Hukuksuzlukları giderme noktasında ortaya irade konmalı

Türkiye’de geçmişte birçok konuda hukuksuzluklar yaşandığını belirten Avukat Özbekli, siyasi iktidarın, yaşanan bu hukuksuzlukları giderme noktasında ortaya bir irade koyması gerektiğini söyledi.

15 Temmuz darbe girişiminden önce FETÖ’nün, kendine göre “Yeni Bir Türkiye” kurmaya çalıştığını, kendilerine karşı koyabilecek bütün kişi ve grupları devre dışı bırakmak için her türlü hukuk dışı yollara başvurmaktan imtina etmediğini belirleten Avukat Mirhan Özbekli, siyasi iktidarın yaşanan bu hukuksuzlukları giderme noktasında, ortaya bir irade koyması gerektiğini söyledi.

Türkiye’de hukuk ve yargının bugüne kadar hep dalgalı bir süreç yaşadığını söyleyen Özbekli “12 Eylül’ün getirdiği tahribat ancak 2002’den sonra kısman giderilmeye çalışıldı. Ama kısa bir süre sonra Fetulaçı yapılanma kendince yeni bir hukuk sistemi oluşturarak kendilerine engel teşkil edebilecek bütün kişi ve grupları sindirmeye çalıştı. Bunu yaparken de hukukun hiçbir kural ve kaidesini dikkate almadılar. Kanunsuz dinlemeler yaptılar, delil uydurdular, cemaatlere ait evlere girerek bomba ve silah yerleştirdiler. Tahşiye grubu soruşturmasında bunu net bir şekilde gördük. Yine bazı derneklere CD ve belge koyarak yargıyı yönlendirdiklerini gördük ki bu konuda başarılı da oldular. Bu yapı kendine göre yeni bir Türkiye kurmaya çalıştı. İktidar olmanın yollarını aradı. Bu yolda kendilerine engel olarak gördükleri, kendilerine karşı koyabilecek, itiraz edebilecek bütün kişi ve grupları devre dışı bırakmak için böyle bir yola başvurdular.” dedi.

“Siyasi iktidar da yaşanan hukuksuzluklardan sorumludur”

FETÖ’nün kendine göre yeni bir sistem kurmaya çalıştığının dile getiren Özbekli “Ama unutulmamalıdır ki o dönemde bir iktidar vardır ve o iktidar kendi döneminde yaşanan bütün hukuksuzluklardan sorumlu olduğu gibi bunun hesabını da vermelidir. Bugünkü iktidar ile 2 yıl önceki iktidar aynı iktidardır. İktidarın, yaşanan hukuksuzlukların tamamını Fetulaçı yapıya yükleyerek işin içinden sıyrılmak istemesi etik ve ahlaki değildir. Türkiye ve toplumun geleceği açısından bu durum tehlikelidir. 2002’den bu yana ülkeyi siz yönetiyorsanız yaşananlardan birinci dereceden siz sorumlusunuzdur. Bu açıdan mevcut siyasi iktidarın hukuksuzlukları, yolsuzlukları, hukuk dışı yapılanmaları ve oluşumları bir gruba yükleyerek işin içinden çıkması, etik ve ahlaki değildir. Son 2-2,5 yıldır hem siyasi iktidar hem de kamuoyu, özellikle Hizbullah Cemaati dosyalarında hukuk dışına çıkıldığını gördü. Polisin, yargının, Ağır Ceza Mahkemelerinin hatta bu dosyalara bakmakla görevli Yargıtay 9. Ceza Dairesinin bu işin içinde olduğunu görüyor, kabulleniyor ve itiraf ediyorlar. Ama haksızlık ve hukuk dışına çıkıldığı bu kadar bariz iken mevcut iktidarın 2-2,5 yıldır hiçbir adım atmamasını anlayamıyorum ve bunun hiçbir mantıklı açıklaması yok. Mevcut iktidarın bu hukuksuzlukları soruştururken kendi iktidarını daha fazla meşru hale getirmek ve ömrünü uzatmak için adım attığını, mağdur olan şahıs ve kurumlar için ise bir şeyler yapmadığını net bir şekilde görebiliyorum.” diye konuştu.

“Siyasi iktidar hukuksuzlukları giderme noktasında ortaya net bir irade koymalı”

Dosyaların yeniden ele alınmasının yargıya yeni bir yük getirebileceği söylemlerinin kabul edilse bile siyasi iktidarın bu konu ile ilgilenme, bu haksızlıkları düzeltme, bu hukuksuzlukları giderme noktasında ortaya bir irade ve mantık koyması gerektiğini belirten Özbekli sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaşanan hukuksuzluklarda her ne kadar bir yapı başrolü oynamışsa da burada siyasi iktidar, Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığı bünyesinde çalışanlar, hâkim ve savcılar vardır. Bütün bunların hepsi bu işten sorumludur. Bu işi düzeltmek istiyorlarsa bunun yolu çok nettir; bu dosyalar yeniden ele alınır, kararların hangi koşullarda verildiğine bakılır. Kararların hangi koşullarda verildiği bugün belli olduğundan dosyalar çok kısa bir süre içerisinde karara bağlanır. Eğer siyasi iktidar bu konuda net bir irade ortaya koyarsa her ilde bir heyet oluşturur, bu dosyaları sadece bir mahkemeye gönderir, tetkik hâkim sayısını artırır ve bir yıl içerisinde bütün dosyaları inceleyerek hukuksuzlukları izale yoluna gider.”

“12 Eylül’ün de gerisine giden uygulamalar söz konusu”

Güvenlik soruşturmalarında yaşanan mağduriyetlerin 12 Eylül dönemini arattığını belirten Özbekli, “Son bir yıl içerisinde kamuya memur alımında 12 Eylül’ün de gerisine giden bir uygulama var. Geçmişte önümüze böyle bir problem geldiğinde ne yapacağımızı, idari yargıya başvurduğumuzda nasıl bir sonuç alabileceğimizi kestirebiliyorduk. Çözüm yollarını da görebiliyorduk. Ama bugün bir hukukçu olarak ben de dahi soru işaretleri var. Geçmişte biri, yasa dışı örgüt üyeliğinden gözaltına alınsa ve ardından beraat etse, bize geldiğinde kendisine Danıştay’a başvurmasını konu ile ilgili ne tür kararlar alınmış olduğunu anlatır ve çıkacak kararın ne olduğunu söylerdik. Bugün bunu söyleyemiyoruz. Çünkü hiç gözaltı yaşamamış, ailesinde dahi gözaltına alınan kimsenin olmadığı bir vatandaşın sakıncalı olduğu gerekçesi ile işe alınmadığına şahit oluyoruz. İdari yargıya başvurduğumuzda ise davalı kurumun objektif olmayan görüşleri doğrultusunda kararlar alındığını görüyoruz. Şu anda kamuya memur ve çalışan alınacağı zaman adayın geçmişine dahi bakılmadan kurumların öne sürdükleri olumsuz gerekçeler doğrultusunda alınan kararlarla insanlar mağdur ediliyor. Siyasi iktidarın bu konuda bir an önce adım atması ve bu yanlışı düzeltmesi gerekmektedir.” şeklinde konuştu. 

“Türkiye’de yargı bağımsız değil”

Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını da vurgulayan Özbekli sözlerini şöyle noktaladı:

“Yargı şu anda Fetulah Gülen döneminde yaşananları yaşıyor. Niçin? Çünkü hâkim rahat değil, savcı rahat değil. Özellikle soruşturmalar esnasında elde edilen delillerin ne şekilde elde edildiği konusunda hâkim ve savcıların kafası karışık. Düşünün, Türkiye’de bir vatandaş, hakkında soruşturma yapılmadan mesleğinden ihraç ediliyor. Ve bu şahısların özel sektörde, sigortalı bir işte çalışmasına dahi müsaade edilmiyor. Peki, bu vatandaşın eşi yok mu, çocuğu yok mu, çocuğu hastalanmayacak mı? Çocuğu ekmek istemeyecek mi, giysi istemeyecek mi? Bu açıdan mevcut hukuki uygulama 12 Eylül dönemini rahatlıkla aratıyor diyebiliriz. Eğer sağlıklı bir toplum kuracaksak, bireylerin bir birine güvenebileceği, barışın sağlanacağı bir ortam istiyorsak hukukun doğru uygulanması gerekir. Eğer hukuk doğru uygulanmıyorsa ve uygulamada hukuka riayet edilmiyor ve hukuk dışına çıkılıyorsa o ülkede huzur yoktur, o ülkede toplum sorun yaşıyordur, o ülkede sorunlar her gün biraz daha artar ve toplum kaosa doğru gider.”

İLKHA

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Diyarbakır Haberleri

Fermuar sistemi ile yaşama yol ver!
Peygamber Sevdalıları: Gazze siyonist şer ittifakının hile, sahtekarlık ve vahşiliğini ifşa etmiştir
Diyarbakır Kurşunlu Camiinde cuma namazı esnasında yangın paniği
Diyarbakır'daki Mehmet Ümit Balcı Camisi hayırseverlerin yardımını bekliyor
İslami değerlere yapılan saldırılar organizeli çalışmalardır