Adana 5’inci Ağır Ceza mahkemesinin Sivil Toplum Kuruluşu yöneticilerinden 24 kişiye ceza vermesine tepkiler gelmeye devam ediyor.
Cezalara tepki gösteren mağdur Murat Sülün’ün eşi Aynur Sülün ile aynı dosyadan 6 yıl 3 ay ceza alan Abidin Serin’in eşi Güllü Serin, alınan bu kararla, Türkiye’de yeni bir hukuksuzluğun altına imza atıldığını ve hukuk kılıfı adı altında adeta zulüm yapıldığına dikkat çektiler.
Eşi Murat Sülün’ün de içinde bulunduğu Adana İslami STK üye ve gönüllülerine 115 yıl hapis cezası veren mahkemenin, kişilerin örgütlenme hakkını terör unsuru olarak gördüğüne dikkat çeken Aynur Sülün,“Mahkeme verdiği bu kararla aslında Anayasanın 33. Maddesini de ihlal etmiş oldu. Anayasada Türkiye'de yaşayan her vatandaşın vakıf ve dernek açarak yasal faaliyetlerde bulunma hakkı vardır. Ama bir yerlerden talimat geldiği gibi İslami vakıf ve derneklere üyelik, aleyhte delil olarak gösterilebiliyor. Dolayısıyla bu STK’ların dindar bir nesil yetiştirmek üzerine yaptıkları tüm çalışma ve programları, yasal olmasına rağmen suç sayıldı. Bu hak ihlaline karşı yargıdan hesap sorulmalıdır. Fakat kendisine dokunan hâkimlere soruşturma başlatan, açığa aldıran hükümet, dindar insanların mağduriyetlerini giderme noktasında eli kolu bağlıymış gibi davranıyor. 28 Şubat ve 12 Eylül darbecilerinden yargı mağduru deyip adeta özür dileyen hükümet, toplumun ıslahı için çalışanlara yapılan adaletsizlikleri görmüyor. O insanlar zindana girerlerse arkalarında yuvası çatısız kalan eşlerin, babalarını demir parmaklıklar içinde görmeye içi yanan çocukların, ciğeri adeta ufalanan anaların ahı, sorumluların ve seyirci kalan hükümetin de peşini bırakmayacak.” dedi.
“Eşimin tek suçu insanlara yardım etmek”
Eşi Abidin Serin’in Camide Kur’an dersi verdiği için geçmiş yıllarda da cezaevine atıldığını söyleyen Güllü Serin ise,“Eşim daha önce 2001 yılında camide Kur’an dersi verdiği için Beraat gecesi saat 02.00’de evden alındı. 5 günlük bir sorgulamanın ardından mahkemeye sevk edildi ve 15 yılla cezalandırıldı. Eşim o tarihte memur olduğundan maaşının 3/2 sini alabildiğimiz için fazla bir maddi sıkıntı çekmedik. Ama çocuklarım o tarihte çok küçük olduğundan oldukça manevi sıkıntılar çektik. Çocukları babasız büyütmek ne demek, o tarihte öğrendim. Cezaevi yollarında çok sıkıntılar çektik. Takriben 22 ay sonra eşim cezaevinden çıktı. Allah'a (cc) hamdolsun ki ‘Eşin hangi suçtan cezaevine girdi’ diye sorulduğunda başımız önümüze eğilmiyordu” şeklinde konuştu.
Verilen bu cezalara bir anlam vermek mümkün değil
2011’de bir sabah namazı vakti yine polis baskınına uğradıklarını belirten Serin,“Hadi geçen sefer camide Kur’an dersi verdi bu onlara göre suçtu dedik. Bu defa ne oldu da baskına geldiler? Eşimin yasal olmayan hiçbir faaliyeti olmadı. Aslında bunu baskına gelen polisler de biliyorlardı. Bundan dolayı fazla bir arama yapma gereği bile duymadan bir kaç tane kitap, bir tevhid bayrağı ve CD alıp eşimle beraber gittiler. 4 günlük bir gözaltı süresinden sonra, eşim tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Tam her şey yoluna girdi derken bu sefer de 6 sene 3 ay ceza aldığını duyduk. Buna bir anlam vermek mümkün değil. Hem de namaz kılan bir Cumhurbaşkanının ve namaz kılan bir Başbakanın, yönetimde olduğu bir sırada.” diye konuştu.
“Hükümet mağduriyetimizi derhal gidermelidir”
"Eşim, hiç kimseye zararı olmayan biri olduğu gibi arkadaşları ve komşularımız tarafından çok sevilen birisidir" diyen Serin, “Birçok insanın manevi olarak yetişmesine vesile olmuş biridir. Her türlü suça bulaşmış kişiler sokaklarda cirit atarken topluma faydalı insanların ceza almasına bir mana veremiyorum. Bizim için gene sıkıntılı günler başlayacak. Ben hasta olduğum için görüşlere gidip gelirken çok rahatsız olacağım. Bu hükümete tavsiyem yaptıkları yanlıştan bir an önce dönsünler. Tek dileğimiz adaletin bir an önce tecelli etmesidir.” diyerek yapılan hukuksuzluğun giderilmesini istedi. (M. Erkan Yavuz - İLKHA)