HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, dış gündeme ilişkin yaptığı açıklamada; KKTC Anayasa Mahkemesinin Kur'an kursu kararı, siyonist rejimin İran'a yönelik sabotajları ve Afganistan'da iç barışın sağlanması gibi konuları değerlendirdi.
KKTC Anayasa Mahkemesinin Kur'an Kursu kararı
KKTC Anayasa Mahkemesinin, Din İşleri Komisyonunun "Kur'an Kursu" düzenleme yetkisini laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle iptal ederek daha önce açılmış bulunan Kur'an kurslarının faaliyetlerini durdurma kararını değerlendiren Sağlam, "Laiklik, din ve vicdan hürriyetinin teminatı gibi gösterilse de uygulamada hep halkın inancına ve değerlerine karşı bir silah olarak kullanılmıştır. Anayasa metinlerinde bilinçli olarak tanımlanmamış, dikta rejimlerin vesayet kurumlarının keyfi yorumlarına terk edilmiştir." dedi.
"Laiklik adına dinin baskı altına alınması amacını taşıyan bu kararı ve sahiplerini kınıyoruz"
Kararı ve sahiplerini kınayan Sağlam, "KKTC Anayasa Mahkemesinin bu kararı, başta din ve vicdan hürriyeti olmak üzere temel hak ve hürriyetleri ihlal etmektedir. Toplumun birlik ve bütünlüğünün yanı sıra geleceğini ve inancını hedef almaktadır. Laiklik adına dinin baskı altına alınması amacını taşıyan bu kararı ve sahiplerini kınıyoruz. Türkiye ve Kıbrıs yetkililerinin bu karara karşı gösterdikleri tepkiler sevindirici olmakla birlikte alınan kararı ortadan kaldıracak fiili bir duruma dönüşmediği müddetçe bir anlam ifade etmeyecektir. Başta KKTC Cumhurbaşkanı olmak üzere ülkenin idarecilerini inisiyatif almaya, din ve vicdan özgürlüğünün Anayasal güvenceye bağlanması için gerekli düzenlemeleri yapmaya davet ediyoruz." ifadelerine yer verdi.
Siyonist işgal rejiminin İran'a yönelik sabotajları
Siyonist rejimin İran'a yönelik sabotajlarını değerlendiren Sağlam, "İranlı Nükleer Bilimci Muhsin Fahrizade'ye yönelik suikastın ardından siyonist işgal rejimi, yine İran'da nükleer bir tesise yönelik sabotaj eylemi gerçekleştirdi. İran'a yönelik uluslararası bir saldırı gerçekleştirilmesi konusunu gündeminden hiç düşürmeyen işgal rejimi, bu sabotajlarla İran'ı kışkırtmayı hedeflemektedir. İslam dünyasının ortasında adeta pimi çekilmiş bir bomba gibi konuşlanan siyonist işgal rejimi, Irak, Suriye, Lübnan ve İran'a yönelik tacizleriyle bölgeyi kan gölüne çevirmeyi amaçlamaktadır. Buna rağmen bu sabotaj eylemlerine hiçbir devlet ses çıkarmamakta, aksine özellikle bölge ülkeleri işgal rejimiyle 'normalleşme' yarışına girmektedir. Bölgede istikrarın önündeki en büyük engel olduğu bir kez daha ortaya çıkan siyonist işgal rejimiyle normalleşme ihanetinden bir an önce vazgeçilmelidir. Bugün barış, huzur ve güvenliğin en büyük tehdidi işgal rejimidir. İslam dünyası siyonist işgal rejimi ve emperyalistlerin amaç ve gündeminden derhal uzaklaşarak kendi iç barışını sağlamalı, işgal rejiminin savaş kışkırtıcılığı olan bu sabotajları mutlaka cezalandırılmalıdır." dedi.
"Afganistan'da bir an önce iç barış tesis edilmelidir"
Afganistan'ın art arda devam eden iki işgal ve iç savaş ile birlikte bir türlü rahat yüzü görmediğine dikkat çeken Sağlam, "1979 yılında 9 yıl süren Sovyetler Birliği'nin işgali, Sovyetlerin çekilmesiyle başlayan iç savaş ve ABD'nin 11 Eylül 2001 olaylarından sonra Haçlı Seferi adı altında Afganistan'ı işgal etmesi, ülkede 42 yıldır devam eden kan, gözyaşı ve yıkıma neden oldu. Uluslararası hukuk ve ahlaki bütün değerler ayaklar altına alınarak pazarlar, medreseler, camiler, okullar ve düğün konvoyları hava bombardımanlarıyla acımasızca vurularak on binlerce sivil katledildi." dedi.
"Afganistan'da kaos ve çatışmanın bitmesi hem Afgan halkı hem de ümmet coğrafyası için önemlidir"
29 Şubat 2020'de işgalci ABD'nin, 2021 Nisan'ının sonunda bütün askerlerini Afganistan'dan çekmek üzere Taliban ile anlaşmasını da değerlendiren Sağlam, "Fakat geçen süre zarfında bu çekilme gerçekleşmedi. ABD'nin yeni yönetimi bu çekilmenin zamanında gerçekleşmeyeceğini açıklayarak oyalama taktiğini sürdürmektedir. Afganistan'da kaos ve çatışmanın bitmesi hem Afgan halkı hem de ümmet coğrafyası için önemlidir. İşgalci ülkeler, bütün askeri varlıkları ile derhal Afganistan'dan çekilmelidir. Ülkede emniyet ve güvenin tesis edilmesi bütün kesimlerin öncelikli hedefi olmalı, sorun ve problemlerin çözümü için müzakere ve diyalog yolu tercih edilmelidir. Bu amaçla; nisan ayı sonunda İstanbul'da düzenlenmesi planlanan ve tarafların katılacağı konferans bir fırsat olarak görülmeli; işgalin bir an önce sonlandırılması ve bütün kesimleri içine alan, bağımsız, adil bir yönetimin tesisi için çaba gösterilmelidir." ifadelerini kullandı.