HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Şehzade Demir, yaptığı açıklamada; gıda güvenliği, Rusya-Ukrayna gerilimi ve Fransa’da İslam karşıtlığı gibi dış gündemin öne çıkan konularını değerlendirdi.
Ukrayna-Rusya arasındaki gerilim üzerinden Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin önemine de vurgu yapan Demir, “Türkiye bu noktada, her iki emperyalist gücün de çıkarlarına hizmet etmemeli, bölgeyi çıkarları doğrultusunda savaş sahasına çevirenlere karşı duruş sergileyerek uluslararası hukuktan doğan haklarından taviz vermemelidir” çağrısında bulundu.
Gıda güvenliği
Gıda güvenliğinin ülkeleri gıda milliyetçiliğine ittiğini söyleyen Demir, “Dünyada ve Türkiye’de salgın süreci ile beraber sağlık ve gıda sektörleri en kritik alanlar olarak temayüz etmiştir. Dünyada sağlık, enerji, gıda ve su, adeta ülkelerin milli güvenlik konuları haline gelecek şekilde büyük önem kazanmıştır. Bu nedenle ülkeler, bu ürünlerde kendine yeterlilik için çeşitli stratejiler geliştirmektedirler. Özellikle gıda güvenliği, ülkeleri gıda milliyetçiliğine itmiş; gıda tedarik zinciri, gümrükler, kotalar ve ihracat vergileri konularına yeni düzenlemeler getirildiği için gıda ürünlerinin fiyatları son 10 ay boyunca artmıştır. Dünya gıda fiyat endeksi 2014’ten bu yana en yüksek seviyeye çıkmıştır.” dedi.
“Sözleşmeli tarım modeli bütün ürünlere ve ülkenin tamamına yaygınlaştırılmalıdır”
Türkiye’nin tarım politikasını güncellemesi gerektiğini sözlerine ekleyen Demir, “Özellikle düşük gelirli vatandaşların temel gıda ürünlerine ulaşabilmeleri ve satın alma gücüne erişmeleri sağlanmalıdır. Yeme ve içme yerlerinin plansız bir şekilde kapatılması, bazı gıda ürünlerinde talebin azalmasına, en çok tüketilen patates ve soğan gibi ürünlerin üreticilerin elinde kalmasına neden olmuştur. Bu durum üreticileri tedirgin etmektedir. Bu anlamda; arz talep ilişkisinin yanı sıra sektörel dengelerin korunması da bir zorunluluktur. Mağduriyetler ile sektörel dengesizliklerin önüne geçmek için piyasaya hukuki güvence sağlayacak olan sözleşmeli tarım modeli bütün ürünlere ve ülkenin tamamına yaygınlaştırılmalıdır.” ifadelerini kullandı.
Rusya-Ukrayna gerilimi
Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan gerilimi de değerlendiren Demir, “Ukrayna'nın Donbass bölgesinde Rusya destekli güçler ve Ukrayna Silahlı Kuvvetleri arasında 2014'ten bu yana süren çatışmalar, Rusya’nın tatbikat gerekçesiyle bölgeye asker sevkiyatı yapmasıyla tehlikeli bir boyuta ulaştı. Turuncu devrim olarak adlandırılan siyasi hareketlilik ile birlikte bir türlü istikrara kavuşmayan Ukrayna, ABD ve Rusya’nın vekâlet savaşı sahasına dönüşmüştür. Sovyetler Birliğini yeniden canlandırmak isteyen Putin yönetimi, sadece Ukrayna’ya müdahil olmakla kalmayarak, Kırım ve Gürcistan üzerinde de politik ve askeri baskı unsurlarını devreye sokmaktadır. Aynı şekilde Rusya’nın gücünü kırmaya yönelik olarak bölge üzerinde ağırlığını artırmak isteyen ABD de bir başka emperyalist odak olarak Karadeniz’i dizayn etme uğraşındadır. Bu süreçte Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin önemi bir kez daha kendini göstermektedir. Türkiye bu noktada, her iki emperyalist gücün de çıkarlarına hizmet etmemeli, bölgeyi çıkarları doğrultusunda savaş sahasına çevirenlere karşı duruş sergileyerek uluslararası hukuktan doğan haklarından taviz vermemelidir.” çağrısında bulundu.
Fransa’da İslam karşıtlığı
Fransa’daki İslam karşıtlığını değerlendiren Demir, “Fransa'da Müslümanların hayatına her alanda sınırlamalar getiren tasarı, Senato’da da kabul edildi. Yasa, kamuya açık alanda başörtüsü takılması, evde çocuklara yönelik eğitim, doktor tercihi gibi alanlarda Müslümanlara ciddi kısıtlamalar getirmektedir. Tasarıya üniversitelerde öğrencilerin ibadetlerini engellemeye yönelik maddeler de eklendi. Ciddi bir Müslüman nüfusa sahip Fransa, başta kendi vatandaşları olmak üzere pek çok Müslümanın evrensel hukuktan kaynaklı haklarını ihlal ederek, inanç ve ibadet hürriyetini engellemektedir. Batı toplumunda hızla yayılan İslam düşmanlığına karşı Müslüman toplumların tepkileri caydırıcı olmaktan çok uzaktır. Nitekim son D8 toplantısının yayınlanan bildirisinde Fransa’nın bu ağır insan hakkı ihlalleri sadece kınanmıştır. Bu basit tepkiler, İslam karşıtlarına cesaret verip daha da azgınlaştırmaktadır. Bu anlamda başta Türkiye olmak üzere halkı Müslüman olan tüm devletleri, İslam düşmanlığının merkezi haline gelen Fransa’ya ekonomik, askeri ve siyasi anlamda caydırıcı yaptırımlar devreye sokmaya çağırıyoruz.” şeklinde dile getirdi.