Hurafe: Tahrif edilmiş israiliyyattan veya geçmiş kavimlerin efsanelerinden uydurulan ve genellikle İslam'ın gerçeğiyle bağdaşmayan batıl inançları veya çarpık davranış biçimlerini telkin eden hikâyeler ve adetlerdir.
Yukarıda sıraladığımız dine sonradan katılmış şeylerden "hikâye" türündeki israiliyyat'tan bir bölümü Tevrat'ta vardır. Bir bölümü ise Tevrat tefsirlerinde olup bunlar ya esatirden alınma ya da bütünüyle uydurmadır. Tevrat'ta bulunanların bir bölümünün de Tevrat'ın yeniden yazılması sırasında katılmış olması mümkündür.
Bu itibarla, israiliyyat'ın büyük bir bölümünün gerçek Tevrat'la ilgisi olmadığı cihetle hurafe olarak değerlendirilmesi daha doğru olacaktır. Semavi kökenli olmayan batıl dinlerin mitolojisinden kaynaklanma efsanelerin ise, apaçık bir hurafe olarak değerlendirilmesi gerekir. Çünkü bu dinlerdeki her şey insanların uydurmasıdır. Bunlara ek olarak sonradan yeni yeni uydurulan hikâyeler de hep hurafe sınıfına dâhildir.
Hurafeciliğe gelince: Tabiin devrinden itibaren, camilerde halka öğüt verenlerden kimileri daha çok dinleyici bulup, çıkar sağlamak için anlattıklarını hikâyelerle süslemeğe başlamışlar ve bu arada israiliyata başvurmakla yetinmeyip, kendileri de kimi hikâyeler uydurur olmuşlardır. Gerek hadis ve gerekse tefsir tarihlerinde kendilerinden "kıssacılar" olarak söz edilen bu kişiler, halkın dinin özünü unutarak hikâyelerle oyalanmasına yol açtıkları için dine büyük zarar vermişlerdir. Hurafecilik, işte o günden bu yana sürüp gelmiştir. (Şamil İslam Ansiklopedisi: 3/25)
Hurâfeler, halk arasında dilden dile veya kitaplar aracılığıyla anlatılan rivâyetlerdir. Bunların sağlam bir asılları yoktur. Ama buna rağmen dini bir motifle, dine mal edilerek anlatılmışlardır. İşin garip olan yanı da burasıdır. Hurâfeler yalnızca hikâye olsa, üzerinde durulmaz. Hikâye ve masal, her yerde her zaman anlatılabilir, yazılabilir. Ancak, uydurma ve yanlış oldukları halde bunlara dinî bir maske takılır, İslami bir kılıf giydirilirse, işte o zaman iş değişir. Çünkü o zaman Müslümanların saf inancına zarar verir.
Müslümanlar arasında dolaşan yanlış unsurların önemli bir kısmı, Yahudi ve Hıristiyan kaynaklardan aktarılmıştır ki, bunlara 'İsrâiliyyât' denilir. Bir kısmı da dinden olmadığı halde sonradan dine sokulan bid'atlerdir. Ki bunlar, uydurma oldukları halde çok önemli dini ibadetler gibi algılanır ve yapılır. Kısaca hurafeler, dinin gerçekleriyle bağdaşmayan batıl inanışlar, uydurma hikâyeler ve çarpık davranışlardır.
Hurafeler, bir taraftan Müslümanların saf inançlarına zarar verirken bir taraftan da başkalarının, yeni yetişen nesillerin İslam hakkında yanlış fikre sahip olmalarına sebep olmaktadır. Çünkü hurafelerle örülmüş bir din, günümüzün müsbet ilmi gerçeklerin çoğuyla bağdaşmaz. Oysaki İslam, kâinattaki kevni gerçeklerle uyuştuğu gibi, bütün çağlara hitap etmekte ve her neslin ihtiyaçlarına cevap vermektedir.
Öte yandan Günümüzde birçok felsefi, siyasi ve iktisadi düşünce, birçok tavır ve anlayış da birer bilimsel gerçek, birer değişmez inanç ilkeleri gibi sunulmaktadır. Hâlbuki bunların çoğu, gerçekliği kesinleşmemiş teori, zan ve kuruntudan ibarettir veya kişilerin kendi görüşleri ya da zamanla modası geçecek hususlardır. Bunların pek çoğu Müslümanların saf inancını bozacak özelliktedir. Bunlara 'modern hurâfeler' dememiz daha uygundur.
Şu halde Müslümanlar, hangi adla ve hangi kılıfla sunulursa sunulsun, her türlü hurafeye karşı dikkatli olmalı, hurafecileri iyi tanımalı ve hurafecilerin tuzaklarına düşmekten hem sakınmalı, hem de ev halkını özellikle kadınları uyarıp bilinçlendirmelidir. Şunu da iyi bilmemiz gerekir ki, hurafecilerin av kurbanları çoğunlukla kadınlardır. Çünkü kadınlar tabiatları gereği kandırılmaya daha müsaittirler.
İnşaallahu Teâlâ bundan sonraki yazılarımızda hurafecilerin dine zararlarını, taktiklerini ve tuzaklarını birer birer izah edip deşifre etmeye devam edeceğiz.