HÜDA PAR'dan 28 Şubat postmodern darbe değerlendirmesi

28 Şubat postmodern darbesini değerlendiren HÜDA PAR, "28 Şubat sürecinin bitirilebilmesi için darbe ürünü olan 1982 Anayasası yerine tamamen yeni sivil bir anayasa yapılması bir zorunluluk ve siyaset kurumunun ertelenemez bir görevidir." denildi.

​28 Şubat 1997'de TSK'nın bazı siyasi partilerin desteğiyle gerçekleştirmiş olduğu postmodern darbenin üzerinden 24 yıl geçti.

O süreçte yaşananların yanı sıra, aradan geçen 24 yıllık zaman zarfında değişen, gelişen siyasi girişim ve çalışmalara yönelik HÜDA PAR Genel Merkezinden yapılan yazılı açıklamada, darbecilerle hesaplaşılmamış olmasının 15 Temmuz darbe girişimini doğurduğuna vurgu yapıldı.

1997’den Günümüze 28 Şubat

28 Şubat postmodern darbesinin üzerinden geçen 24 yıla rağmen, yeterince ders alınmadığı için etkilerinin halen devam etmekte olduğuna işaret edilen açıklamada, 28 Şubat darbesinin İslam’a ve Müslümanlara yönelik olduğuna dikkat çekildi.

Açıklamada, "İslam inancını ve bu inancı yaşamayı doğrudan hedefine koyan 28 Şubat zihniyeti ve Batı Çalışma Grubu, toplumu inanç üzerinden kutuplaştırmış, bununla birlikte Müslüman siyasetçilerin iktidarda olması sebebiyle de onları iktidara taşıyan toplumu cezalandırmıştır. Tolumun yüzde 99’unun Müslüman olduğu bir ülkede, asgari dini vecibeler irticai faaliyet kapsamında değerlendirilmiş; namaz kılan, eşi örtülü olan yüz binlerce insan aşırı dinci olarak fişlenmiş, kamu kurum ve kuruluşlarındaki görevlerine son verilmiştir. Genç neslin yetişmesinde önemli katkıları olan İmam Hatip Okulları ile birlikte mesleki eğitim kurumları engellemelerle, katsayı zulmü ile işlevsiz hale getirilmiş ve kapılarına kilit vurulmuştur. Özellikle tıp, hukuk, iktisat, işletme, eğitim, mühendislik gibi bölümlerde okuyan bayan öğrencilerin, başı örtülü olduğu gerekçesiyle üniversiteye alınmaması, direnen öğrencilerin derdest edilmeleri ve kara propaganda ile adeta hain olarak suçlanmaları toplumun hafızasında silinmeyecek yaralar açmıştır." denildi.

"28 Şubat’ın en ağır bedellerinden biri de brifingli ve talimatlı yargının gadrine uğrayan bir nesil olmuştur"

28 Şubat’ta yaşanan insan hakları ihlallerine de değinilen açıklamada, "28 Şubat’ın en ağır bedellerinden biri de brifingli ve talimatlı yargının gadrine uğrayan bir nesil olmuştur. Adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi ve evrensel ceza hukuku kurallarının ihlal edildiği, uzun gözaltılar, ağır işkenceler, müdafisiz yargılanma gibi uygulamalarla pek çok Müslüman şahsiyetin on yıllar boyunca cezaevlerine terk edildiği bir süreç yaşanmıştır. Yani aslında bu süreç, sol-seküler anlayışların önünün açıldığı, dindar kesimlerin ise yok edilmesi girişimidir. Bu anlamda küresel emperyalist sistem ile uyumlu sol-seküler laik bir anlayışa sahip olan yapılanmalar birer vesayet kurumuna dönüştürülmüştür." ifadelerine yer verildi.

"28 Şubat sürecinin failleri ve devam edegelen zihniyetiyle tam olarak bir hesaplaşma gerçekleşmemiştir"

Darbecilerle hesaplaşılmamış olmasının 15 Temmuz darbe girişiminin de sonucu olduğuna vurgu yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

Açıktır ki, 28 Şubat sürecinin failleri ve devam edegelen zihniyetiyle tam olarak bir hesaplaşma gerçekleşmemiştir. Oluşan mağduriyetler önemli ölçüde mevcudiyetini korumaktadır. Darbenin yeteri kadar soruşturulmaması ve suçluların hak ettiği cezaları almamaları, darbe heveslilerini cesaretlendirmiş, 15 Temmuz menfur girişim de bunun sonucu olmuştur. 28 Şubat’ın bin yıl süreceğine olan inanç, sahiplerince zihniyete biçilen ömre işaret etmektedir. Bu zihniyet, siyasi iktidar fark etmeksizin ilk hedef olarak laiklik ilkesine zararlı gördüğü yapıları almakta ve silahlı örgütlerden daha tehlikeli bir düşman olarak tanımlamaktadır. Bu algı, din anlayışını sistemin izin verdiği 'Ahlak ile ilgili' bir alana sıkıştırmaktadır.

"Devletin, varlığını borçlu olduğu millete karşı dayatmacı anlayışı kabul edilemez"

28 Şubat kalıntılarının halen devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada, "Devletin, varlığını borçlu olduğu millete karşı dayatmacı anlayışı kabul edilemez. 28 Şubat sürecinin uygulamalarının günümüzde tekrar sahnelenmesinin önüne geçmek için herkes hukuki ve siyasi mücadele vermelidir. Sabah baskınları ve dolayısıyla mahremiyet ihlalleri, kolluğun suiistimal iddiaları, şiddete ve yasadışı faaliyetlere bulaşmayan bazı İslami yapıların mensuplarına yönelik operasyonlar ile ifade özgürlükleri kapsamında kalan beyanların terör örgütü üyeliğine karine sayılması, 28 Şubat zihniyet ve uygulamalarının sistem tarafından devam ettirildiği noktasında endişeye sevk etmektedir." denildi.

"1982 Anayasası yerine tamamen yeni sivil bir anayasa yapılması bir zorunluluk ve siyaset kurumunun ertelenemez bir görevidir"

Son olarak 1982 Anayasasına da değinilen açıklamada, "Topluma büyük mağduriyetler yaşatan bu sürecin bitirilebilmesi için darbe ürünü olan ve kendinden sonra da darbelere meşruiyet zemini oluşturmaya elverişli 1982 Anayasası yerine, tamamen yeni sivil bir anayasa yapılması bir zorunluluk ve siyaset kurumunun ertelenemez bir görevidir. Ayrıca 28 Şubat döneminde BÇG ve FETÖ tarafından oluşturulan devlet hafızası temizlenmeli, o ağır şartlarda yapılan tehdit/düşman tanımlaması mutlaka değiştirilmelidir. Bu manipülatif kirli hafızaya dayanılarak yapılan güvenlik soruşturmaları ile mülakatlar kaldırılmalı ve şimdiye kadar oluşan mağduriyetler ivedilikle giderilmelidir." ifadelerine yer verildi.


İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri

Gündemimizdeki asıl kriz ekonomik değil, ahlak krizidir
HÜDA PAR: Devlet, kumarı teşvik etmekten vazgeçmeli!
Yapıcıoğlu’ndan HÜDA PAR’ın 12’nci yıl dönümüne ilişkin mesaj
Emiroğlu: "Koltuk davası değil, kulluk davası için yola çıktık"
Kalp krizi geçirme olasılığı sabahları daha yüksek oluyor!