Tesettür psikolojik olarak; insanın yaradılışında kendisine verilen en önemli duygulardan olan utanma/ar duygusunun bir neticesidir. İnsanlığın atası olan Hz. Âdem ile anamız Havva, yasak ağaçtan yemelerinin ardından ayet-i kerimenin ifadesi ile “Ayıp yerleri kendilerine göründü ve hemen cennet yaprakları ile kendilerini örtmeye çalıştılar.” Görüldüğü gibi örtünmek, ayıp yerleri örtmek utanma/ar duygusunun doğal bir tahriki ve insanın kendi şahsiyetine gösterdiği bir saygınlıktır. Cennette kendilerinden başka bir beşer olmadığı halde ve bu konuda daha önce bir eğitim aldıklarına dair bir bilgi olmadığı halde fıtri olarak ayıp yerlerini cennet ağaçlarının yaprakları ile örtmeye çalışıyorlar. Ama bu fiil sadece duygusal bir eylem değil aynı zamanda akli ve imani bir eylemdir de… İmani ve akli olarak tesettür; büyük hikmetleri barındıran (ki bunlardan bazıları bizce bilinirken bazıları ancak zamanla anlaşılacak) ilahi emirlerin, nebevi uygulamanın bir neticesidir.
Büyük İslam düşünürü Ebu’l-Ala el-Mevdudi; örtünme, toplumların psikolojik sağlığını olumlu etkiliyor, kadın ve erkeklerin çalışma ve faaliyetleri için sağlıklı ortamın sağlanmasına yardımcı oluyor. Kadın ve erkeklerin doğru bir biçimde örtündüğü ve ahlaki değerlere bağlı ortamlarda çalışma randımanı da artıyor. Başka bir tabirle, tesettür ve örtü, kadın için toplumda dengeli sınırlar oluşturuyor, bu sınırlar, kadının sosyal faaliyetlerde daha faydalı olmasına neden oluyor” ifadelerini kullanıyor.
Alman araştırmacı Karina ise; tesettür ve örtü konusundaki araştırmalarının ardından belli bir sonuca ulaşıyor ve şu görüşü dile getiriyor: “Örtü kadının toplumda daha fazla yer alması ve daha fazla sosyal faaliyetlerde bulunması, bu faaliyetleri daha kolay bir şekilde gerçekleştirmesi ve zamanını boş işlerle geçirmek zorunda kalmamasına neden olan bir güvenlik faktörüdür. Bu güvenlikte değer ve saygınlık duygusunu hissediyorum. Ayrıca sosyolojik açıdan kadın ile erkek karşılıklı bir ilgi ve çekicilik içindedirler. Tesettür, kadın ve erkeğin, cinsellikten uzak bir şekilde, düşünen yetenekli varlıklar olarak insani özelliklerini ortaya koyup, basitlikten kaçınmalarını sağlar. Tesettür çeşitli derecelere sahiptir. Ancak, kadınların hiçbir örtü kullanmadığı toplumlarda, sosyal ve kültürel çökmeye tanık oluyoruz. Başka bir tabirle, kadın ve erkeklerin, sınır tanımadığı ve ahlaki değerlerden uzak sınırsız ilişkilerde bulunduğu toplumlar kötü sonuçlarla karşı karşıya kalıyor. Nitekim ailelerdeki anlaşmazlıklar, karı koca arasında güvensizlik, gayri meşru çocuk sayısının artması, suç ve toplumsal bozulmanın giderek artması bu sonuçlardan bazılarıdır.
Amerikalı tarihçi WillDorant, yukarıdaki açıklamalardan bir çıkarsama yapmışçasına "Medeniyet Tarihi" adlı eserinde, şöyle diyor: Kadınlar, tecrübeyle, laubalilik ve iffetsizliğin, onları küçük düşürdüğünü anladılar. Onlar, aranıp bulunmayan her şeyin değerli olduğunu anladılar ve sonuçta iffetli olmayı kızlarına öğrettiler.
Yukarıda zikredilen açıklamalar ve diğer âlim ve bilim insanlarının açıklamalarını göz önüne aldığımızda tesettürün, özellikle hür Müslüman kadının tesettürünün büyük hikmetleri olduğunu görüyoruz. Asri tarihin şahitliği ile yedi bin yıldan fazladır medenileşen ve medeniyetin beşiği olan Doğu kültüründe örtünün her figürün ana teması olması, buna karşılık vahşi yaşamdan medeni yaşama henüz adım atmış olan Batı kültüründe ise insan vücudunun teşhirinin hem erkek hem de kadın figürlerinde ana tema oluşu aslında bu kutsal kalenin ehemmiyetini ifade etmeye, medeni yaşamın ana öğesi olduğunu vurgulamaya yetiyor.
Âlimler tesettürün hikmetlerini sıralarken en başta ve en mühim olarak tesettürün zıddı olan açık saçıklığın fuhşiyat gibi insan neslinin ve toplumun vebasına ve dolayısıyla toplumun helak olmasına neden olmasını gösteriyorlar.
Bununla beraber asri âlimler; küfrün ve inançsızlığın sadık hizmetçileri olan sosyolog, psikolog ve eli kalem tutanların kadının açılıp saçılmasını “kendine güven duyması, kendini daha rahat ifade edebilmesi” olarak ifade etmelerine karşılık, “Hayır, tam aksine tesettür insaniliğinin önünde sürekli bir perde olarak duran dişiliğini geri plana alması ve insaniliğini öne çıkarması” olarak ifade ediyorlar. Doğrusu bir çikletin, bir cipsin reklam figürü olarak kullanılan ya da bir otomobil fuarında her bir arabanın yanında biblon olarak duran üryan bir kadının ne kadar özgür olduğu sorgulandığında bu “özgürlük, kendine güven, kendini ifade etme” iddiasının ne demek olduğunu insan daha güzel anlayabiliyor.
Bir diğer hikmeti de açık saçıklığın yaygın olduğu toplumlarda karşı cinse olan ilginin azalıp nüfusun büyük bir tehlike ile karşılaşması… Ve neticede tedavisi neredeyse mümkün olmayan bu cinslerin birbirine yönelmesi neticesinde doğan eşcinsellik melanetinin peyda olması ve neticesinde toplumun helake doğru sürüklenmesi… Bugün dünyanın en müreffeh ve aynı zamanda en sapkın toplumların yüz yüze kaldığı durum bunun en güzel örneklerini teşkil etmektedir. İsviçre ve Hollanda gibi kadınların vitrinlerde satılık bir mal olarak teşhir edildiği ülkelerde nüfus yok olmaya doğru gittiği, eğer göç almasa 2050 yılında burada nüfus yok olacağı hakikati bunun en güzeli örneğidir.
Ve tabi en önemlisi de Allahu Teâlâ’nın ayette ifade ettiği gibi; tesettürlü bayanların hür ve iffetli olduklarının anlaşılması sayesinde sefihlerin saldırılarından emin olmaları, en azından bu saldırıların minimuma inmesi…
Tesettürün farziyeti hakkında çok sayıda ayet ve hadis vardır. Biz bunlardan bazılarını aşağıya alıyoruz.
“Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle; bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Allah bağışlar ve merhamet eder.” (Ahzab: 59)
Görüldüğü gibi Ahzab suresinin 59. ayeti açık bir şekilde dışarı çıkarken ev içerisinde giydikleri ve kendisi ile süslendikleri elbiselerinin dışında dışarı çıkarken onların hür ve iffetli olduklarını izhar eden bir dışlık giyinmelerini emrederken Nur suresinin 31. Ayeti ise Hz. Peygambere emir talimatı verirken peygamberin hanımları ve kızları ile beraber mü`min kadınları da zikrederek aslında mü`min kadınların iffetine verilen değeri ifade ediyor.
“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Süslerini kocaları veya babaları ve kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya Müslüman kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler, ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar! Saadete ermeniz için hepiniz tevbe ederek Allah`ın hükmüne dönün.” (Nur: 31)
A’raf suresinin 31. Ayetinde geçen ziynetin ibadette örtünmeyi emrettiğini de İbn-i Abbas ifade ediyor.
“Ey Âdemoğulları! Her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin; yiyin için fakat israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri sevmez.” (A’raf: 31)
Bir gün Hz. Aişe’nin kız kardeşi olan Hz. Esma, vücudunu gösteren ince bir elbiseyle Peygamberin evine geldi. Peygamber (s.a.v) ona şöyle buyurdular: “Ey Esma, kadınlar adet olma vakitlerine ulaştıklarında (buluğa erdiklerinde) yüz ve elleri hariç vücutlarının hiçbir yerlerini göstermemelidirler.”
Hem bu ayetlerde ve hem de hadislerde her hal ü kârda örtünmenin gerekliliğini ifade etmektedir.
Farziyeti bu şekilde anlaşıldıktan sonra gelecek sayımızda inşaallah bu ayetlerden ve zikredeceğimiz hadislerden imamlarımızın çıkardıkları fetvalarına değineceğiz.
Nisanur Dergisi / Nisan 2012