HABER MRK - Mısır'daki katliamdan Tunus'taki suikastlara, Suriye meselesinden Rusya'nın Guantanamosu Vladikavkaz'a, Diyanet'in özerkleşmesi tartışmalarından kılık kıyafet yönetmenliği ve başörtüsü yasağına kadar birçok konuyu değerlendiren Hür Dava Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, hükümetin reform paketini desteklediklerini ancak bunların geçmişteki gibi lafta kalmaması gerektiğine dikkat çekti.
Mısır'da katliam
Askeri darbe ve atadığı kukla yönetime karşı Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye destek vermek ve devrime sahip çıkmak amacıyla halkın haftalardır meydanlarda sabırla direndiğini hatırlatan Yavuz, darbecilerin, şiddet yanlısı grupları tahrik edercesine yaptığı meydanlara inme çağrısının halkta karşılık bulmaması üzerine kadın, erkek, yaşlı genç demeden yüzlerce sivil insanın katledildiğini belirtti.
Yüzlerce insanın katledildiği ve binlercesinin de yaralandığı katliamda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyen Yavuz, "Bu katliamı gerçekleştiren darbecileri kınıyor ve tel'in ediyoruz. Mısırlı kardeşlerimizin direnişini yürekten destekliyor ve acılarını paylaşıyoruz. Rabbimizden, sabır ve sebatla ortaya konulan meşru ve haklı direnişin, ödenen bedellerle birlikte zaferle sonuçlanmasını diliyoruz" dedi.
ABD, Avrupa Birliği, Siyonistler ve bir kısım Arap ülkelerinin gizli-açık desteğiyle yapılan darbeye karşı, sadece sınırlı sayıda birkaç ülkenin onurlu ve ilkeli bir duruş sergilediğine işaret eden Mehmet Yavuz, "İlk günlerde Mısır'daki darbecilere karşı doğru bir tavır takınan Türkiye'nin katliam öncesinde, hükümet yetkililerinin sürecin normale dönmesi, seçimlerin bir an önce yapılması talebi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Mısır milli günü gerekçesiyle darbecilerin atadığı gayrimeşru mevkidaşına tebrik mesajı göndermesi gibi, darbeyi ve darbecileri meşrulaştıran yanlış tutum ve davranışlarını bugünden sonra düzeltmelerini bekliyoruz" diye konuştu.
Tunus'taki suikastlar
Tunus'ta muhalif politikacı Şükri Belaid'in öldürülmesinden sonra Halk Koalisyonu Genel Koordinatörü ve Tunus Kurucu Meclisi Başkan Yardımcısı Muhammed Brahmi'nin de öldürüldüğünü hatırlatan Yavuz, Arap devrimlerine hazırlıksız yakalanan Siyonist ve emperyalist güçlerin halkların kendi iradeleri ile yönetecekleri ülkelerin yönetimlerini ellerinden almak için süreç içinde çok farklı plan ve projeleri devreye soktuklarının bir göstergesi olduğunu ifade etti.
Suriye meselesi
Suriye'nin, büyük ölçekte emperyalist güçlerin savaş arenasına dönüşmesi bir yana, muhalif güçlerin birbirleri ile alan kapma savaşına girmesinin İslam ümmeti açısından tam bir fitne kazanına dönüştüğüne değinen Yavuz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Savaşın başlamasıyla birlikte, mazlum ve Mustazaf Suriye halkı büyük bir yıkım yaşamış, Suriye, milyonlara varan mülteci, yüz binlerle ifade edilen ölü ve yaralı, harap olmuş şehirler, insanlığın, tarihin ve İslami değerlerin yok edildiği tam anlamıyla bir trajediye sahne olmuştur. Son olarak büyük İslam Kahramanı Halid bin Velid'in türbesinin yapılan saldırılar sonucunda tamamen yıkılması da bunun hüzün veren sonuçlarındandır. Suriye konusunda kısır bir tarafgirlik yanlışına düşmeden; Arap, Kürd, Müslüman, gayrimüslim bir bütün olarak Suriye halkının haklı taleplerinin yanında yer almanın, ilkesel ve vicdani bir sorumluluğun gereği olduğuna inanıyoruz. Temelde Suriye'nin bütünlüğünden yana olmakla birlikte, milli veya mezhebi farklılıklar sebebiyle barış ve huzurun daha iyi sağlanacağı düşünülüyorsa, Suriye'de yaşayan halkların özerklik, konfederasyon, federasyon gibi talep ve tercihlerine saygı duyulmalı hatta bu konuda destekleyici rol üstlenilmelidir. Esas olanın halkların kendi tercihleri olduğu unutulmamalıdır."
PYD'nin, Baas'la olan işbirliği içeride ve dışarıda diğer gruplara karşı takındığı baskıcı ve saldırgan tavrını da eleştiren Yavuz, "Suriye Kürdistan'ındaki Kürtlerin yönetim tercihlerine, başta Türkiye olmak üzere bölge devletlerinin destek olunmasa bile en azından saygı duyması gerektiğine inanıyoruz. Kim olursa olsun bir halkın meşru ve haklı taleplerinin bir veya birkaç örgüt karşıtlığına indirgenerek yok sayılması İslami ve insani hiçbir gerekçeyle açıklanamaz" ifadelerini kullandı.
Rusya'nın Guantanamosu: Vladikavkaz
Rusya'nın Kuzey Kafkasya`da, ABD`nin Guantanamo hapishanesine benzer bir hapishanesi olduğunun ortaya çıktığını aktaran Yavuz, Emperyalistlerin doğuda da olsa batıda da olsa benzer davranışlar sergilediğinin Vladikavkaz ifşaatından sonra bir kez daha tescil edilmiş olduğunu vurguladı.
Diyanet ve vesayet
Diyanet İşleri Başkanı Görmez'ın, "Diyanet İşleri Başkanlığı hiçbir vesayete açık olmayacak şekilde idari bakımdan olmasa bile dini ve ilmi bakımdan özerk olmalı" açıklamasını olumlu ancak eksik bulduklarını ifade eden, Mehmet Yavuz, "Türkiye toplumunu ayakta tutan yegane ortak payda İslam'dır. Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra hakim zihniyetin bir ürünü olan ve dinin devlete, devletin de dine karışmaması olarak ifade edilen laiklik ilkesinin benimsenmesinden sonra, bu gerekçeyle dinin devlet işlerine karışmaması çok katı bir biçimde uygulanmasına rağmen, devletin dine daha doğrusu İslam'a ve Müslümanlara fırsat bulduğu her alanda müdahale etmesinden geri kalınmamıştır. Devlet, ibadetin nasıl yapılacağından, Türkçe ezana, kurban derilerine, hutbelere, dini eğitime, medreselerin kapatılmasına kadar hemen her konuda, İslami hayata, şekil verici ve biçimlendirici müdahalelerde bulunmaktan, hatta İslam'ı, zulümlerle dolu işleyişine meşruiyet kazandırmaya alet etmekten geri durmamıştır. Dini hayatı tekelleştirme vazifesi gören Diyanet İşleri Başkanlığı devletin İslam ve Müslümanlar üzerinde müdahale aracı olmuştur. Diyanet İşleri Başkanı'nın vesayete yönelik eleştirilerine katılmakla beraber, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yalnızca dini ve ilmi bakımdan özerkliğinin mevcut sorunları çözmeye yetmeyeceği açıktır. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, mezhep ve meşrep taassubundan uzak, daha kapsamlı, daha kuşatıcı, bütünsel bir teşkilatlanmaya gitmesi, aynı zamanda idari bakımdan da özerk olması gerekir" ifadelerini kullandı.
Kılık kıyafet serbestliği ve başörtüsü yasağı
Milli Eğitim Bakanlığı, velilerin yüzde ellisinden fazlasının onayı alınarak okul kıyafetlerinin belirlenebileceğini kararlaştırdığının altını çizen Yavuz, okullarda esas meselenin başörtüsü yasağının kaldırılması olduğuna işaret ederek, "Bu konuda sayısız talep, açıklama ve kampanyalar yürütülmesine rağmen, hükümet, kılık kıyafette ilgili tali konularla zaman harcamakta ısrar etmektedir. İnancın gereği olan başörtüsünü ilgili yönetmelikte geçen "başı açık" ibaresinin çıkarılmasıyla çözülebileceği bilinmesine rağmen bu konuda kör ve sağır rolü oynanmaya devam edilmektedir. Ancak esas olanın başörtüsü ve tesettürün yasaklanmasının sona erdirilmesi olduğunu, insani olmayan bu yasağın bir an önce kaldırılarak ülke gündeminden düşmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz" dedi.
Erbil Kürdistan Konferansı
Erbil'de düzenlenmesi planlanan Kürdistan Konferansı'na hazırlık mahiyeti taşıyan ve Irak, Türkiye, Suriye ve İran Kürdlerinin örgütlü yapılarının çoğunluğunun katılım gösterdiği Selahaddin kentindeki ön hazırlık toplantısına da değinen Yavuz, bu tür konferansları önemli bulduklarını ancak, geniş kapsamlı olarak düşünülen bu tür konferansların Kürdistan'a dair tüm renkleri içinde barındıran, çoğulcu ve katılımcı bir şekilde yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Geçmişte yapılan diğer konferanslar gibi, temsiliyet sorunu olan ve belli bir kesimin konferansa rengini vermeye çalıştığını hatırlatan Yavuz, "Ayrıca toplantı ve karar alma süreçlerinin katılımcı ve kapsayıcı olmasına özen gösterilmesi gerektiği kanaatini taşıyoruz. Konferansın verimli ve etkili sonuçlanması; kapsamının ve katılımının adil, temsiliyet düzeyinin yüksek olmasının yanında, Kürdlerin tarihsel ve duygusal olarak bağlılık gösterdiği, İslami kimliği ile de öne çıkmış şahsiyet ve ailelerin katılımının da sağlanması gerektiği düşüncesindeyiz" ifadelerine yer verdi.
Hükümetin reform paketi
Kürd sorununun çözümü ile ilgili olarak Meclise sunulması kararlaştırılan reform paketi ile birçok alanda hak ve özgürlüklerin genişletilmesinin ön görüldüğünü aktaran Yavuz, "Seçim Kanunu`nda yapılacak değişiklikle baraj altındaki partilere de hazine yardımı yapılması, "Yerleşim birimlerine Kürdçe dahil diğer dillerde isimler verilebilmesinin önünün açılması, vatandaşların devlet dairelerinde anadilde hizmet alabilmesi, anadilde propaganda yapmanın önündeki engellerin kaldırılması, Kamu kurumlarında başörtüsü ve tesettürün serbest hale getirilmesi gibi düzenlemelere yer verildiği ifade edilmektedir. Parti olarak bu düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesine taraftarız. Bu yönde adım atan hükümeti de destekliyoruz. Ancak geçmiş tecrübelerden hareketle, vaat edilen ile gerçekleşen icraatın aynı paralelde olmadığı, yansıtılan ile gerçekleşenin birbirine çok uzak kaldığı göz önüne alındığında, Hükümetin atacağı somut adımların, kamuoyuna yansıttığı ölçüde ve ağırlıkta olması, beklenti içine sokulan toplumun, geçmişte olduğu gibi tekrar hayal kırıklığına uğratılmaması için samimi olunması gerektiğini özellikle belirtmek istiyoruz" dedi.
Altınova katliamı
Son olarak 1993 yılında Muş'un Altınova beldesinde yaşanan katliama değinen Yavuz, "Muş'un Altınova beldesinde 3 Ekim 1993 yılında PKK'lilerin köye girmesi ile yaşanan çatışma bahanesiyle asker eliyle 10 kişilik bir ailenin diri diri yakıldığı katliam, zamanaşımına uğramak üzeredir. Katliamın üzerinden yaklaşık yirmi yıl geçmesine rağmen, sorumlular bulunamamış ve yargı önünde bu katliamın hesabı sorulmamıştır. Otuz yılı aşkın bir süre devam eden çatışmada en büyük zararı gören yine iki ateş arasında kalan bizatihi halkın kendisi olmuştur. Tarihinde birçok katliamlar olan bu memlekette, adaleti sağlamak ve sorumlulardan hesap sorulmasını mümkün kılacak etkili ve hızlı bir soruşturma yürütülmesi çağrısında bulunuyoruz" diye konuştu. (Murat Dalgın - İLKHA)