Malumunuz Mısır'da darbe yönetiminin sözde yargısı, Hürriyet ve Adalet Partisi Genel Sekreteri Muhammed el-Biltaci ile Müslüman Kardeşler (İhvan) liderlerinden Safvet Hicazi'nin de aralarında bulunduğu darbe karşıtı 12 kişi hakkında verilen idam cezasını onadı.
Halkın oylarıyla iktidara gelmiş meşru hükümetin üyeleri, yöneticileri; askeri darbeyle yönetimi gasp edenlerin kurduğu zalim mahkemeler eliyle sözde yargılanıyor, ondan sonra da insanlar idama mahkum edilerek tek tek şehid ediliyor.
Tabi zulüm sadece bu değil elbet; aynı davadan 32 meşru hükümet yetkilisi için de müebbet hapis kararı verildi.
03 Temmuz 2013’te darbecilerin yönetime el koyduğu tarihten bu yana binlerce kişi şehid edildi/katledildi, yaralandı, hicret etmek durumunda bırakıldı.
Bu süreçte birçok İhvan üyesi kötü hapishane şartları ya da gerekli tıbbi müdahaleyi alamadıkları için kalıcı hastalıklarla mücadele etmek zorunda kaldı ya da hayatını kaybetti.
Darbecilerin bu konudaki açık tutumu da Mursi’nin ölümüyle kendini iyice gösterdi. Bu konudaki en açık olay, Mısır’ın meşru seçimlerle göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi’nin yargılandığı bir davadan dolayı çıkarıldığı mahkeme salonunda hayatını kaybetmesidir.
Ailenin bütün tedavi taleplerine rağmen darbeciler bunu hep engelledi ve Muhammed Mursi 17 Haziran 2019’da mahkeme salonunda fenalaştı, ancak zalimler orada da uzun süre doktorların müdahalesini engelledi. Daha sonra ülkenin meşru Cumhurbaşkanı hastaneye kaldırıldı, fakat geç gelen müdahaleler fayda vermedi; Mursi ruhunu Rabbine teslim etti.
Avukatları ve insan hakları kuruluşları Mursi’nin ölümünde tıbbi müdahalenin geç yapılmasının rol oynadığını belirttiler.
Zalim darbeciler, kestiğini kestik saikıyla bütün yönetici ve liderleri tasfiye ederek rahat edeceklerini sanıyor.
Rabiat'ul Adeviyye Meydanı'ndaki darbe karşıtı protestolarla ilgili davada verilen kararların uluslararası hangi usul ve esasa uyduğunu maalesef soran yok, soruşturan yok.
Dünyanın bu sessizliği hayra alamet değildir. Önceki gün basın ile bir araya gelen HÜDA PAR Genel Başkanı Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu’nun isyanı da buna idi: ‘Bu vahşete dünya niye sessiz?!!!’
Sayın Yapıcıoğlu basınla buluşmasında önemli yer ayırdığı Mısır’daki idam kararlarıyla ilgili şunları söyledi: "10 yıla yakın tutuklu kalan pek çok kişi var. Sorgusuz sualsiz düzmece suçlamalarla mağdur edilen on binler var. Bunlardan 91 kişi idam edildi. Geçtiğimiz günlerde Mısır Yargıtay'ı aralarında eski bakanlar ve milletvekillerinin de bulunduğu 12 kişinin idam kararlarını onadı. Bu kişilerin her an infaz edilme ihtimalleri var. Bu 12 kişi de eğer uluslararası kamuoyunda yeterli tepki olmazsa çok büyük bir ihtimalle idam edilecekler. Bize göre bu idam kararları cunta tarafından sipariş edilmiş ve üzerine hukuk kılıfı geçirilmiş siyasi cinayetlerdir. Acı olan ise bütün dünya sessiz. Özellikle de Batı dünyası. İnsan hakları konusunda kendisini pazarlayan ve o değerlerin koruyucusu olduğunu sürekli dile getiren ve bu değerler üzerinden dünyayı hizaya getirmeye çalışan Batı dünyası maalesef bazı ülkelerde uzun tutukluluğa gösterdiği tepkiyi bile siyasi idam kararlarına göstermiyor. Bir insanın uzun süre tutuklu kalması insan hakkı ihlalidir. Bir insan adil bir şekilde yargılanmıyorsa insan hakkı ihlalidir. Bu ihlallerin yanlışlığı bir gün görülüp bu yanlıştan vazgeçilebilir. Ama idam bu kararların hiçbiri gibi değildir ve idamın infazından sonra geri dönüş yoktur. Ölüm bir defadır. Bu hususta çifte standart uygulayanların ikiyüzlülüğüne hem de bu kadar acı sonuçları olan ve zulüm olduğu açık olan kararlara siyaset dünyasının ve basının sessizliğine itirazımı ve isyanımı yüksek sesle bildirmek istiyorum."
Bunun üzerine daha fazla söyleyecek söz bulamıyorum! Ben de sadece, HUKUK KILIFI GİYDİRİLMİŞ SİYASİ CİNAYETLERE ‘DUR!’ DEYİN, diyorum, başka da bir şey demiyorum!
Selam ve dua ile.