HÜDA PAR’dan gündeme dair önemli açıklamalar

HÜDA PAR bölgede devam eden çatışmalar, dokunulmazlıkların kaldırılması meselesi, Suudi Arabistan’daki idamlarla ilgili gündemi değerlendirdi.

Bölgede devam eden çatışmalar, halkın yaşadığı büyük mağduriyet, HDP’liler hakkında yeniden gündeme gelen dokunulmazlık tartışması ve Suudi rejiminin başta Ayetullah Nemr olmak üzere 47 kişiyi idam etmesi konu başlıklarında değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR,  Kürt halkına ölüm, açlık, sefalet ve göçü dayatan çatışmaların derhal sonlandırılması gerektiğini ve idamların ise mezhepçilik fitnesini tetiklediğini vurguladı. 

“Halkımıza ölüm, açlık, sefalet, göç ve geri kalmışlığı dayatan, şehirlerimizi yakıp yıkan bu çatışmalar derhal sonlandırılmalıdır”

Öncelikle bölgede devam eden çatışmalar ve bunun paralelinde Kürt halkının yaşadığı büyük mağduriyetlere dikkat çeken HÜDA PAR, haftalık gündem değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi: “PKK’nin çukur ve barikatlarla çatışmaları şehir merkezlerine taşıma girişimine devlet güçlerinin sokağa çıkma yasağı ve tank gibi ağır silahlar ile karşılık vermesinin en büyük mağduru yine halkımız olmaktadır. Halkımıza ölüm, açlık, sefalet, göç ve geri kalmışlığı dayatan, şehirlerimizi yakıp yıkan bu çatışmalar derhal sonlandırılmalıdır.  Devlet, bir yandan halkın can ve mal emniyetini sağlamalı, öte yandan Kürt Meselesinin adil bir biçimde çözmeye gayret etmelidir. Ancak ortaya konulan pratik bu iki esastan çok uzaktır. Örgüt ile mücadele edilirken halkın can ve mal emniyeti çoğu zaman hiçe sayılmakta iken çözüm konusunda sorunun kaynağına inilmek yerine, sonuçlar üzerinden taktiksel manevralara girişilmektedir.” 

“Hükümet Kürt Meselesini, sadece yürüttüğü süreçlerin adını değiştirerek veya muhatap değişikliği algısı oluşturarak çözemez”

Kürt meselesinin çözümünde muhataplık meselesine de değinilen değerlendirmede, “Hükümet, kronik bir sistem sorunu olan Kürt Meselesini, sadece yürüttüğü süreçlerin adını değiştirerek veya muhatap değişikliği algısı oluşturarak çözemez. Kürtlerin bir kesiminin temsilcisini bütün Kürtlerin tek temsilci kabul ederek nasıl yanlış yaptıysa, daha önce bu hususta tek olarak muhatap kabul ettiklerini aynı şekilde hiç muhatap almayacağını açıklayarak bir başka yanlış yapmaktadır.” denildi.

“Şiddet içermeyen sistem ve yönetim şekli değişikliği tartışmalarının suç kapsamında değerlendirilmesini hukuken ve siyaseten yanlış buluyoruz”

HDP’li milletvekillerinin söylem ve eylemleri neticesinde tekrar gündeme gelen dokunulmazlık meselesi hakkında da değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR, şu önemli tespitlerde bulundu: “Çözüm sürecinde en üst düzeyde muhatap alınan, alan açılıp muteber görülen ve gösterilen HDP’li vekillerin, yasalara göre suç olan faaliyetleri ve söylemleri hatta şiddet çağrıları sonucu meydana gelen ölüm hadiselerindeki sorumlulukları dahi görmezden gelindi. 6-8 Ekim ve sonrasındaki şiddet eylemlerinde rol oynayan HDP ve DBP’liler hakkında hiçbir işlem yapmayan devletin, yeniden başlayan çatışmalı dönemde söylemleri nedeniyle bazı HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını gündeme getirmesi siyasi açıdan da yanlış bir tavırdır.  Şiddete çağırmayan ve şiddet içermeyen sistem ve yönetim şekli değişikliği tartışmalarının suç kapsamında değerlendirilmesini hukuken ve siyaseten yanlış buluyoruz. Sorun özerklik veya diğer yönetim şekillerinin konuşulması değil bu taleplerin şiddet ve silah zoru ile dayatılması ve savunulması olmalıdır. PKK’nin kör ve şuursuz şiddetini tek ve yegâne sorun gibi görüp, sisteme dair bir ıslah çabasına girişilmemesi, çözümün yine yanlış yerde arandığına işaret ediyor.”

İslami sivil toplum kuruluşlarının çatışmalar nedeniyle göç eden, mağdur olan halk için başlattığı yardım kampanyalarına destek verdiklerini belirten HÜDA PAR, “İki ateş arasında kalmış bölge halkının derdine derman olacak, bozulan sosyo-ekonomik dengesini düzene sokacak ciddi adımların devletçe atılmadığı bir vasatta, İslami Sivil Toplum kuruluşlarını başlattıkları yardım kampanyaları sebebiyle tebrik ediyor, halkımızı yalnızca Sur ilçesine değil, diğer ilçelere de uzanacak kardeşliğe, ensar olmak bilinciyle destek vermeye davet ediyoruz.” diye belirterek kampanyaya destek çağrısı yaptı.

 

“İdamlar mezhepçilik fitnesini tetikliyor”

“Suudi Arabistan’ın Ayetullah Nemr Bakır en-Nemr'i idam etmesinin ardından başlayan gerginlik, Müslümanların mezhep üzerinden bölünme ve karşı karşıya getirilmesi projesine kullanışlı bir zemin oluşturmuştur.” denilen açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:

“Suudi Arabistan ile İran arasındaki ilişkilerin, öteden beri iyi olmadığı bilinmektedir. Ancak İslam coğrafyasının ister Mısır ister Yemen ve belki de en önemlisi Suriye üzerinden içine düşürüldüğü kamplaştırıcı çatışma ve siyaset, geçmişte hiç olmadığı kadar mezhep ayrılığı üzerinden gelişecek çatışma tehlikesini yakınlaştırmış, giderek diğer ülkeleri de içine alacak bir girdaba dönüşmektedir. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez’in kısa süre önce İran’da düzenlenen vahdet konferansında söylediği “Hiçbir strateji, Müslüman kanının dökülmesini önlemekten daha değerli değildir. Hiçbir siyaset, Müslümanların parçalara ayrılarak birbirini katletmesini önlemekten daha önemli değildir” mesajının, bütün İslam ülkeleri tarafından amaç edinilmelidir. Mezhebi aidiyeti önceleyen Müslüman ülkelerin, kendi mezhebinden olunca idamlara tepki verip, farklı mezhepten olunca kör ve sağır kalmaları gibi, Batılı devletlerin, bunca zulüm ve haksız idama ses çıkarmayıp fitneye kapı açan idamlar söz konusu olduğunda müdahil olup ilgi duyması da ayrıca not edilmelidir.

Bu vesile ile Suudi Arabistan ve İran başta olmak üzere İslam ülkelerinin tamamını bu fitneye karşı uyanık olmaya ve Müslümanların birliği için uğraş vermeye davet ediyoruz. Bütün İslam dünyasına Bediüzzaman Said Nursi’nin cümleleriyle sesleniyoruz: “Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet vel Cemaat! ve ey Âl-i Beyt’in muhabbetini meslek ittihaz eden Aleviler! Çabuk bu manasız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizaı aranızdan kaldırınız. Yoksa şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde alet edip ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlup ettikten sonra, o aleti de kıracak. Siz ehli tevhid olduğunuzdan, uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-i kudsiye mabeyninizde varken, iftirakı iktiza eden cüz’i meseleleri bırakmak elzemdir.” (İLKHA)

 

HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yayımlanan haftalık gündem değerlendirmesinin tam metni:

ÇUKUR SİYASETİNİN MAĞDURU KÜRT HALKIDIR

PKK’nin çukur ve barikatlarla çatışmaları şehir merkezlerine taşıma girişimine devlet güçlerinin sokağa çıkma yasağı ve tank gibi ağır silahlar ile karşılık vermesinin en büyük mağduru yine halkımız olmaktadır. Halkımıza ölüm, açlık, sefalet, göç ve geri kalmışlığı dayatan, şehirlerimizi yakıp yıkan bu çatışmalar derhal sonlandırılmalıdır.  Devlet, bir yandan halkın can ve mal emniyetini sağlamalı, öte yandan Kürt Meselesinin adil bir biçimde çözmeye gayret etmelidir. Ancak ortaya konulan pratik bu iki esastan çok uzaktır. Örgüt ile mücadele edilirken halkın can ve mal emniyeti çoğu zaman hiçe sayılmakta iken, çözüm konusunda sorunun kaynağına inilmek yerine, sonuçlar üzerinden taktiksel manevralara girişilmektedir.  

Hükümet, kronik bir sistem sorunu olan Kürt Meselesini, sadece yürüttüğü süreçlerin adını değiştirerek veya muhatap değişikliği algısı oluşturarak çözemez. Kürtlerin bir kesiminin temsilcisini bütün Kürtlerin tek temsilci kabul ederek nasıl yanlış yaptıysa, daha önce bu hususta tek olarak muhatap kabul ettiklerini aynı şekilde hiç muhatap almayacağını açıklayarak bir başka yanlış yapmaktadır.

DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASI

Çözüm sürecinde en üst düzeyde muhatap alınan, alan açılıp muteber görülen ve gösterilen HDP’li vekillerin, yasalara göre suç olan faaliyetleri ve söylemleri hatta şiddet çağrıları sonucu meydana gelen ölüm hadiselerindeki sorumlulukları dahi görmezden gelindi. 6-8 Ekim ve sonrasındaki şiddet eylemlerinde rol oynayan HDP ve DBP’liler hakkında hiçbir işlem yapmayan devletin, yeniden başlayan çatışmalı dönemde söylemleri nedeniyle bazı HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını gündeme getirmesi siyasi açıdan da yanlış bir tavırdır.  Şiddete çağırmayan ve şiddet içermeyen sistem ve yönetim şekli değişikliği tartışmalarının suç kapsamında değerlendirilmesini hukuken ve siyaseten yanlış buluyoruz. Sorun özerklik veya diğer yönetim şekillerinin konuşulması değil bu taleplerin şiddet ve silah zoru ile dayatılması ve savunulması olmalıdır. PKK’nin kör ve şuursuz şiddetini tek ve yegâne sorun gibi görüp, sisteme dair bir ıslah çabasına girişilmemesi, çözümün yine yanlış yerde arandığına işaret ediyor.

İSLAMİ SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINI TEBRİK EDİYORUZ

AK Parti İktidarı için temel amaç devleti veya örgütü değil, hakkı ayakta tutmak olmalıdır. İki ateş arasında kalmış bölge halkının derdine derman olacak, bozulan sosyo-ekonomik dengesini düzene sokacak ciddi adımların devletçe atılmadığı bir vasatta, İslami Sivil Toplum kuruluşlarını başlattıkları yardım kampanyaları sebebiyle tebrik ediyor, halkımızı yalnızca Sur ilçesine değil, diğer ilçelere de uzanacak kardeşliğe, ensar olmak bilinciyle destek vermeye davet ediyoruz.

İDAMLAR MEZHEPÇİLİK FİTNESİNİ TETİKLİYOR

Suudi Arabistan’nın Ayetullah Nemr Bakır en-Nemr'i idam etmesinin ardından başlayan gerginlik, Müslümanların mezhep üzerinden bölünme ve karşı karşıya getirilmesi projesine kullanışlı bir zemin oluşturmuştur.

Suudi Arabistan ile İran arasındaki ilişkilerin, öteden beri iyi olmadığı bilinmektedir. Ancak İslam coğrafyasının ister Mısır ister Yemen ve belki de en önemlisi Suriye üzerinden içine düşürüldüğü kamplaştırıcı çatışma ve siyaset, geçmişte hiç olmadığı kadar mezhep ayrılığı üzerinden gelişecek çatışma tehlikesini yakınlaştırmış, giderek diğer ülkeleri de içine alacak bir girdaba dönüşmektedir. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet GÖRMEZ’in kısa süre önce İran’da düzenlenen vahdet konferansında söylediği “Hiçbir strateji, Müslüman kanının dökülmesini önlemekten daha değerli değildir. Hiçbir siyaset, Müslümanların parçalara ayrılarak birbirini katletmesini önlemekten daha önemli değildir” mesajının, bütün İslam ülkeleri tarafından amaç edinilmelidir. Mezhebi aidiyeti önceleyen Müslüman ülkelerin, kendi mezhebinden olunca idamlara tepki verip, farklı mezhepten olunca kör ve sağır kalmaları gibi, Batılı devletlerin, bunca zulüm ve haksız idama ses çıkarmayıp fitneye kapı açan idamlar söz konusu olduğunda müdahil olup ilgi duyması da ayrıca not edilmelidir.

Bu vesile ile Suudi Arabistan ve İran başta olmak üzere İslam ülkelerinin tamamını bu fitneye karşı uyanık olmaya ve Müslümanların birliği için uğraş vermeye davet ediyoruz. Bütün İslam dünyasına Bediüzzaman Said Nursi’nin cümleleriyle sesleniyoruz:

“Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat! Ve ey Âl-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Aleviler! Çabuk bu manasız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizaı aranızdan kaldırınız. Yoksa şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde alet edip ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlup ettikten sonra, o aleti de kıracak. Siz ehli tevhid olduğunuzdan, uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-i kudsiye mabeyninizde varken, iftirakı iktiza eden cüz’i meseleleri bırakmak elzemdir.”

HELAL GIDA VE HİLELİ GIDA

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca, taklit veya tağşiş yapıldığı kesinleşen 57 ürün olduğu bilgisi kamuoyu ile paylaşıldı. Son yıllarda artan denetimlere rağmen, daha fazla kazanmak uğruna halk sağlığı ile oynayan firma ve kuruluşların önüne geçilememekte, tedbirler yetersiz kalmaktadır.

Devlet, çoğunluğu Müslüman olan halkının helal gıda konusundaki hassasiyetine daha fazla önem vermeli, ihlali halinde ciddi yaptırımlar öngören helal gıda standardizasyonu getirilmelidir. Ayrıca Helal olamayan veya hileli gıda satan firmaların adlarının kamuoyunda deşifre edilmesi hususunda daha caydırıcı adımlar atılmalıdır. Bunun için gerekirse bu firmaların/markaların isimlerinin kamu spotu şeklinde tüm medya kuruluşlarında yayınlanması zorunluğu getirilmelidir.

Dünya Müslümanları tarafından kabul gören helal standartlarının belirlenmesi, helal gıda hassasiyetinin yaygınlaşması ve bu bilincin gelecek nesillere de aktarılabilmesi için meselenin bir devlet politikası olarak ele alınması gerekir.

AŞIRI SOĞUKLAR ALINAMAYAN TEDBİRLER

Son günlerde tüm ülkeyi etkisi altına alan yoğun kar yağışı ve dondurucu soğuklara karşı, merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin tedbirsizlik ve umursamazlığı yüzünden halkın özellikle ulaşım ve enerji konusunda ciddi bir şekilde mağduriyetiyle sonuçlandı. Hava sıcaklıkları tahminlerle örtüştüğü halde, tedbir alınmakta gecikilmiş, verilmesi gereken hizmetler aksatılmıştır. Elektriğin, halkın en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda, uzun süreli kesilmesi, vatandaşları mağdur etmektedir. Bu konuda elektrik dağıtım firmalarından hesap sorulamıyor olması,  bu firmaların keyfi uygulamalar yapmalarına sebebiyet vermektedir. Yerel yönetimler hususunda da sokakta kalan evsizler ve sokak hayvanları için soğuktan korunacağı/barınacağı yerler ile yolların temizlenmesi konusunda bazı belediyelerin hiçbir hazırlığının bulunmadığı görülmektedir. Vatandaşının hak ve hukukunu korumak, hizmetlerin zamanında ve düzenli bir şekilde yürütülmesi konusunda devlet üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmelidir.

HÜDA PAR GENEL MERKEZİ     

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri

HÜDA PAR’dan İslam âlimi Şeyh Said için soru önergesi
HÜDA PAR'dan TV dizilerindeki pervasızlığa tepki
HÜDA PAR: Kürt meselesinin araçsallaştırılmasına artık müsaade edilmemeli!
HÜDA PAR, siyonistlerle ticaretin devam ettiği iddialarına ilişkin Meclis'e soru önergesi verdi
CHP'nin bize karşı yapıp ettiklerine karşı onlara yapılana 'oh olsun' demeyiz!