Hikmet, sözün zaman ve mekân açısından olması gereken yerde bulunmasıdır. Hikmet müennes bir lafızdır.
Hüküm ise bir konu hakkında varılan ve verilen kesin yargıdır. Hüküm müzekker bir lafızdır.
Hikmet dişi, hüküm erildir. İslam, ikisinin de mutlak sahibidir. Tabiri caizse İslam ikisini evlendirir.
Hikmet, hükmün rütbesi ve nişanıdır. Hikmetsiz hükmün rütbesi yoktur. Mertebesi belli değildir.
Bugün modern yargılama usulünde mahkemelerin verdiği her hükmün gerekçesi olmak zorundadır. Gerekçesiz hüküm geçersizdir. Bu da hüküm-hikmet eşleşmesidir. Çünkü hüküm gücün sözüdür. Hikmet ise sözün gücüdür. Eğer hikmet olmazsa hüküm keyfiliğe, kabalığa kaçabilir. Bu nedenle hükümde hikmetin inceliği, zarafeti olmak zorundadır.
Arabi dilinde ismin sonunda yer alan yuvarlak te ( (ةdişilik alametidir. Yuvarlak te toparlamayı kuşatmayı ifade ediyor. Bunun gibi hikmet, hükmün olması gereken dairede kalmasını sağlar. Dağınıklığını ve sertliğini dengeler.
Hikmetin sonu kapalı te, hükmün sonu ise mim(م)dir. Mim Topuzlu bir harftir. Adeta gürzdür. Ağırlığı ve basıncı vardır. Topuzda heybet ve kudret vardır. Kapalı te de mana ve muhabbet vardır.
Hikmet ile hüküm mülkün sırrıdır.
Eğer idarede sadece hüküm olsa, sadece hükmün tesiri hissedilse böyle bir memlekette sultanın, otoritenin baskısı hissedilir. Ama bu hüküm hikmetle birlikte olursa iş kemale erer.
Ailede hikmet anne, hüküm babadır. Hikmet, hanım; hüküm beydir. Bu ikisi birlikte evde düzeni ve dirliği sağlar. Ev hükmün olduğu ama daha çok hikmetin hissedildiği bir mekân olmalıdır. Bu nedenle ayette Müminlerin anneleri ve tüm hanımlar için “…evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti anın…”(Ahzab:34) buyruluyor. Demek ki evde anılması gereken en önemli şey hikmettir.
Bir nevi büyük bir ev ve aile olan devlet için de aynı şey geçerlidir.
Bazı vaizler fetva adı altında İslam'ı hep hüküm cihetiyle anlatır. Beylik tavır içinde olurlar. Hikmete dikkat etmezler. Bu da İslam'ın sert bir yüze sahip olduğu algısını oluşturur. Bu zevat sözün tertibine ve mertebesine dikkat etmezler. İslam'ı sadece eril bir vasfa büründürürler. Her zaman erkek merkezli düşünürler. Böyle olunca kötü duruma düşerler.
Öte yandan bazıları da İslam'ı hükümsüz olarak sadece güya hikmet cihetiyle anlatmaya çalışırlar. Her şeyin soft olmasını isterler. Adeta hükmün hükmünü ortadan kaldırırlar. Marifetti, aşk felsefesiydi falan derken İslam'ı hükümden soyut tamamen fantastik bir usule büründürürler. Kadınsı bir hal ortaya koyarlar.
Vaizler, hüküm erbabı çok sert bir yüz ifadesiyle konuşur. Sesleri gür çıkar ama sözleri geçerli olmaz. Öte yandan bazıları da seslerini olabildiğince yumuşatarak sürekli hikmetten bahsedip dururlar. Heybet ve vakarın eseri olmaz üzerlerinde.
İslam'da erkeksi ve kadınsı tavırlara ihtiyaç yoktur. Çünkü İslam hem erkek hem de kadındır. Ama erkeksi ve kadınsı değildir. Bu ikisi tam olsun ki birbirini cezbetsin. Zıtlık tam olsun ki kemale erdirsin. Bu nedenle İslam'da kadınsı ve erkeksi haller yani erkeğin kadına kadının erkeğe benzemesi kınanmıştır.
Hüküm iskelet ise Hikmet de üzerindeki ettir. Et olmadan insan iskeletor olur. Çok korkunç bir görüntü ortaya çıkar. Ama hükmün heykeli olmazsa hikmet yığılıp kalır. Bu nedenle hikmet ile hükmün birlikte olması gerekir.
İslam hikmeti dişi yapmıştır. Hikmete karşı şiddet uygulayan kimse kınanır ve hükmün topuzunu kafasında yer.
Elhasıl hüküm han ise hikmet hanın hanıdır.