HÜDA PAR Genel Merkezi, yaptığı yazılı açıklamayla iç ve dış gündemin öne çıkan konularını değerlendirdi.
Uluslararası sözleşmeler, kamuoyunda iyice tartışıldıktan ve tüm muğlaklıklar giderildikten sonra oylanmalı
Açıklamada, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 2015 yılında imzaya açılan Paris İklim Anlaşmasının, Türkiye tarafından geçtiğimiz günlerde onaylanarak yürürlüğe konulduğu hatırlatıldı.
Dünyada yaşanan olumsuz iklim değişikliklerine neden olan karbon salınımını ve sera gazının olumsuz etkilerini azaltmayı amaçlayan antlaşmanın, ne getirip ne götüreceğinin çok bilinmediği belirtilen açıklamada, "Paris İklim Anlaşması ile sanayi, tarım ve hayvancılık sektörlerine getirilen kriterler, imza atan ülkelerin ekonomilerinin kontrol edilmesi, tek tipleştirme ve bağımlı hale getirme gibi olumsuzluklar içermektedir. Öte taraftan bütün tarım ve hayvan ürünlerinin genetiği, her türlü müdahaleye açık hale gelecektir. Bu durumda bağımsız ekonomilerin oluşması daha da zorlaşacak ve küresel kartelcilik büsbütün egemen olacaktır. Anlaşmanın olumsuzlukları zaman içinde belki daha iyi görülebilecektir. Bu tür uluslararası anlaşmalar, ülke bağımsızlığını biraz daha sınırlandırma anlamı taşıdığı için daha temkinli olunmalı ve ülke menfaatleri doğrultusunda hareket edilmelidir. İstanbul Sözleşmesindeki yanlışa düşmemek için bu tür uluslararası sözleşmeler, kamuoyunda iyice tartışıldıktan ve mahiyeti konusundaki tüm muğlaklıklar giderildikten sonra mecliste oylanması yolu tercih edilmelidir." denildi.
"Toplumun ıslahı ve huzuru için hükümet ve yerel yönetimler gereken çalışmaları yapmalı"
Toplumsal yozlaşma ve ahlaksızlığın maalesef had safhaya ulaştığı ifade edilen açıklamada, iğrenç gayrimeşru ilişkilerin, gündüz kuşağı programlarında saatlerce detaylı bir şekilde ele alınarak toplumun tümüne yaygınlaştırılmak ve normalleştirilmek istendiği belirtildi.
Açıklamada, "Edep ve ahlaktan yoksun bu programlar son dönemlerde birçok TV kanalında yayınlanarak aile kurumu çökertilmeye çalışılmaktadır. Ailelerin en özel ve en mahrem meselelerinin saatlerce ekranlarda işlenmesi, reyting uğruna en mukaddes değerlerimizin çiğnenmesi demektir. Mahkemeler dahi bu tür olaylarla ilgili yargılamalarda gizlilik kararı vererek aile mahremiyetini koruma altına alırken televizyonların insanları bu şekilde alenen yargılayıp mahkum ve afişe etmesi kabul edilmesi mümkün olmayan çok tehlikeli bir ahlaksızlıktır." ifadelerine yer verildi.
Açıklamada şunlar kaydedildi:
Dindar nesil söylemi ile yola çıkan hükümetin, yerel yönetimler ve kendilerine yakın TV kanalları ile gençliği ve toplumu ifsad sürecine alet olması ibretliktir. Toplumun genel ahlakına sistematik bir saldırı yapılmaktadır. Hükümet, televizyon kanalları ve yerel yönetimler üzerinden yürütülen bu ahlak dışı programları ivedilikle durdurmalıdır. RTÜK’ün yayıncılık anlayışı sorunludur. Bu anlayış ile toplumun genel ahlakının korunması mümkün değildir. Bu tür yayınlar derhal durdurulmalı, bununla birlikte toplumun ıslahı ve huzuru için hükümet ve yerel yönetimler gereken çalışmaları yapmalı, toplumun ahlakını bozacak ifsad edici organizasyonlardan vazgeçilmelidir.
"Hane halkının gelir gider dengesi iyice bozuldu"
İktidar ve muhalefetin, önümüzdeki seçimlere odaklanıp karşılıklı polemiklerle zaman harcarken ekonominin giderek daha da kötüleştiği ifade edilen açıklamada, döviz kurundaki artışın yeni rekorlar kırdığı belirtildi.
"İhtiyaç duyulan her ürünün tedarik ve maliyet açısından bir şekilde dövizle ilişkili olması, durmak bilmeyen fiyat artışlarının önemli bir nedenidir." tespitinde bulunulan açıklamada, "Özel sektördeki zam furyası tartışmaların odağındayken peş peşe gelen kamu zamları da özel sektör zamlarını aratmıyor. Elektrik, doğalgaz, akaryakıt, köprü ve otoyol geçişleri, tren ve posta hizmetlerine yapılan son astronomik zamlar, büyük bir ekonomik kriz yaşadığımızı göstermektedir. Yıllık bazda yapılan zamlar, açıklanan yıllık enflasyon oranlarının çok çok üzerindedir. Durdurulamayan zamlarla her gün biraz daha artan geçim sıkıntısı, işsizlik ve ekonomik durgunluk, Türkiye’nin en büyük güncel sorunu haline gelmiştir. Hane halkının gelir gider dengesi iyice bozulmuş, temel tüketim maddelerine erişim oldukça zorlaşmıştır." değerlendirmesinde bulunuldu.
Aşırı kur artışlarının, TL’yi üçüncü dünya ülkelerinin para birimleri seviyesine indirdiği hatırlatılan açıklamada, "Ekonomi bürokrasisinde yaşanan istifa ve görevden almalar, bu konuda hükümet ile ekonomi bürokrasisi arasındaki fikir ayrılıklarını gün yüzüne çıkarırken bu durum piyasaya güvensizlik olarak yansımakta ve ekonomiye daha fazla zarar vermektedir. Ekonomideki bu kötü gidişata artık son verilmelidir. Kalıcı ekonomik rahatlama için üretim ve katma değeri yüksek yatırımlar ile istihdam artırılmalıdır." denildi.
"Irak halkı tüm unsurlarıyla huzur ve güvenliğe kavuşmalıdır"
Kardeş ve komşu ülke Irak’ta 329 sandalyeli Temsilciler Meclisi üyelerinin belirlenmesi için erken genel seçimlerin yapıldığına işaret edilen açıklamada, katılım oranının düşük olmasına rağmen seçim sürecinde ciddi manada olayların yaşanmadığı ve ülke genelinde seçimlerin sükûnetle geçtiği; bunun Irak adına olumlu ve sevindirici olduğu belirtildi. Açıklamada, seçim sonuçlarının bütün Irak halkına ve bölgeye hayırlı olması temennisinde bulunuldu.
Açıklamada, "Yarım asırdır diktatörlük ve ardından gelen işgalle zor günler yaşamış olan Irak halkının huzur ve istikrara ihtiyacı vardır. Ülkedeki etnik, mezhebi ve fikri ayrılıklar bir zenginlik olarak görülmeli ve Irak halkı tüm unsurlarıyla huzur ve güvenliğe kavuşmalıdır. Seçim sonuçlarının Irak’ın sorunlarının çözümüne, ülkede istikrar, birlik ve huzurun inşasına vesile olmasını temenni ediyoruz." ifadelerine yer verildi.
"Lübnan’ın yakın tarihinden dersler çıkarılmalı"
Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta yedi kişinin ölümüyle sonuçlanan üzücü olaylar yaşandığının hatırlatıldığı açıklamada, meşru ve barışçıl protesto haklarını kullanan halkın üzerine ateş açılması şiddetle kınandı.
Olaylarda vefat edenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ve Lübnan halkına taziyelerin sunulduğu açıklamada, "Beyrut limanında 4 Ağustos 2020’de 200 kişinin ölümü ve yüzlerce kişinin yaralanmasına neden olan patlama, zaten birkaç yıldır devam eden ekonomik ve siyasi istikrarsızlığı daha da derinleştirdi. Yakıt, elektrik ve birçok zaruri ihtiyaç karşılanamayacak durumdadır. Bölgenin istikrarsızlığından nemalanan dış güçlere fırsat verilmemesi, güven ve istikrarın yeniden tesis edilebilmesi için güçlü bir birlik ve beraberliğe ihtiyacı vardır. Taraflar, Lübnan’ın yakın tarihinden dersler çıkarmalı, barış ve huzurun tesis edilebilmesi için üzerlerine düşen sorumlulukları mutlaka yerine getirmelidirler." çağrısında bulunuldu.
"Afganistan hükümeti oynanan oyunun farkına varmalı ve toparlanma sürecini soğukkanlılıkla sürdürmeli"
20 yıllık işgalden sonra toparlanma sürecine giren Afganistan’da ülkeyi terk etmek zorunda kalan dış güçlerin planlarına hizmet eden saldırıların, ülkeyi kan gölüne çevirdiği belirtilen açıklamada, huzur ve sükûneti bozmak, mezhebî gerilimi tırmandırmak ve mevcut yönetimi işlevsiz hale getirmek için yapılan saldırılar lanetlendi.
"Afganistan hükümeti ülke toprakları üzerinde oynanan oyunun farkına varmalı ve toparlanma sürecini soğukkanlılıkla sürdürmelidir. Fitne ortamının oluşmasına izin vermemeli ve bu hassas dönemde Afgan halkının bütün tarafları ile işbirliği ve diyalogu güçlendirmelidir." görüşüne yer verilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Afganistan’da şiddetin yanı sıra yoksulluk da büyük bir insani krize dönüşmüştür. Ülkede yüzlerce çocuğun yetersiz beslenme nedeniyle ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğu açıklanmıştır. Afganistan hükümeti ülkedeki ekonomik sorunların aşılması için bölge ülkeleriyle iş birliği yapmalı, kriz ve şiddet ortamını sona erdirecek politikalara odaklanmalıdır. Afganistan’da gerçekleşen saldırıların aynı zamanda ekonomik istikrarı ve yatırımı da önleme amaçlı olduğu göz ardı edilmemelidir."