HÜDA PAR Genel Merkezi; vatandaşların tasfiye edilen şirketlerden alacakları, hayat Pahalılığı, zamlar ve enflasyon, Best Model Of Turkey rezaleti, 5. yıldönümünde 15 Temmuz darbe girişimi, Astana görüşmeleri ve Suriye ile Hindistan ve Avusturya’da İslam düşmanlığı gibi iç ve dış gündemin öne çıkan konularına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
Açıklamada feshedilen 21 tasarruf finansman şirketinin ardından on binlerce vatandaş ile bu şirketlerde çalışan binlerce personelin mağdur olmaması için gerekli tedbirlerin mutlaka alınması gerektiği vurgulandı.
Temel gıdaya makul fiyatlarla ulaşmanın, temel insan haklarından olduğu ifade edilen açıklamada, bunu temin etmenin devletin asli görevleri arasında olduğu vurgulandı.
Kamu işçileri ve memurların enflasyona ezdirilmemesi gerektiğine dikkat çekilen açıklamada, özellikle düşük ücret alanların durumuna özel önem verilmesi ve ekonomik sıkıntıları göz önüne alınarak makul bir düzeltmeye gidilmesi istendi.
İstanbul’da bir otelde düzenlenen “Best of model Turkey” yarışmasına büyük tepki gösterilen açıklamada,"İnsanı metalaştıran bu iğrençlikler karanlık mahfillerde üretilen ifsad projelerinin bir ayağıdır." ifadesinin altı çizildi.
Açıklamada, 15 Temmuz darbe girişminin 5'inci yıldönümünde darbenin aktörü FETÖ’nün dünden bugüne neden olduğu olumsuzlukların giderilmesi için hâlâ bir adım atılmağı ifade edildi.
İslam coğrafyasının önemli bir parçası olan Suriye'de savaşın sonlanması, sulhun ikame edilmesi için başta Türkiye ve İran olmak üzere bölge ülkeleri daha fazla gayret göstermesi gerektiği kaydedilen açıklamada Hindistan ve Avusturya’da İslam düşmanlığına karşı, "İslam ülkelerinin, yükselen İslam düşmanlığına karşı caydırıcı bir adım atmaması halinde savunmasız Müslüman azınlıklara yönelik baskılar artarak devam edecektir." ifadelerine dikkat çekildi.
HÜDA PAR'ın iç ve dış gündeme ilişkin değerlendirmesi şöyle:
Vatandaşların tasfiye edilen şirketlerden alacakları
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından intibak süreçlerini uygun şekilde tamamlayamayan 21 tasarruf finansman şirketinin feshine karar verildi. Vatandaşların mağdur olmaması için şartları yerine getirmeyen şirketler hakkında tasfiye yoluna gidilmesi yerinde bir uygulamadır. Ancak tasarruf finansman kuruluşlarını tercih eden on binlerce vatandaş ile bu şirketlerde çalışan binlerce personelin mağdur olmaması için de gerekli tedbirler mutlaka alınmalıdır.
Bir gecede kepenkleri kapatılan 21 kuruluşun topladığı paraların akıbeti belirsizliğini korurken vatandaşlar, yılların birikimlerini kaptırmış olmanın endişesini taşımaktadır. BDDK, söz konusu şirketlere atadığı tasfiye komisyonu aracılığıyla vatandaşlardan toplanan paralarla ilgili verileri paylaşmalı, süreci şeffaf bir şekilde yürütmeli ve geri ödeme planını bir an önce açıklamalıdır.
Halkın sofrasını tehdit eden bu durumun mutlaka önüne geçilmelidir
Açıklanan üretici ve tüketici enflasyon rakamları hedeflerin üzerinde gerçekleşti. Normal şartlarda yaz aylarında düşüşe geçen enflasyon Haziran ayında yüzde 17’yi aştı. Başarısız ekonomi yönetiminin bu memlekete verdiği zarar her geçen gün katlanmaktadır. Hayat pahalılığı, dar gelirlinin kaldırabileceği sınırı çoktan aştı. Öte taraftan gözden kaçan asıl konu, üretici enflasyonunun yüzde 43’ü bulmasıdır. Üreticiler, bu yüksek enflasyon ile işletmeleri açık tutabilmek için fiyatları artırmak zorunda kalacak, zamlar gelmeye devam edecektir. Aksi halde üretimi durdurmak zorunda kalacaklardır. Üreticilerin, üretim kabiliyetlerini yitirmesi her sektöre ve dolayısıyla her vatandaşa çok pahalıya mal olacaktır.
Konut maliyetleri, fiyatları ve kiraları ile araç fiyatları enflasyon oranının çok üzerinde artmıştır. Ne üretici için ne de tüketici için sürdürülebilir olmayan bu duruma acil çözümler üretilmelidir. Temel gıdaya makul fiyatlarla ulaşmak, temel insan haklarındandır. Bunu temin etmek devletin asli görevleri arasındadır. Halkın sofrasını tehdit eden bu durumun mutlaka önüne geçilmelidir.
Kamu işçileri ve memurlar enflasyona ezdirilmemelidir
Kamu işçilerini kapsayan toplu sözleşme süreci devam ederken memurlar için toplu sözleşme süreci de önümüzdeki günlerde başlayacaktır. İşçi ve memurları kapsayan toplu sözleşme görüşmeleri genellikle anlaşmazlıkla sonuçlanmaktadır. Salgın sürecinin neden olduğu ağır ekonomik şartlar, yükselen döviz; başta gıda olmak üzere temel tüketim maddelerine aşırı fiyat artışları şeklinde yansımaktadır. Bu ağır süreç, en çok sabit gelirli olan bu kesimi zor durumda bırakmıştır. Bugüne kadar kamu çalışanlarının aylıkları çoğunlukla açlık ile yoksulluk sınırları arasında kalmıştır.
İşçi ve memur temsilcileri, eriyen ücretler karşısında alım gücünün düşmesine karşın özellikle en düşük maaş alanlara ekstra zam konusunda ısrarcıdır. Bununla beraber artan enflasyon karşısında alım gücünün düşmesi nedeniyle hem geride kalan dönemin telafisi hem de özellikle gıda enflasyonunun altında kalmayacak bir oranda zam yapılması elzemdir. Hükümet, görüşme masasına kamu çalışanlarını tatmin edecek tekliflerle oturmalıdır. Özellikle düşük ücret alanların durumuna özel önem verilmeli ve ekonomik sıkıntıları göz önüne alınarak makul bir düzeltmeye gidilmelidir.
Karanlık mahfillerde üretilen ifsad projelerinin bir ayağı: Best Model Of Turkey
İstanbul’da bir otelde düzenlenen “Best of model Turkey” yarışmasında ortaya konulan kepazelik kabul edilebilir değildir. Bilgi ve teknoloji çağında proje üretmek için çaba sarf etmeye yönlendirilmesi gereken gençlerimiz, bedenlerini teşhir ederek kolay yoldan meşhur olmaya özendirilmektedir. İnsanı metalaştıran bu iğrençlikler karanlık mahfillerde üretilen ifsad projelerinin bir ayağıdır.
Müslüman bir toplumda bu türden organizasyonların yapılması tüm değerlerimizi hiçe sayan bir anlayışın göstergesidir. Bir toplumun gelişmişlik düzeyinin kriterleri inanç, hayâ ve terbiye bütünlüğü içinde fen, sanat ve icad olmalıdır. Çağımızda ilerlemenin yolu ahlaksızlığı ve çıplaklığı yaymakla değil, ahlaki değerlere sahip çıkarak toplumun değerleri ile uyuşan dindar nesilleri yetiştirmekle olur. Bu konuda iktidara büyük sorumluluk düşmektedir. Genç nesilleri ifsad eden bu tür organizasyonlara karşı daha duyarlı olunmalı, gençlerin maddi ve manevi gelişimleri için özel programlar geliştirilmeli hem kendilerine hem de topluma faydalı bireyler olarak yetişmelerini sağlamaya dönük adımlar atılmalıdır.
5'inci yıldönümünde 15 Temmuz darbe girişimi ve devam eden mağduriyetler
Memleketi, emperyalizm adına teslim alma girişimi olan 15 Temmuz kalkışması, 5'inci yılını geride bıraktı. Halkın darbeciler karşısında ortaya koyduğu tavır, destansı bir direniş olarak tarih sayfalarındaki yerini almıştır. Bu direniş, emperyalist Batı’nın uzun yıllara dayanan emellerini dumura uğratmış, Müslüman halk kendi ülkesinde bir devrim yapmıştır. Bu devrimin çalınmasına izin verilmemeli, halkı darbecilere karşı bir araya getiren ortak değerler unutulmamalıdır. Geçmişten bu yana süregelen darbe geleneğinin bitmesi için istisnasız bütün darbecilerin hak ettiği cezayı alması elzemdir.
Darbenin aktörü FETÖ’nün dünden bugüne neden olduğu olumsuzlukların giderilmesi için hâlâ bir adım atılmamış olması düşündürücüdür. Bir yandan darbeci hainler ile hukuk içerisinde mücadele edilirken diğer taraftan darbecilerin yaptığı haksızlık ve hukuksuzlukların neden olduğu mağduriyetler giderilmelidir. Yıllarca kolluk ile yargıyı kendi emelleri doğrultusunda kullanan bu anlayışın oluşturduğu kirli hafıza da ortadan kaldırılmalıdır. FETÖ’ye karşı devam eden süreçte, hukuk ve adalet çizgisi korunmalı, ibadet, ticaret ve ihanet tabakaları birbirine karıştırılmamalıdır. FETÖ borsası adı altında hem siyaset hem bürokrasi makamlarının yargıyı etki altına alma iddiaları titizlikle araştırılmalıdır. Suç işlememiş ve ihanet tabakasına dâhil olmamış kimselere suçlu muamelesi yapılmamalıdır. Bu anlamda atılacak tüm adımlar hukuk devleti ilkesi ve adalet çerçevesinde atılmalıdır. Bu vesile ile emperyalizm adına namluları millete çevirip 251 insanımızı katleden darbecileri ve destekçilerini bir kez daha lanetliyoruz. Allah, milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın.
Astana görüşmeleri ve Suriye
Astana görüşmelerinin 16'ncısı 7-8 Temmuz tarihlerinde Kazakistan’ın başkenti Nursultan'da yapıldı. Görüşmelerde ilk defa Türkiye ile Suriye rejimi aynı masada bir araya geldi. İki gün süren heyetler arası görüşmelerde önemli konularda mutabık kalındı.
İdlib için sükûnet vurgusu, Anayasa Yazım Komisyonu’nun 6'ncı turunun erken bir tarihte Cenevre'de gerçekleştirilme isteği; ayrımcılık ve önkoşullar olmaksızın ülke genelinde tüm Suriyelilere insani yardımın artırılması çağrısı yerinde kararlar oldu. Yine yerinden edilenlere geri dönüş kolaylığı sağlanması, esirlerin ve cenazelerin takası, kayıp kişilerin akıbetinin tespiti gibi mutabık kalınan konular Suriye'nin geleceği için önemli gelişmelerdi.
Üzerinde mutabık kalınan konular hakkında zaman kaybetmeden somut adımlar atılmalıdır. Bundan sonraki süreçte mutabakat metni pratiğe geçirilmeli ve tüm taraflar Suriye’de yaraların sarılması için çalışmalıdır. İslam coğrafyasının önemli bir parçası olan Suriye'de savaşın sonlanması, sulhun ikame edilmesi için başta Türkiye ve İran olmak üzere bölge ülkeleri daha fazla gayret göstermelidir. Çünkü Suriye'de sürecek kaos, bu ülkeleri de olumsuz etkilemeye devam edecektir.
Hindistan ve Avusturya’da İslam düşmanlığı!
Faşist yönetimlerin göreve gelmesiyle yaygınlaşan İslam düşmanlığı endişe verici bir boyuta ulaşmıştır. Son olarak Avusturya’da Müslümanların hayatını ve dini faaliyetlerini zorlaştıracak yasa tasarısının kabul edilmesi, Hindistan’da ise iktidardaki BJP parti sözcüsünün; "Müslümanların boğazını kesin, camilerini yıkın" şeklindeki çağrısı İslam düşmanlığının devlet politikası haline geldiğini ortaya koymaktadır. Birçok ülkede faaliyetleri engellenen Müslümanlar, ırkçı ve İslam düşmanı rejimler tarafından hedef haline getirilmektedir.
İslam ülkelerinin yöneticilerinin ve uluslararası kuruluşların baskı ve şiddet sarmalında dini değerlerini muhafaza etmeye çalışan Müslümanlara karşı duyarsızlığı kabul edilemez. İnançları sebebiyle hak ihlallerine uğrayan, zorbalıklara ve hatta katliamlara maruz kalan Müslümanlar için ivedilikle harekete geçilmelidir. Özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı, dünyadaki tüm Müslümanların haklarını muhafaza edecek bir misyon üstlenmelidir. İslam ve Müslüman düşmanlığını devlet politikası haline getiren ırkçı rejimlere karşı caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır. İslam ülkelerinin, yükselen İslam düşmanlığına karşı caydırıcı bir adım atmaması halinde savunmasız Müslüman azınlıklara yönelik baskılar artarak devam edecektir."