Yusuf’u kuyuya attılar atalı hakimiyet modern Firavunların ellerine geçti. İpi kopan Dünya; vicdanını, insani değerlerini, ahlakını ve huzurunu kaybetti. İslam beldelerinde Firavunların zulümleri ana rahmine kadar uzandı. Günden güne ana rahmini işgal projeleri geliştirip müminlerin DNA’sıyla oynadılar. Anaların karnında yeniden Musa’lar doğmasın da kuyudaki Yusuf sahipsiz yitik kimsesiz kalsın diye bilim adına ne varsa hepsini zulümlerine birer köprü yaptılar. Keşfettikçe vicdansızlaştılar. Huzurlarını zulüm üzerine, keyiflerini yeryüzü servetlerini heba etme üzerine bina ettiler. Allah’sızlığa dair ne kadar öğreti varsa getirip dayattılar nesillerimize. Kurşun asker gibi ruhsuz, basiretsiz, yanı başındaki zulmü ödül görecek kadar algılaması zayıf insanlardan ibaret bir toplum olalım diye. Yusuf’u kuyuya attılar atalı dünya’nın adalet bekçisi kesilen çağdaş Firavunlar, fosfor bombalarını ve misket bombalarını hep adaleti tesis etme adına ümmetin yitik evladlarının üzerlerine yağdırdılar. Bütün bunlar yaşanırken gaza gelmesi, ayağa kalkması, hakkı haykırması gereken bizlerin hep birileri gazını da aldı, sesini de kıstı sihirli cümleleriyle, ‘’ One minute ‘’ çıkışlarıyla. Her yönden işgal edilirken Camii’lerimiz, talan edilirken, başörtüsü yasaklanmışken gazı alınan bizler yeterine sokaklara dökülemedik. Sahip çıkamadık nesillerimize, örtümüze, yaşadığımız beldelere. Artık Yusuf’un kuyudan çıkıp bizi silkelemesi, dünya’ya yeniden siyaset, adalet dersi vermesi, yeryüzünde yeniden bir vicdan hamlesi yapması, ümmetin hedeflerini tayin etmesi lazım. İşte bu dertle dertlenen HÜDA’nın Mustazaf kullarından bir ses yükseldi “Haydi! El ele verip Yusuf’u kuyudan çıkartalım” diye. Bu çağrıyı duyan insanlar iki kısma ayrıldılar.
1. Kısım insanlar: Ceketlerini soyup, paçalarını çemirleyip kuyuya atlamaya hazırlananlardan oluşuyor. Bunların sayıları az da olsa Yusuf’u çıkartmaya karar vermişler bir kere. Kuyu ise derin ve karanlık. Yusuf’u atanlar tekrar çıkmasın, kimse ona elini uzatıp yardım etmesin diye kuyunun etrafını barikatlarla, dikenli tellerle, mayınlarla döşemişler. Ona giden yollara tuzaklar kurmuşlar. O yola gidenlere iftiralar atıp toplum nazarında küçük düşürmüşler, zindanlara atıp işkenceler etmişler. Ama bu adanmış ruhlar “İşimiz zor olabilir. Kuyu da Allah’ın, Yusuf da. Hem tuzakları kuranların sahibi de Allah. Biz Hakk yolda çabalayalım. Rabbimizin takdiri olacaktır. Biz Hakk’ın hükmüne razıyız. Belki tarihin bu zulüm sayfalarını kapatıp, tertemiz sayfalar açamayacağız. Varsın girişimimiz küçük bir karıncanın İbrahim(AS) için yakılan ateşi söndürmeye çalışması misali küçük bir girişim olsun. Yeterki çabamız Hakk yolda olsun.” diyorlar. Ne mutlu o sacaati, samimiyeti, kardeşliği bir potada eriten o, Allah’ın yiğit kullarına, o adanmışlara. Onlara derim ki “Veli olarak Allah yeter. O ne güzel bir vekildir.”
2. Kısım insanlar: “Kuyu derin, engellerde çok fazla, yapılabilecek hiçbir şey yok. Bu işin sonu karanlık kuyuda boğulmak olacak ve beceremeyeceksiniz.” diyenler. Bunlar baharı olmayan bir kış uykusuna yatmışlar. Başına çuval geçirilen, namusu kirletilen, evi bombardıman altında yıkılan, sokaklarda giyecek terlik bulamayan, yiyecek ekmek bulamayan ümmetin derdinden çok daha önemli(!) işleri var onların. O da nefislerinin hizmetkârlığını yapıp zalimlerin kendilerinden istediği rolü oynamak ve ayrılık tohumları ekmektir. Hakk uğruna atılan adımlara adımlarını eklemeyenlerin, çok eleştirip çenesi yorulmayanların bu ümmete verdiği zarar her zaman zalimlerinkinden daha fazla olmuştur. Onlara derim ki “Çenelerini İslam’a tuzak kuranlar için yorsunlar. Eleştirileri siyonistlere hizmet edenlere yapsınlar. Hayatını Allah’ın dini uğruna feda eden müminlerin yaptığı hayırlı girişimleri alkışlamasalar bile vakarlı davransınlar. İsraillilerin lanetlenme sebeplerini bir gözden geçirsinler ve kendilerine bir Kur’an aynasında baksınlar.”
2. Kısım insanlara gelince bunlar da “Kuyu derin, ip ise çok kısa. Hem ya Resullerin çizgisinden ayrılırsak?” diye tereddütte kalıp, kafaları karışık olanlardır. Onlara derim ki “Durma, düşünme, sorgulama zamanı değil. Eğer Yusuf’a uzatılan ipler kısaysa sizde gücünüz nisbetinde ipe ekleme yapın. Eğer yol çok karanlıksa ışığınız oranında aydınlatın. Barikatlar ve engeller çoksa ve sapmaktan korkarsanız Hadi olan Allah’a sığının. O Allah ki kulu hidayet yoluna girdikten sonra sapıtmasın diye o yolun sağına da soluna da işaretler, barikatlar, uyarılan dikendir. O Hadi ki kulları o hidayet yolundan çıkmaya yöneldiğinde fıtratına yerleştirdiği alarm sistemi ile onların uyuyan vicdanlarını aktifleştirendir. Üstelik Hadi olan Allah’ın yardımı şahs-ı manevi oluşturanların yanındadır. Şimdi bir yürek, bir bilek olma zamanıdır. Üstelik canı yanan müslümanları ekranlarda izlerken o bizlere dişlerini bileyenlerin bizler üzerindeki çirkin projelerini gözardı etmemeliyiz. Eğer üzerimize düşeni yapmazsak üzerimizde bombaların patlaması çok yakındır. İşte o zaman çaresiz kalacağız. Ama bugün yapabileceğimiz çok şey var.”
2. Kısım insanlar da tuzakları hazırlayanlardır. Allah’ın düşmanlarıdır. Rabbimin Furkan Suresi 30’uncu ayetinde Resullerin yolunu takip edeceklere bir duyurusu var “İşte bu şekilde biz her Peygamber için günahkarlardan düşmanlar yaptık.” buyurmuştur. Eğer Resullerin izinden gitmek istiyorsak, düşmansız kalmayacağız. Hidayet yolu düşmansız olmayacaktır. Bu düşmanlarla dolu yolda ancak ihlaslı, vakarlı yürüyebiliriz. Şimdi HÜDA’nın kullarının yanında olma, paçaları sıvama zamanı. Hep beraber Yusuf’u kuyudan çıkarma zamanı. Zaman; ömrünü, yeteneklerini, aklını, zamanını alemlerin Rabbi olan Allah’a armağan etme zamanı.