5’inci Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Sosyal İşler Başkanlığı, görüşmelerin hem kamu görevlilerini hem de toplumun iktisadi dengesini önemli ölçüde etkileyeceğini vurguladı.
Tekliflerde öne çıkan başlıklar arasında mülakat zulmü, EYT’li mağdurlar, vergi yükünün hafifletilmesi, aile yardımı, BES uygulaması, memur ve işçiler arasında yıllık izinler ile faizsiz ev kredisi alma imkânı getirilmesi gibi önemli başlıklarda, altı çizilecek önerilerde bulunuldu.
Yapılabilecek en önemli ıslahın, çalışanlar üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi olabileceğine dikkat çekilen değerlendirmede, hükümetin kamu çalışanlarını bir gelir kapısı olarak görmekten vazgeçmesi gerektiğinin altı çizildi.
Toplu sözleşme görüşmelerine dair tekliflerin sunulduğu değerlendirmede, “Milyonlarca memur ve memur emeklisini ilgilendiren 5'inci dönem toplu sözleşme görüşmelerinin yapıldığı bugünlerde varılacak mutabakatla, hem kamu görevlileri hem de toplumun iktisadi dengesi önemli ölçüde etkilenecektir. HÜDA PAR olarak söz konusu görüşmelerde ele alınacak konulara ve çalışma hayatına yönelik tekliflerimizi hükümet yetkilileri, sendika temsilcileri ve kamuoyuyla paylaşıyoruz.” denildi.
“Hükümet kamu çalışanlarını bir gelir kapısı olarak görmekten vazgeçmeli”
Vergi yükünün hafifletilmesi gerektiğine dair görüşlerin sunulduğu değerlendirmede, “Öncelikle, kamu çalışanlarına yönelik önümüzdeki iki yıl için belirlenecek zam oranlarının, reel enflasyonun üzerinde olacak şekilde belirlenmesi gerekir. Bununla birlikte 2020’nin Ocak ayından itibaren geçerli olacak şekilde her yıl yüzde 5 oranında refah artış payı adı altında bir zam belirlenmelidir. Yapılabilecek en önemli ıslah, çalışanlar üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesidir. Hükümetin kamu çalışanlarını bir gelir kapısı olarak görmekten vazgeçmesi gerekir. Bunun için gelir vergisi uygulamasında verginin yüzde 10-15 aralığında sabitlenmesi çalışanları maddi anlamda rahatlatacaktır. Bunun yapılmaması durumunda ikinci altı ayda yapılacak zam artışı çalışanlara yansımayacak ve bir katkısı olmayacaktır.” ifadelerine yer verildi.
Aile yardımına dair önerilerin sunulduğu değerlendirmede, “Eşi çalışmayan kamu çalışanlarına aile yardımı yapılmasını önemsiyoruz. Eşe yönelik aile yardımının, bir ailenin aylık mutfak giderine denk bedelin en az yarısına çıkarılması; çocuğa yönelik aile yardımının ise çocuğun eğitimine ve dönemsel ihtiyaçlarına göre değişecek kalemlerde yapılması gerekir. Aynı şekilde adaletin sağlanması noktasında emekli personel de aile yardımından faydalandırılmalıdır.” denildi.
“Asgari ücretlilerin refah düzeyinin yükseltilmesi için mutlaka vergiden muaf tutulmaları gerekir”
Tekliflerin sunulduğu değerlendirmede şu önerilerde bulunuldu:
“Kamuda, genel ahlaka uygun olması şartı ile kıyafet serbestisinin kanuni güvence altına alınması elzemdir. Genel ahlaka uygunluk şartının getirilmemesi durumunda suiistimallerin ve yöneticilerin keyfi uygulamalarının önüne geçilmesi mümkün olmayacaktır.
KİT personelinin kadroya geçirilmesi toplumsal ve iktisadi adaletin bir gereği olup toplumsal bir talep haline gelmiştir. Birçok sektörde benzer statüdeki çalışanın kadroya alınması, KİT personelinin bundan muaf tutulması hakkaniyetle bağdaşmamaktadır. Asgari ücretle çalışan insanların çok zor şartlarda hayatlarını idame ettikleri bir realitedir. Asgari ücretlilerin refah düzeyinin yükseltilmesi için mutlaka vergiden muaf tutulması gerekir. Enflasyon oranının fahiş bir düzeye çıktığı günümüzde asgari ücretle çalışan işçilerin ve ailelerinin insan onuru ve haysiyetine yaraşır yaşam standartlarına kavuşturulması, devletin temel görevleri arasında olmalıdır. Birçok boyutu ile tartışmalı bir dayatma olan zorunlu BES uygulamasından vazgeçilmelidir. Sisteme geçişin çalışanların tercihine bırakılması hem uygulanabilirlik hem de sürdürülebilirlik noktasında daha makuldür.”
“EYT’lilerin yıllarca yaş haddini beklemelerini büyük bir haksızlık olarak görüyoruz”
EYT’li mağdurların her geçen gün arttığına işaret edilen değerlendirmede, “Emeklilik yaşına ilişkin mevcut düzenlemeler, toplum gerçekliğiyle bağdaşmamakta ve her geçen gün emeklilikte yaşa takılan mağdur sayısı artmaktadır. Türkiye toplumu açısından 65, çok geç bir emeklilik yaşıdır. Hizmet süresini tamamladığı halde insanların yıllarca yaş haddini beklemelerini büyük bir haksızlık olarak görüyoruz. İnsanlar ölüm döşeğine geldikten sonra emekliliğin avantajlarını yaşamalarının bir anlamı yoktur. Bu nedenle emeklilik yaşı yeniden düzenlenerek kadınların 20, erkek çalışanların ise 25 hizmet yılını tamamladıktan sonra talep etmeleri halinde emekli olabilmelerinin önü açılmalıdır.” denildi.
“Emekli keseneği salt yalın maaş üzerinden değil, bütün kalemler dahil edilerek hesaplanmalıdır”
Değerlendirmenin devamında şu tekliflerde bulunuldu: “Kamu hizmetindeki personelin sözleşmeli öğretmen, sözleşmeli personel, vekil ebe, hemşire, imam ve usta öğreticiler gibi farklı unvan ve statülerinin ortadan kaldırılarak ortak statüde buluşturulması ve mevcutların kadroya geçirilmesi elzemdir.
Çalışanlara ödenen enflasyon farkının altı aylık dilimlerden sonra değil, TÜFE'nin maaşlara yapılan oransal artışların üzerine çıktığı aydan itibaren ödenmesi, mevcut ekonomik koşullar değerlendirildiğinde daha sağlıklı olacaktır.
Kamu personelinin maaşını oluşturan bütün kalemlerin (ek ödeme, döner sermaye, ek ders, fazla mesai, ikramiye gibi) mutlaka emekli keseneğine dahil edilmesi gerekir. Zira mevcut uygulama çalışanlar açısından büyük bir hak kaybına neden olmaktadır. Emekli keseneği salt yalın maaş üzerinden değil, bütün kalemler dahil edilerek hesaplanmalıdır.”
“Aile, toplumun sığınağı ve dayanağıdır.” denilen değerlendirmede, “Bu anlamda aile bütünlüğünün sağlanması, sağlıklı toplum kriterlerini yakalamak açısından çok önemlidir. Çalışanların aile birliğinin sağlanması, çocukların sağlıklı bir şekilde büyümesi, eş durumundan ötürü yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi ve aile kurumunun muhafazası açısından da büyük bir destek olacaktır. Böyle bir düzenleme, aile huzuruna olumlu tesir edecek, ayrı şehirlerde çalışan eşler arasındaki mesafenin oluşturduğu sorunları bitirecektir.” ifadelerine yer verildi.
“Mülakat; ehliyet ve liyakat kurumlarına çok büyük darbeler vurmakta”
Atama ve görevde yükselmelerde sözlü sınav uygulamasının kaldırılması çağrısında bulunulan değerlendirmede, “Mülakat; ehliyet ve liyakat kurumlarına çok büyük darbeler vurmakta ve keyfiyetin önünü açmaktadır. Dolayısıyla atama ve görevde yükselmelerde sözlü sınav uygulamasının kaldırılması, kamu kurumlarındaki iltimas ve kayırmacılık gibi pek çok sorunu çözüme kavuşturacaktır. Bu anlamda sözlü sınav uygulamasının tamamıyla kaldırılarak tüm sınavların ÖSYM tarafından şeffaf bir şekilde, net esas ve usullerle yapılmasının önünün açılması gerekmektedir.” denildi.
Değerlendirmede şöyle devam edildi: “Doğum nedeniyle ücretsiz izne ayrılan kamu görevlilerinin sosyal güvenlik primlerinin kurumları tarafından yatırılmasına devam edilmelidir. Söz konusu personelin, çocuk sütten kesileceği iki yıllık döneme kadar zorunlu ücretli izine ayrılması ve bu süreçte maaşlarının 3/5’inin ödenmesinin önü açılmalıdır. Yine, sonraki iki yıl boyunca da memurlara izne ayrılma hakkı tanınmalı ve bu sürede de primleri kurumları tarafından yatırılmalıdır.
Memur ve işçiler arasında yıllık izinleri konusunda farklılıklar bulunmaktadır. İşçilerde tatil günleri yıllık izin içerisinde sayılmamakta, memurlar açısından ise tatil günleri de yıllık izne dâhil olmaktadır. Buna göre, yıllık izin süresi, hizmeti bir yıldan 10 yıla kadar olanlar için 20 gün, hizmeti 10 yıldan fazla olanlar içinse 30 gündür. Zorunlu hallerde bu sürelere gidiş ve dönüş için en çok 2’şer gün eklenebilmektedir. Memurların da iş günü esasına göre yıllık izin kullanmaları yönünde düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.”
“Faizsiz ev kredisi alma imkânı getirilmelidir””
Son olarak “Kredi sicili temiz olan memurlara, maaşlarından ölçülü bir kesinti yapılmak suretiyle faizsiz ev kredisi alma imkânı getirilmelidir.” teklifleri sunuldu.
İLKHA