttığını belirten Süresiz Nafaka Mağdurları Platformu yetkililerinden İlhan Ergincan, son 10 senede bir milyon 200 bin çiftin boşandığını söyledi.

Platform olarak aile bakanı ile birlikte yaklaşık 400 milletvekiliyle görüştüklerini söyleyen Ergincan, tüm siyasi partilere bu kanundaki eksiklikler hakkında bilgi verdiklerini ifade etti.

"Aile Bakanlığının kanunen kadına şiddet ve taciz ile ilgili müdahil olma zorunluluğu var"

Ergincan, "Aile Bakanına şunu söyledik; bakın siz geldiğinizden beri aile ile ilgili yaptığınız politikalarla aileyi bitirdiniz. Öyle bir hale getirdiniz ki, sizin döneminizde evlilikler azaldı, boşanmalar arttı. 'Onurlu bir insanın yapması gereken istifa etmektir' dedik.  Bir de o dönem Sıla davası vardı. Neden Sıla'yı aradınız? diye sert bir tonla soru sordum. 'Bakanımızla görüşüyorsunuz! Lütfen sözlerinize dikkat edin' diye uyarıldım. Ben de doğrusunu söylediğimi ifade ettim. Bütün şiddet davalarına müdahil olup olmadıklarını da sordum. Ardından da nafaka mağduru olan ailelerden kaç kişiyi aradığını, kaç kişinin çoluk çocuğuna sahip çıktığını sordum. Bu soruların hiçbirisi cevaplanmadı. Sadece şunu söyledi; Sıla konusunda yanlış bilgiye sahipsiniz diğer konularda haklısınız. Aile bakanlığının kanunen kadına şiddet ve taciz ile ilgili müdahil olma zorunluluğu var." şeklinde konuştu.

"Allah'u Teâla iddet süresince kadının kalacağı yeri ve geçimini temin etmeyi erkeğe yükler"

Konuşmasına savaş esnasında asker ile komutan arasında geçen bir diyalog ile başlayan Avukat-Sosyolog İlhami Sayan, "Savaş esnasında komutan askere 'neden ateş etmiyorsun?' diye sorunca asker 'bunun 60 sebebi var' deyip saymaya başlar; 'birincisi mermimiz bitti. İkincisi…' derken komutan konuşmasını keser ve 'mermi yoksa her şey bitmiştir' cevabını verir. İşte bizim durumumuz da böyledir. Akıl ve idrak sahibi olan Müslümanlar için mesele basittir. Öncelikle bir konu hakkında Allah'u Teâla bir ayet göndermemişse, yapılan uygulama O'nun rızasının dışındaysa ikinci bir sebebe gerek kalmaz. Talak suresinin altıncı ayetinde Allah'u Teâla boşanan kadının nafaka süresini iddet müddetiyle sınırlar. Allah'u Teâla iddet süresince onun kalacağı yeri ve geçimini temin etmeyi erkeğe yükler." dedi.

Küresel şer güçlerinin ailesiz, ahlaksız bir toplum istediğini vurgulayan Türkiye Aile Meclisi Başkanı Adem Çevik ise, "1950'li yıllarda imzasını attığımız 'Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde cinsiyetsizliği insan hakkı olarak gören maddeler var. Kadına karşı pozitif ayrımcılık yasalarımız da var. O zamanlar karşı çıkan hemen hemen kimse olmadı. Pozitif ayrımcılıkla başlayan hikâye KADEM'e KADEM'e gitmeden önce Papatya Papatya giden derneklerimiz vardı. Dönemin Cumhurbaşkanının eşi ve kızının içinde olduğu Papatya Vakfı dönemi 1988'de nafaka süresiz hale getirildi." diye konuştu.

"Allah'u Teâlâ'nın dinine karşı olduklarını direkt olarak söylemiyorlar ama yaptıkları kanunlarla, kelime oyunlarıyla bunu yapıyorlar"

İTTİHADUL ULEMA Üyesi Cemal Çınar, yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi: "İslam hukukunun yasaklandığı bir yerde beşeri sistemlerin kurdukları kanunların artıklarını İslam dini toplamak mecburiyetinde değildir. İslam hukuku çöp arabası değildir. İslam hukuku lokomotiftir, diğerleri onu takip etmelidir. Bütün peygamberler gittikleri toplumlara bir ahlak, edep ve kimlik veriyorlar. Toplum bunu kabul ettikten sonra karşı çıkanlarla hesaplaşmaya gidilmiştir. Allah Resulü (Sallalahu Aleyhi Vesellem)'in hayatına bakıldığında Mekke döneminde hüküm ve yasakların olmadığı görülür. Namaz ve infak vardı. Kelimelerin yerini değiştirmek Yahudilerin Kur'an-ı Kerim'deki en bariz özellikleridir. Bugün beşeri sistemler Allah'u Teâlâ'nın dinine karşı olduklarını direkt olarak söylemiyorlar ama yaptıkları kanunlarla, kelime oyunlarıyla bunu yapıyorlar."

"Çalışan annelere yönelik kreş yardımının yapılması aile bütünlüğünü bozmaya yönelik bir adımdır"

Boşanmalarda çocukların büyüklerden daha fazla etkilendiğini hatırlatan Dünya Çocuk Hakları Derneği Başkan Vekili Psikolog Sami Erdoğan, "Bugün kadını korumak, şiddete dur demek adına yapılanlar cımbızla kadının aile içerisinden çekilip alınmasıdır. Bir taraftan çocuğun hakkını korurken aile bütünlüğünü zedelemeden yapmalıyız. Erkek ve kadının haklarını korurken de aynı hassasiyetle davranmalıyız. 7 pilot ilde çalışan annelere yönelik kreş yardımının yapılması aile bütünlüğünü bozmaya yönelik bir adımdır. Çalışan ve çalışmayan anne ayrılıyor. Annelik toplumumuzda kutsallığı olan ve pratikte de çok zor olan bir iştir. Uygulamayla bu iş güme gidiyor." şeklinde konuştu.

"Müslümanlar kendi devletlerini kurmasalar da inanç ve itikatlarına göre yaşamalıdırlar"

İki ana eksende meseleye bakıldığında konunun netlik kazanacağını belirten Dünya Sosyologlar Derneği Başkanı Necdet Topçu, "Birincisi burada bir kavga var ve buna bir çözüm bulmak adına buradayız. Burayı meselenin merkezine koyarken öncelikle Müslümanlar mevcut Müslümanların istemediği bir sistemde böyle bir parça koparabilirler mi? İkincisi Müslümanlar gerçekten böyle bir sistem olmadığı halde mevcut durumları içerisinde ahlaki olarak elindeki emanetlere adil olarak davranabiliyorlar mı? Bu iki eksende özeleştiri yapabiliriz. Müslümanlar kendi devletlerini kurmasalar da inanç ve itikatlarına göre yaşamalıdırlar. Yoksa başkalarından medet ummaya başlarız." değerlendirmesinde bulundu.

HÜDA PAR olarak bu meseleyi gündeme getirmelerinin sebebi, yaşananlara açıklık getirerek sorunu çözüme kavuşturmak adına çalışma yürütmek olduğunu belirten HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Av. Mahmut Şahin, yapılan çalışmaların zayi olmayacağını söyledi.

"Bu panel de vicdanlı bir ses olma noktasında önemlidir"

Şahin, "Aslında Türkiye'de her toplumsal meselede, özellikle aileyi ilgilendiren meselelerde takım tutar gibi toplum kamplara ayrılmaktadır. Öncelikle bu ruh halinden kurtulmalıyız. Meseleyi tüm boyutlarıyla çözüm odaklı olarak ele almalıyız. Meselenin gündeme gelmesi adına bir dayanışma içerisinde olmamız elzemdir. Çünkü bu konuda sınırlı sayıda makul ve vicdanlı sesler var. Bu panel de vicdanlı bir ses olma noktasında önemlidir." dedi.

İLKHA

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İstanbul Haberleri

Atatürk'e hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanan doktor serbest bırakıldı
HÜDA PAR'dan Dr. Mehmet Arslan'a cezaevinde ziyaret
MAZLUMDER: Duyarlı insanlar üzerinde kurulan baskılar kabul edilemez
HÜDA PAR: Gözaltına alınan gençler bir an önce serbest bırakılmalıdır!
"Bilinçli bir irade sahibinin (Vacib-ül Vücud) varlığı zorunludur"