HÜDA PAR sıradan bir parti değil. İktidar olma hırsıyla kurulmuş, parti çıkarlarını önceleyen bir oluşum değil. O, bir dava partisi. Hakkı, İslami değerleri temel referansları olarak almış bir hizmet hareketi. Aday belirlemedeki tavrı, kırmızıçizgileri, söylem ve eylemleri onun tek derdinin İlahi hedeflerin gerçekleştirilmesi ve mazlum halkımızın saadet ve mutluluğu olduğunu gösteriyor.
Hüda Par şimdiye kadar ne dediyse çıktı. Çözüm süreci konusundaki tüm öngörüleri bir bir isabetli oldu. Suriye meselesindeki öngörüleri de isabetli oldu. Hüda Par ısrarla öngörülerini diğer parti ve kesimlerle paylaşmaya çalıştı. Özellikle hükümeti uyarmaya çalıştı. Hükümet, Hüda Par'ı görmedi, görmek istemedi. Hüda Par'ın uyarılarına kulaklarını tıkadı. Hatta onu küçümsedi, bölgeye gelen Ak Partinin ağır topları halkı Hüda Par'dan uzak durmaya çağırdı.
Kürdistan'daki marjinal, halkın yanında hiçbir ağırlığı olmayan kesimlerle, derneklerle, STK adı altında örgütlenmiş sapık gruplarla sürekli bir araya gelen, oturup konuşan, onlara inisiyatif veren hükümet HÜDA PAR camiasının milyonluk etkinliklerini, tüm bölgeyi saran faaliyetlerini görmezden geldi. Hükümete yakın medya HÜDA PAR'ın hiçbir etkinliğini kamuoyuna duyurmadı.
Kısacası hiç kimse HÜDA PAR'ın çığlıklarını duymadı. Bölge PKK'li çetelerin insafına terk edildi.
HÜDA PAR ilk günden beri PKK sorunu ile Kürt meselesinin birbirinden ayrı tutulması gerektiğini, PKK ile silahların susması konusunda müzakerelerin yapılabileceğini ama Kürt meselesinin silahlı bir örgüt meselesine indirgenemeyecek kadar önemli ve derin bir mesele olduğunu söyledi. HÜDA PAR, Kürt meselesinin çözümü konusunda bölgedeki tüm kesim ve dinamiklerle irtibata geçilmesi gerektiğini belirtti. Köklü ve kalıcı çözümlerin üretilmesini istedi. 100 yıldır varlığı inkâr edilen, hakları ellerinden alınan, üvey evlat muamelesi gören, dili ve kültürü, edebiyatı yok sayılan Kürt halkının tüm hakları şartsız, hiçbir ön koşul olmadan verilmeliydi. Kürt halkı bu ülkenin asli unsurlarından biriydi. Türklerin sahip olduğu tüm haklar Kürt halkına da verilmeliydi. Bu mesele PKK sorunuyla ayrı tutulmalıydı.
Hükümet birçok konuda olduğu gibi ne yazık ki bu konuda da samimi davranmadı. Partisel çıkarları doğrultusunda siyaset belirledi. Kürt meselesini sıradan bir örgüt sorununa indirgedi. Kürt halkının kaderini faşist, laik, batıcı, istihbarat örgütlerinin kontrolünde olan, Kürt halkının dini ve değerleriyle savaş halinde olan, baskıcı, Leninist zihniyete sahip bir örgütünün eline verdi. Bu örgütü Kürt siyasal hareketi olarak kabul etti. Kürtlerin tek temsilcisi olarak kabul etti.
Bu örgütün kendi dışındaki kesimlere terör estirmesine, Kürdistan'ı adeta kurtarılmış bölge ilan etmesine, Kürt halkını silah ve tehditle sindirmesine, bölge şehirlerini birer silah deposu haline getirmesine göz yumdu. Çözüm süreci adına Kürdistan'ı Kürt düşmanı örgüte peşkeş çekti.
Bölgenin silahlı örgütün insafına terk edildiğini gören mazlum Kürt halkının korku ve çaresizlikten örgütün siyasi versiyonuna destek verdiğini görünce de milliyetçilik damarı kabardı, adeta tüm halkı düşman görmeye başladı.
Ak Parti hükümeti başından beri samimi davranmadı. Samimiyet testinde sınıfta kaldı. Kürt meselesine köklü çözümler üretmedi. Mazlum Kürt halkının acılarını partisel çıkarlarına alet etti. Hüda Par'ın samimi tavsiyelerine kulaklarını tıkadı. Ve baltayı taşa vurdu. Kurşunu kendi ayaklarına sıktı. Yanlış ve samimiyetsiz politikalarıyla kendisine umut bağlayan Kürt halkına da kendi partisine de büyük darbe vurdu.
Kürt halkının son on yıldır elde ettiği kazanımlar ne yazık ki tehdit altında. Barış süreci denilen sakat süreç Hükümetin yanlışlıkları ve inadı yüzünden bir savaş sürecine dönüştü. Kürt halkı endişeli, kazanımlarını kaybetme korkusu yaşıyor. Hükümetten hala umudunu yitirmiş değil ama… Yanlışlıkların telafisini, samimiyet ve kararlılık bekliyor. Hükümetin artık samimi olmasını, halkın gerçek temsilcilerine kulak vermesini istiyor.
Hükümet HÜDA PAR'ı dinleseydi bugün bunlar yaşanmayacaktı. Varlığını silah ve şiddete borçlu olan bir yapının her dediğine balıklama atlamamalıydı. Artık inadı bırakma ve eski hatalarda ısrar etme vakti değil. İş çığırından çıkmadan hükümet samimi adımlar atmalı. PKK sorunu ile Kürt meselesini birbirinde ayırmalı. Müslüman Kürt halkının 100 yıldır elinden alınmış tüm haklarını koşulsuz bir şekilde hemen vermeli. Müslüman Kürt halkının korku, çaresizlik ve sahipsizlikten PKK'ye boyun eğmek zorunda kaldığını bilmeli ve bu mazlum halkı PKK çetelerinin kucağına itmemeli. Başta HÜDA PAR olmak üzere Müslüman Kürt halkının tüm meşru temsilcileriyle diyalog yolunu aramalı, açmalı ve artık samimi politikalar geliştirmeli.
Bölge ve ardından ülke yangın yerine dönmeden bunu yapmalı. HÜDA PAR'ın ferasetli ve ileriyi gören uyarı ve tavsiyelerine mutlaka kulak vermeli…