DİYARBAKIR - Cesaret ve heybeti ile İslam düşmanların rüyasını kaçıran Şehit Hüseyin Sarıağaç, 5 Temmuz 2002 yılında perşembeyi cumaya bağlayan gece Elazığ'daki evine polislerin baskın yapması sonucu girdiği çatışmada katledildi. Baskın anında evde olan eşi ve çocukları da polislerin silahlarından çıkan mermilerle yaralandı.
Hüseyin'in Şehadet Namazı
Şehit Hüseyin Sarıağaç'ın eşi ve annesi, şehidin hayatını ve mücadelesini İLKHA'ya anlattı. Şehit Hüseyin'in eşi Üzlifet Sarıağaç eşini şu ifadelerle tarif etti; "Hüseyin çok merhametli ve davasına çok sadık biriydi. Davası için her şeyini vermekten kaçınmazdı. Hayatını Kur' an ve Sünnete göre ayarlamıştı Hüseyin'in şehadetine üç ay kala, her gece yatsı namazını kılardı, vitir namazından sonra namaz olmamasına rağmen, o 2 rekât daha namaz kılıyordu. Bende şaşırıyordum. Kendisine sordum, 'Hüseyin bu kıldığın 2 rekât ne namazıdır?' O bir şey demedi. Ben söylemesi için onu çok zorladım. Israrlarıma dayanamayarak dedi ki; 'Şahadet Namazıdır.' Ben her gece niçin kıldığını sordum. O da dedi ki 'Şehit olacağım zaman, o anda fırsat bulamayabilirim. Bu yüzden kılıyorum."
Şehadet gecesi
Olay gecesini anlatan Üzlifet Sarıağaç, "Evimize baskın yapılan gün perşembeyi cumaya bağlayan geceydi. Tekmeyle kapıyı kırdılar, yere devirdiler. Ben hemen odaya geri çekildim, ondan sonra çatışma başladı. Hüseyin'le çatışmaya başladılar Hüseyin sürekli tekbir çekiyor, şahısların içeri ve merdivenlerin üstüne düştüğünü görüyordum Hüseyin üç sefer tekbir çekti, demek ki her tekbir çekişinde onlardan düşenler oluyordu ki, o tekbir çekiyordu" dedi.
'Polisler Hüseyni öldürmek için çok kararlıydı'
Olay anında polislerin rastgele evin her tarafına ateş ettiklerini belirten Üzlifet Sarıağaç, "Oğlum Hanefi'nin üzerine baktım, yaralanmıştı. Çatışma bitmişti. İçeriye girdiğim gibi bir yerden kurşun geldi, bende yaralandım. Polisler hemen içeri girdiler, içeri girdikten sonra yaralı olmama rağmen polisler benim ve çocuklarımın üstüne bastılar. 'İçeride kim vardır?' diye sordular. Bende 'Kimse yok' dememe rağmen, odalara girerek boş odaları kurşunluyorlardı. Polisler bizi ayağa kaldırdılar. Yaralı olmasına rağmen Hanifi'nin başına silah dayadılar. Sonra bizi gözaltına aldılar" diye konuştu.
Hüseyin'in şehadeti bizim için şereftir
Sarıağaç, son olarak "Hüseyin bu İslam için mücadele edip Şehid olmuşsa bu bizim için şan ve şereftir ki Allah'ın izniyle de öyledir. O İslam'ın belirlediği çerçeveyi aşacak, hiçbir hal ve harekette bulunmadı. Bu yolda insanın niyeti neyse, mücadelesi de odur. O bu yolda şehit oldu. Allah şahadetini kabul etsin. Cuma günü onun şahadetinin 11. yıldönümüdür.
Şehit Hüseyin Sarıağaç'ın annesi Ayşe Sarıağaç ise, "Hüseyin çok iyiydi, Müslümanlarla beraberdi, Biz Hüseyin'in nerde olduğunu bilmiyorduk. Hüseyin'in şahadet haberini televizyondan öğrendik. Babası cenazesine gitti. Eşi de yaralıydı, hepsini hastaneye kaldırdılar. 2 küçük kız çocuğunu da Bayburt'ta yurda atmıştılar. Cenazeden sonra kızları almaya gittiler. Kızları da aldılar, buraya getirdiler. Hanifi'yi Devlet Hastanesi'ne götürdüler ama Devlet Hastanesi devletle çatışmaya girdiğini söyleyip almadı. Bizde fakülte hastanesine götürdük, Orada müdahale edildi. Hanifi 9 ay hastanede tedavi oldu. Şehidin cenazesini aldıktan sonra polisler bizi takip ettiler. Biz onu kardeşi Hasan'ın yanına gömmek istedik. Onlar izin vermediler. Onlar Yeniköy Mezarlığına götürdüler, orada defin ettik" diyerek sözlerin son verdi. (Yakup Moğulgani / Hüseyin Asana - İLKHA)